Mehmet Demirkol'un 'İçerisi yanıyor, haberiniz olsun...' başlıklı yazısı şöyle:

"Barcelona’da Arda gibi birçok yıldız var. Yıldız kelimesi nereden baktığınıza bağlı. İyi bir bağ ve iyi bir takım özelliklerini taşıyan, arkadaşlık dostluk ortamını yakalamamız lazım. Bizim takımımız öyle bir takım. Sevincin, üzüntünün ve sahadaki yardımlaşmanın size yansıması önemlidir. Arda, Barcelona’da oynuyor olmanın hazzını ve egosunu milli takımda sürmez. Barcelona’da oynayan futbolcumuz en az oynayan oyuncumuz. Şener, Caner, Cenk... Az süre alan oyuncular bunlar. Gomez varken Cenk’in oynamaması kadar doğal bir şey olur mu? Arda

6 ay oynamadı, yine de koydum. Fransa’ya kalmasaydık bunu bana sormazlar mıydı? Yine de koydum. Ben bir karar alırken ortaya çıkacak bütün dezavantajları göze alarak alıyorum."

PRİM GERÇEKTEN ANORMAL

Arda’nın, Terim’den uzaklaşması, Terim’in Euro 2016 öncesi TRT’ye verdiği bu röportajla mı başladı? Yoksa evveli var mı bilmiyorum. Ancak bunun neredeyse küslük denebilecek bu uzaklaşmada rol oynadığı kesin.. Ve kimsenin tabii ‘hayır yok’ demediği prim tartışmasının... Elemelerin son iki maçında Burak gibi oynamayan, sakat isimlerin primlerinin kesilmesi sonrası Arda’nın kendisini görevli hissetmesi normal. Bu kopuşta Arda’nın Terim’den aldığı söylenen sert cevap da rol oynamış olabilir. TFF Euro 2016 için 90 milyon TL prim ayırdı. Bunun nasıl dağıtılacağı muamma.. Ve bu muamma sorun yaratıyor. Katılım için ilan edilen 500 bin Euro benim de karşı çıktığım anormal bir prim. Ancak söz verilmiş ve bazıları primlerini almış.

BU DEPRESYON MANTIKLI DEĞİL

Para konusu ve verilen sözler, doğru idare edilmeyince sorun büyüyor. Hem de Fransız gazetelerine yansıyacak kadar. La Provence’ın haberinde Afrika ülkelerinde sıklıkla rastlanan prim konusunun Türkiye ile kupaya taşındığına vurgu yapılıyor. L’Equipe ise ‘Türk gibi güçlü’ deyişiyle kelime oyunu yapıyor: ‘Türk gibi zayıf’ Yakışmıyor.. Ve Arda’nın Slovenya maçında oyundan alındıktan sonra su şişelerini atarak sert tepki vermesi. İngiltere maçı basın toplantısında Terim’in ‘Görüşürüz’ deyişine cevap vermeyişi. Hırvatistan maçında Terim’in uyarısına verdiği aşırı tepki..

Ve son olarak İspanya maçı öncesindeki basın toplantısında yüzüne yansıyan, soruduğumda ‘hayır’ demediği depresyon... ‘Evet mutsuzum...’ 17 yaşında kendi lakabıyla dalga geçebilen, her türlü eleştiriye açık ve neşeli bir yıldızın Ozan’ın saçıyla dalga geçildiği için böyle ağır bir depresyona girmesi mantıklı değil. Toplantı boyunca bir kez bile Fatih Terim’e bakmayışı, neredeyse sırtını dönüşü de...

MAÇTAKİ FORMAMIZDAN BELLİ

Bu çerçevede Arda’yı, İspanya maçında sahada tutmak, neredeyse onu cezalandırmak, protestoya davetiye çıkarmak.. Ve Terim de, ‘Benle ya da bensiz devam edecek bu takım diyor...’ Hatıra fotoğrafı sırasındaysa, ‘Gelin girin bir daha bulamazsınız bu fotoğrafı’ diyor. Basın toplantısında yine soruyorum. ‘Kayıtlardan çıkardım ne değimi diyor’ ama ‘Kalacağım’ demiyor. Yaptığı açıklama bir düzeltme değil, tekrarlama... Yani: İspanya karşısına asla yan yana gelmeyecek bir şort, konç ve şortla çıktık sahaya.. Ve bu aslında kampın içerisindeki ruh halini de anlatıyor. Belki de ilişkiler açısından tarihin en sorunlu milli takımının, Terim dönemine denk gelmiş olması şaşırtıcı olan. Benim olduğum yerde bu tip sorunlar olamaz diyen Fatih Terim’in... Birbirinin yüzüne bakmayan her an patlayacak kadar elektrik yüklenmiş bir ekip.

ŞU AN ŞANSIMIZ YÜZDE 2

Bunu atlatabilir miyiz? Kime sorsam, ‘İçerisi darmadağın toparlanmaz’ diyor. Diğer taraf da topçuların ne kadar paragöz olduklarını anlatıyor sürekli. Kuşkusuz onların da cevapları olacak. Her şey bittikten sonra. Peki biz buraya bunun için mi geldik? Hayır. İspanya maçı günü içerisi biraz değişti. Oyuncular birbirleriyle konuşmaya başladılar. Biraz biraz sıcaklık doğdu, maç konuşuldu takımda. Ama 34’deki golle her şey yine bitti. Kontak attı. Sabah kimse kahvaltıya inmedi. Herkes birbirinden uzaklaştı. Elemelerin son 2 maçına girerken şansımız yüzde 2 civarındaydı. Boğa’nın gözünden vurmayı başardık. Şimdi hâlâ şans var. Ama içerisi düzelmezse olmaz. Mümkün değil.

KİNCİLER

Sosyal medya devrimiyle bir kavram herkesin hayatına girdi. Kinciler. Batı’da tartışılan, üzerinde çalışılan ama bizde normal insan muamelesi görüp haber olabilen sosyopatlar. Her şeyden nefret eden hasta ya da suça yatkın insanlar. Tedaviye muhtaç olan ya da cezalandırılması gerekenler. Bunları haber yapıp nefretlerini normalleştirmek nefret suçuna katkıda bulunmak ve toplumun dibine dinamit koymaktır. Bundan yazılı, elektronik ve görsel medya olarak vazgeçmezsek sonuçları çok ağır olacak. Demedi demeyin... Bunlar normal insanlar değil. Onlara hizmet edip reklamlarını yapmayın.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr