Derviş Şentekin ve Burcu Aktaş, Radikal Kitap’ın eski editoryal ekibi. İkili şimdi 1993’te yitirdiğimiz Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz’a yol arkadaşı olup, usta yazarla oğlunun 1983’te kurdukları Çınar Yayınları’nı sırtlandılar. Faaliyetlerine Kırmızı Kedi Yayınları çatısı altında devam edecek olan yayınevi yeni bir enerjiyle hem Rıfat Ilgaz’ın eserlerini farklı sunumlarıyla hazırlayacak hem de yerli ve yabancı yazarların eserlerini okurla buluşturacaklar.

İlk transfer: Met-Üst

Çınar Yayınları’nın yazar ailesine pek çok ismin katılacağını, ilk transferin ise Metin Üstündağ (Met-Üst) olduğunu söyleyen Şentekin, yedi sekiz yıldan beri yeni kitap yayımlamayan Met-Üst’ün yeni şiir kitabını yayımlayacakları ve tüm kitaplarının da Çınar’dan çıkacağı haberini veriyor.

Yayınevinin Kırmızı Kedi’yle işbirliğini, çizgisinde bir değişim olup olmayacağını ve tüm yayın planlarını ise Aydın Ilgaz’a soruyoruz. Söze elbette ki yaşadığı dönemde baskılardan nasibini hayliyle almış Rıfat Ilgaz’dan girip bugün gazeteci, akademisyen ve aydınlara yapılan baskı, gözaltı ve tutuklamalara uzanıyoruz...

Aydın Ilgaz, “Bütün korkum” diyor, “inşallah babamın yaşadığını bu insanlar yaşamaz...”

- Babanız Rıfat Ilgaz’la birlikte Çınar Yayınları’nı açtığınız dönemin şartları, yasak ve baskılardan söz ederek başlayalım isterseniz...

12 Eylül’de babam tutuklanınca tüm yayınevleri babamın kitaplarını basmaya korktular. O sıra kitaplarını basmakta olan bir yayınevi de basmayacağını söyledi. Kitap imzalatmıyorlar, konuşma yaptırmıyorlardı. Çocukluğumdan beri babam hep yasaklıydı zaten. Ben de o sırada bir havayolu şirketinde üst düzey bir görevde çalışıyordum. Babama “Gel bu işi beraber yapalım” dedim. Başta “İşim gücüm var” deyip karşı çıktı ama ben onun babam değil, Rıfat Ilgaz olarak Türkiye’de yasaklı kalmasından çok rahatsız oluyordum. O yüzden açılmıştı Çınar Yayınları, ticari amaçla değil. Yabancı olduk, zenci olduk çünkü biz. Başkaldırı gibi bir şeydi bu, başardık da.

- Yayınevinin Kırmızı Kedi çatısı altına girmesi nasıl oldu? Neden gerek duydunuz buna?

Çınar Yayınları 33 senedir vardı. O zamanlar yayıncı yayıncılığını yapardı. Dağıtımı dağıtıcı, kitap satışını da kitapçı yapardı. Şimdi herkes hem yayıncı, hem dağıtıcı hem de kitapçı oldu. Böyle bir ortamda mutlaka kendi kadronu geliştirmen gerekiyor. Bugün Kırmızı Kedi’yi seçmem tamamen Haluk Hepkon’a olan sevgimden. Bu işi ancak birlikte yapabileceğimizi düşündüm. Onun başarılı dağıtım teşkilatı ve benim 33 senelik yayıncılık tecrübemi birleştirdik. Yaşım da ilerlediği için kendi başıma yaşatmaktansa bu yolu seçtik. Derviş’e, Burcu’ya, Haluk’a teşekkür etmeyi borç bilirim.

- Tüm yaşamınız babanıza yapılan baskıları, sansürleri, cezaevi yıllarını görerek geçti. Bugün de yazarlar, gazeteciler, akademisyenler benzer gerekçelerle tutuklanıp cezaevlerine kapatılıyor... Nasıl okuyorsunuz bugünü?

40 yıl önce yine Rıfat Ilgaz “Sınıf”tan ötürü hapis yatmış, biz hapishaneleri dolaşmıştık. Kitabının kabı kırmızı, adı “Sınıf”tı ve yayınevinin adı da Devrim’di. Yayınevi sahibi de en az babam kadar sıkıntı çekti. Babam bu olayları “Karartma Geceleri”nde yazdı. Bugün Tophane-i Amire Sanat Galerisi’nin bulunduğu yerdeki hapishanede yatıyordu babam. İkinci dünya savaşında, bomba atılır diye düşünülen ortamda, hapishanedeki siyasi mahkûmlar dışarı çıkartılıp, bileklerinden bir zincire bağlanarak eskiden Ali Sami Yen Stadı’nın bulunduğu, bugün gökdelenlerin dikildiği yere kadar sağlı sollu götürülüyorlardı. Şehir orada bitiyor, dutluklar başlıyor, karanlık ve ağaçlık olduğu için uçaklar göremiyordu. Benim bütün korkum inşallah babamın yaşadığını bu insanlar yaşamaz... Babam “Bir Özgürlük Şiiri”nde şöyle yazdı: “Bir liseli öğrenciyle vurulu bileklerim / Tek suçumuz hür insanlar gibi konuşmak / Kitaplar suç ortağımız” İşte bugünün şiiri... Bugünün siyasi mahkûmları, tutuklu gazetecileri, bilim insanları, aydınlarının tek suçu hür insanlar gibi konuşmak. Kitaplarsa suç ortağımız.

     Kaynak: Cumhuriyet.com.tr