Bloomberg News’den Ven Ram, Malezya ve Türkiye merkez bankalarının son dönemdeki uygulamalarını inceledi ve bu merkez bankalarının ateşle oynadığını yazdı. Yazar, ülke ekonomileri toparlanırken, faiz indirimi konusunda alışılmışın dışında aktif olan Malezya ve Türkiye merkez bankalarının sınırlarını test ettiğini belirtti. Peki, Ram’ın riskli olduğuna dikkat çektiği Merkez Bankası uygulamaları neler? Murat Çetinkaya, göreve geldiği günden bu yana hangi adımları attı?

225 baz puan indirim

Ram, Merkez Bankası’nın (TCMB) yeni başkanı Murat Çetinkaya’nın göreve geldiğinden bu yana her toplantıda faiz indirimine gittiğine dikkat çekti.

Murat Çetinkaya 11 Nisan 2016’da TCMB Başkanı oldu. Çetinkaya’nın ilk katıldığı nisan toplantısından beri Merkez, bankalara gecelik verdiği borcun faizi olan koridorun üst bandını art arda altı kez indirdi.

Martta borç verme faizi yüzde 10.50 seviyesindeyken 23 Eylül’de yapılan son indirimle yüzde 8.25’e kadar geriledi. Buna göre Çetinkaya döneminde, borç verme faizi 225 baz puan indirildi. Merkez’in haftalık vadede bankalara borç verme faizini gösteren politika faizi ise 7.50’de bulunuyor.

Enflasyon makası

Enflasyon görünümünün bozulması faiz indirimi önünde bir engel olarak görünüyor. Talepten kaynaklanan bir enflasyon söz konusu olduğunda yüksek faiz, yurttaşı tüketim yerine tasarrufa yönlendiriyor. Bu da enflasyonun düşmesine yardımcı oluyor. Ancak yıllık enflasyon yüzde 8.05 ile Merkez’in yüzde 5 hedefinin oldukça üzerinde. TCMB’nin eylül ayı beklenti anketine göre ise yılsonu tahmini yüzde 8.07. Banka buna rağmen, faiz indirimlerini sürdürüyor. Böylece faizin reel getirisi azalıyor.

Bloomberg yazarı da Türkiye’nin gecelik borç verme faizinin yüzde 8.05’lik enflasyondan 20 baz puan yukarıda olmasının sınırlı derecede reel getiri anlamına geldiğini belirtti.

Getiri eğrisi

Diğer yandan Merkez’in faiz indirimi yaparken getiri eğrisinin yataylığını gözetmesi gerek. Borçlanma araçlarının faiz oranlarıyla vadeleri arasındaki ilişkiyi gösteren eğriye ‘getiri eğrisi’ deniyor. Beş yıllık tahvile göre hesaplanan bu eğrinin yatay olması ise uzun vadeli ve kısa vadeli borçlanma araçlarının faizinin eşit veya birbirine yakın olması demek. Peki, bu ne anlama geliyor?

Merkez, enflasyon ve enflasyon beklentilerini etkilemek için kısa vadeli faizleri kullanabiliyor. Faiz kararı verirken piyasada oluşan uzun vadeli faizlere de bakmak zorunda. Banka uzun vadeli faizlerin gidişatına göre kısa vadeli faizleri değiştirerek enflasyona etki yapma şansına sahip.

Adım atmıyor

Getiri eğrisinin yataylığı kısa veya uzun vadeli borç verirken enflasyonda uzun dönemli değişiklik beklenmediğini gösteriyor.

Türkiye’de ise Merkez Bankası’nın bir hafta vadeli repo faizi 7.5 iken 5 yıllık tahvil faizi 9.00 seviyesinde bulunuyor. Yani getiri eğrisi yatay değil. Böyle bir durum bu kâğıtları alanların uzun vadede enflasyonda artış beklentisi içinde olduklarını ve bu nedenle de uzun vadeli borç vermek için daha yüksek faiz talep ettiklerini gösteriyor. Merkez ise enflasyon beklentilerini değiştirmek için adım atmıyor.

Kur da artış tehlikesi

Merkez Bankası’nın faizi indirdiği nokta olan yüzde 8.25, TL’nin geleceği açısından da olumsuz. ABD Merkez Bankası’nın aralık ayında faizleri artırması durumunda ABD getirileri daha yukarı gidecek. Bu ‘Türkiye gibi cari açık veren ve bu açığı borçlanma ağırlıklı dış finansmanla kapatmaya çalışan ekonomiler arasında yatırımcılar için yüksek faiz verenlerin öne çıkması, iç ve dış riskler arttığında ülkeye döviz girişinin azalması’ anlamına geliyor. Böyle bir ortamda döviz kuruyla risk primi olan CDS’ler de artar.

Ram, bu durumda küresel yatırımcıların Türkiye’de daha yüksek risk primleri talep edebileceğini ve Merkez’in boşa çabaladığını anlayacağını yazdı. Son verilere göre dolar/ TL 2.98, Türkiye’nin 5 yıllık risk primini gösteren CDS’ler 263 puanda seyrediyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr