Mersin Barosu Gökdelen Hizmet Birimi'ndeki seminere gelen TTB Başkanı Metin Feyzioğlu, konuşmaya başlayacağı sırada Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatların alkışları ile protesto edildi. Grup 'Tayyip seninle gurur duyuyor' sloganlarının atması ile birlikte birkaç avukat ise 'Kahrolsun PKK' sloganı attı.

Bunun üzerine diğer konuşmacıların olduğu masaya geçen Feyzioğlu, grup arasında bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği Şube Başkanı Mehmet Altuntaş'ı kürsüye davet etti. Altuntaş da, "TTB Başkanının akademisyenlere karşı linç kampanyası yürütülürken böyle bir tutuma girmemesini beklerdik. Eğer bu ülkede hukuksuzluklardan bahsedeceksek, sokakta yatan cansız bedenlerden, sokağa çıkma yasaklarından bahsedelim. Cumhurbaşkanının açık açık kanuna aykırı davranmaya teşvik eden, kaymakamlara dönük açıklamalarından bahsedelim. TTB, dik duracaksa burada durmalıdır" dedi.

BEN ELEŞTİRİLMELİYİM

Ardından kürsüye geri dönen Feyzioğlu, eleştirilmesinin herkesin temel hakkı olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"Eleştirilemeyen, eleştirilerin serbestçe yapılmadığı bir toplumda Türkiye'nin nereye getirildiğini, nereye götürüldüğü hepimizin malumudur. Kuşkusuz ben eleştirilmeliyim. Çünkü bir yöneticiyim. Sorun şu ki, benim düşünce özgürlüğüne gösterdiğim önemi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak benim düşünce özgürlüğüme gösterilmesini talep ediyorum. Bir bildiri gördüğümde arkasında hangi uluslararası hukuk taleplerinin bulunduğunu görebiliyorum. Akademisyenlerin imza attığı bildiride gözlemci diye tabir edilen heyetler uluslararası Kızılhaç'ı işaret ediyor. Kızılhaç'ın ülkeye gelmesinin şartı ise savaşan taraflar statüsünün kabulüne bağlıdır. Ülkeye gelecek Kızılhaç'ın da Türkiye'ye barış gücü gönderilmesini tavsiye edebileceğini bilecek kadar uluslararası hukuk içerisinde yetişmiş bir meslektaşınızım. Bilgiye dayanan çıkışımın, düşünce hürriyetini yok sayarak sosyal linçe dönüşmesine karşı çıkıyorum."

'DEVLET YIKILIRSA, ALTINDA KALIRIZ'

Feyzioğlu, her ortamda devletin suçlu gösterilmesine tepki göstererek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Terör örgütüne, 'Neden 3 yıl boyunca hendek kazdın, keskin nişancı eğitimleri verdin, asfaltların altına bombaları hangi barışçıl amaçla döşedin' diye sorgulamadan, varsa yoksa 'Devlet suçludur' dendiğinde, kusura bakmayın ben de şunu söylüyorum; bu devlet yıkılırsa, hepimiz ve demokrasimiz devletin altında kalırız. Bu devletin yıkılmaması için adaleti mülkün temeli haline getirmek lazım. PKK'ya terör örgütü dedim, bu kanlı savaşın bir numaralı sorumlusu ilan ettim diye ben baskıcı faşist, anti demokrat mı oluyorum? Hepimizin burada tuzu kuru, yarın bu tuzların kuruluğunu ararız. Köprü insanı olmaya çalışmak zorundayız. Biz dünde siyasi iktidarın baskılarını ağır şekilde eleştiriyorduk, bugün de eleştiriyoruz. Ama devletin karşısında bilinen en kanlı, terör örgütünü bir özgürlük ve sevgi yumağı olarak göstermek isteyenlere vereceğim cevap 'hani oradan sende' olur. Eğer bu gidişe bir son verilmez ise, Türkiye'de herkes birbirinin etnik kökenini, mezhebini sorar hale getirilirse, ne hale geleceğimize Suriye'ye, Yugoslavya'ya bakarak anlayabiliriz. İç savaşa, bölünmeye çeyrek kalmışken birbirimizi zor konularda sarf ettiğimiz tüm cümleleri dinlemeden, anlamayı reddedersek, tarih bize bunun hesabını soracaktır. Tarihe altın harflerle geçmek isteyenler köprü olmalıdır. Köprüleri yıkmayalım, daha fazla köprü inşa edelim. Türkiye, doğmamış evlatları, kaptanı, yolcusuyla uçurumun kenarında yuvarlanıyor. Vakit geç değildir. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlara 'gelin yapmayın' diyelim ama doğruları yanlışlardan ayıralım."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr