Bodrum, yarımadayla bir düşünüldüğünde, tatilini nasıl geçirmek istediğini bilene sayısız fırsatlar vaat ediyor. İlçe merkezinin dışına atıp, karadan yarımada turu yapmaya başladığınızda, kendinizi ilk olarak Gümbet’te bulacaksınız. Burası aynı zamanda merkeze en yakın serinleme yeri. Ardından Konacık’la karşılaşacaksınız. Karya bölgesinin Leleg yerleşimlerinden Pedesa Antik Kenti, Konacık sınırlarında. Özgürlüklerine aşırı düşkün olduğu bilinen Pedesalılar, Perslere ve Büyük İskender’e karşı gösterdikleri direnişle anılıyor.

Artık Bodrum’un “metropol havası”ndan kurtulma vaktidir. Konacık’ın iki-üç kilometre sonrasında denizin maviliği ve ağaçların yeşilliğiyle Bitez çıkacak karşınıza. Çökertme türküsündeki Halil’in hüzünlü aşkına evsahipliği yapan belde, şimdi neşe ve dinginlikle karşılıyor konuklarını. Türküde kıyamet, Bitez Yalısı’na varmadan kopuyordu ya, buraya vardıktan sonra temelli kopuyor. Çünkü bir gerdan gibi Bitez’in içine doğru ilerleyen koy, geniş kumsalı ve mavilikleriyle cennet hissi uyandırıyor. Su sporları, özellikle de rüzgâr sörfü açısından gelişmiş beldede kıyı boyunca dizilen restoranlar, hem gün boyunca imdada yetişiyor, hem de akşam saatlerinden itibaren deniz kenarında yemek yemenin zevkini sunuyor.

 

Bir yahşi belde

Bitez’i geride bıraktıysanız, yarımadanın “yahşi” beldesi Ortakent’e doğru yol alıyorsunuz demektir. Hemen bitişiğindeki beldesi Yahşi’yle birlikte anılan belde, özellikle uçsuz bucaksız kumsalıyla dikkat çekiyor. Üç bölüm halindeki plajın uzunluğu 5 kilometreyi buluyor. Plajların ilki Kargı plajı, “develi turizm” nedeniyle “Camel Beach” diye de anılıyor. Fakat plajın temizliği düşünülerek bu hizmet, şimdi daha geri bölgeye çekilmiş durumda. Kargı’nın devamında “Yeni Yalı” diye de anılan Yahşi sahili uzanıyor. Ucu bucağı görülmeyen Ortakent sahili ise eskiler tarafından “Eski Yalı” diye biliniyor.

Ortakent’ten sonra gelen Turgutreis, yarımadanın batı ucunda yer alıyor. Buradaki Karabağ Mahallesi’nde doğan, Türk denizcilik tarihinin önemli kilometre taşlarından Turgut Reis, sonraları doğduğu yere adını miras bırakmış. Yörede yaşayanlar, “Bağla’nın tatlı sularından içmeden, Karaincir’in kumlarına uzanmadan, kokulu mandalinalarından yemeden burası görülmüş sayılmaz” diyor. Turgutreis merkezine 13 kilometre uzaklıktaki Aspat (Aspartos), Cenova korsanlarının barınağı olarak ün salmış, yaptıkları gözetleme kulesi, günümüze dek ulaşmış.

Turgutreis’ten kısa bir yolculukla ulaşacağınız Gümüşlük, rengârenk çiçekler arasında küçük bir balıkçı köyü olarak selamlıyor sizi. Yarımadayı defalarca turlasanız bile buradaki dinginliği bulabilmeniz kolay değil. Gümüşlük’ün asıl özelliği, sahil kenarına dizilmiş lokantaları. Hele bir de gün batımına denk getirirseniz, taze balık eşliğinde içkinizi yudumlamanın keyfi bambaşka...

Türkülerde söylenir ya “Ağustosta üşüyorum” diye, işte Yalıkavak’a vardığınızda gerçekten yaz ortasında üşüyebilirsiniz. Yalıkavak’ın doğal sembolü yel değirmenlerini yakından görme isteğinizi bastıramadığınızda, kendinizi bir tepede bulacaksınız. İşte o anda karşınıza başka yerde bulamayacağınız bir manzara belirecek. Bir yanınıza Ortakent’e doğru uzanan yeşillikler ve ucundaki mavilikleri, diğer yanınıza ufka doğru kaybolup giden bir dünyayı alacaksınız. Yalıkavak Limanı içinde, Çimente açığındaki Roma batığı, 52 metre derinlikte, bu derinliğe inmeye cesaret edenleri bekliyor. Çevreyi dolaşmaya kalktığınızda önerilerin başında Geriş geliyor. Burada Karain Mağarası’nın içlerine doğru macera arayabilirsiniz. Küdür yolu ise küçük koylarla dolu. Bahçe Koyu, Dutlu Koyu, Alaca Koy, Tilkicik Koy güzergâhtakilerden bazıları. Artık Paşa Limanı’na yol alma vaktidir. Sahilinin kumlarına hayran kalmakla kalmayacak, Karga Adası’na da ulaşmak isteyeceksiniz. Alacain Koyu’na doğru yola çıkarsanız, yalnızca berrak denize değil, tam aksi yöne bakmayı da ihmal etmeyin. Çünkü orada kaya mezarlarıyla göz göze geleceksiniz. Yarımadanın kuzeyindeki Gündoğan, tam bir balıkçı kasabasını andırıyor, ancak sahili baştan başa geçen yol, bu hissi zedeliyor. Yine de geçmiş dönemde çok önemli bir balıkçılık merkezi olduğu, burada yaşayanların yüzünden ve beldenin ruhundan anlaşılıyor. Gölköy ve Türkbükü beldelerinin birleşiminden oluşan Göltürkbükü, yalnızca Türkiye’nin değil, dünya jet sosyetesinin de uğrak yerlerinden. Bugün Türkbükü diye anılan yöre, geçmişte Rumbükü diye adlandırılıyormuş. Antik Madnasa köyü, Türklerin hâkimiyetinden sonra şimdiki adına dönüşmüş. Bugün başta “beyaz Türkler” olmak üzere dünyanın dört bir yanından ziyaretçi kabul ediyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr