CHP’nin iktidarda olduğu 1978’de sağ partiler ve askerler ülkede sıkıyönetim ilan edilmesini isterken Ecevit hükümeti bu istemlere karşı direniyordu. Hükümet sıkıyönetime ancak 111 kişinin ölümüyle sonuçlanan Kahramanmaraş katliamından sonra “evet” demek zorunda kaldı. Sıkıyönetim isteyenlerin başında MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş geliyordu. Türkeş, katliamdan aylar önce “Maraş’a dikkat” uyarıları yapıyordu. Ancak gerek katliam sanıklarının yargılamaları sırasında gerek yıllar sonra ortaya çıkan MİT belgelerinde olayların planlanması ve provokasyonların devreye sokulmasında bizzat MHP ve Ülkücü kuruluşların yönetici ve üyeleri rol almıştı. Olaylar 19 Aralık 1978’de Çiçek Sineması’na konulan tahrip gücü yüksek olmayan bombanın patlamasıyla başladı. 21 Aralık’ta faşistlerce katledilen sol görüşlü iki öğretmenin cenazesinde ülkücülerin cenaze kortejine yönelik saldırıya geçmesiyle olayların fitili ateşlendi.

Öldürülen öğretmenlerin otopsilerinin bitmesine karşın iki gün boyunca cenaze ailelerine teslim edilmemiş ve cuma günü beklenmişti. Cuma günü kaldırılan cenazelere cuma namazından çıkanların saldırması cenazelerin bilinçli olarak bekletildiklerini akla getiriyordu. 23 Aralık günü Maraşlılar belediye hoparlöründen yapılan şu anonslarla uyandılar: “ Alevi komünistler suya zehir kattılar”, “Aleviler Yörük Selim Mahallesi’nde din kardeşlerimizi katletiyor, yetişin ey Ümmet-i Muhammet”, “Allah’ını seven Müslümanlar Alevilere karşı din kardeşlerinin yardımına koşsun.” Bu anonslar katliamın da çağrısıydı. Aralıksız dört gün süren katliamda saldırganlar önceden işaretledikleri Alevi evlerine baltalar, satırlar, sopalar ve ateşli silahlarla saldırıya geçti. Yaşlı, genç, çocuk demeden toplu kıyıma başladılar. Hamile kadınların karınları deşildi, bastıkları evin kadınları, eşleri ve çocuklarının gözleri önünde tecavüze uğradı. Katliam olurken ortada güvenlik güçleri görünmüyordu.

Katliamın bilançosu 111 ölü, bine yakın yaralı, tecavüze uğralan onlarca kadın, yakılıp yıkılmış yüzlerce ev ve iş yeri. Maraş katliamından sonra Alevilerin yüzde 70’i kenti terk etti ve Maraş tek kutuplu kentlerimizden biri oldu. Hükümet aylarca direndiği sıkıyönetimi ilan etmek zorunda kaldı. K.Maraş Katliamı davası 1991 yılına kadar sürdü. Davanın 1 No’lu sanığı sonradan Şendiller soyadını alan ve milletvekili olan Ökkeş Kenger’di. Mahkûm olanlar yıllar süren yargılamadan sonra indirimlerden yararlandı ve serbest kaldılar.

Rapordaki ayrıntılar

Olayların yaşandığı tarihte iktidarda bulunan CHP’nin Genel Başkanı ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in arşivinde yer alan ve katliamdan sonra kendisine yakın kaynakların ulaştırdığı rapor, Maraş katliamında MİT’in parmağı olduğunu gösteriyordu. Ecevit’in arşivindeki 3 Ocak 1979 tarihli raporda, MHM-MİT ilişkileri ve Maraş Katliamı ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriliyor:

1“CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olaylar (Malatya, Sivas ve K.Maraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rolü oynamışlardır. Nitekim K.Maraş olayı MİT’ten .... müşterek planlamaları ile çıkartılmıştır.Türkeş, oraya ....’in tavassutuyla ....’u tayin ettirerek Güney bölgesini ele geçirmiş ve Maraş olaylarını tertip ettirmiştir, MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.” Katliamdan bir ay sonra yazılan MİT raporunda; ülkücülerin, solcularla onları destekleyen Alevilere “bir ders vermeye” karar verdiği bildirildi. Raporda kararın, MHP il örgütü yöneticileriyle Ülkücü Gençlik Derneği üyeleri ve derneğin bir genel merkez yöneticisinin katıldığı toplantıda alındığı belirtildi. Başka bir MİT belgesinde ise bir sinemaya bomba atılması olayını ÜGD üyesi Ökkeş Kenger’in (Şendiller) düzenlediği, patlamanın ardından da solcular tarafından yapıldığı söylentisi yayıldığı raporda yer aldı. MİT, askeri de günlerce harekete geçmemekle suçladı. 

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr