Nefroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Kayser Çağlar, az su içmenin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri hakkında bilgi verdi. Çağlar, insan vücudunun yaklaşık yüzde 60’ı sudan oluştuğuna dikkat çekti. Vücuttaki tüm hücre ve organ sistemlerinin düzgün çalışmasının suya bağlı olduğunu vurgulayan Çağlar, şunları kaydetti: “Su, vücut sıcaklığının düzenlenmesinde, besinlerin hücrelere taşınmasında ve metabolizma sonucunda oluşan artık ürünlerin uzaklaştırılmasında rol almaktadır. Gün boyunca solunum, terleme, idrar ve bağırsaklar yoluyla su kaybedilir. Su ihtiyacı, çevresel ve fiziksel faktörler tarafından belirlenir ve kişiden kişiye değişir. Bununla birlikte günlük su ihtiyacı konusunda farklı görüşler olsa da her gün yaklaşık 2,5 litre su tüketimi önerilmektedir.”

İLERLEYEN YAŞLARDA SUSUZLUK HİSSİ AZALIYOR

Çağlar, yeterli su içilmediğinde ortaya çıkan ilk belirtinin, susuzluk hissi olduğunu bildirdi. Çağlar, şöyle dedi: “Yaşlılarda susuzluk hissinin zayıflaması nedeniyle su içme ihtiyacı fark edilmeyebilir. Bu durum vücutta sıvı eksikliğinin ortaya çıkmasına neden olur. Vücut suyunun azaldığı durumlarda dehidratasyon adı verilen tablo oluşmaktadır. Bu durumda görülen belirtiler; baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, ağız kuruluğu, idrar renginde koyulaşma, daha ileri aşamalarda halüsinasyon ve bilinç bulanıklığıdır.”

YÜKSEK ATEŞ VE İSHAL SU İHTİYACINI ARTIRIYOR

Bir günde alınması gereken sıvı miktarı; ne kadar hareketli olunduğuna, bulunan ortamın sıcaklığına ve genel sağlık durumuna bağlı olduğunu açıklayan Güzel, egzersiz yapıldığında veya terlemeye yol açacak bir aktivite içindeyken su ihtiyacının arttığını söyledi. Güzel, “Kısa süreli orta şiddette bir egzersizde 400-600 ml ekstra suya ihtiyaç duyulmaktadır. Daha uzun süreli ve şiddetli egzersizlerde bu ihtiyaç artar. Sıcak ve nemli ortam da terlemeye yol açarak su ihtiyacını artırır. Bunların dışında; ateş, ishal, kusma gibi sorunlar da su kaybını artırdığından daha fazla su içme ihtiyacı doğurur. Gebelik ve emzirme dönemlerinde de su tüketimi artırılmalıdır. Gebelerin günde 2,5 litre, emziren annelerin ise günde 3 litre sıvı tüketmeleri önerilmektedir” diye konuştu.

KRONİK BÖBREK VE KALP HASTALARI AŞIRI SU TÜKETİMİNDEN KAÇINMALI

Çağlar, vücudun su kaybettiği durumlar haricinde, böbrek taşı hastalarının su alımını mutlaka arttırması gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: “Bu kişiler yeni taşların oluşmasını önlemek ve atılımını kolaylaştırmak için günlük idrar miktarı 2 litrenin altına düşmemelidir. Bu da ancak günde yaklaşık 3 litre su içerek sağlanabilir. Böbrek taşı oluşumuna eğilimli kişilerin de az su içmesi böbrek taşı oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Buna karşın kronik böbrek yetmezliği hastalarında aşırı miktarda su tüketmek zararlıdır. Aşırı su tüketimi bu kişilerde hiponatremi denilen ve beyin ödemine yol açabilen tehlikeli bir tabloya neden olabilir. Aynı durum kalp yetmezliği olan hastalarda da geçerlidir.”

SAĞLIKLI BÖBREKLER İÇİN YETERLİ MİKTARDA SU İÇİLMELİ

Çağlar, böbreklerin vücutta su ve elektrolit dengesini sağlayan, kan basıncını düzenleyen ve çeşitli hormonları salgılayan organlar olduğunu kaydetti. Çağlar, “Su, böbreklerin çalışması için önemlidir. Vücutta oluşan artık ürünlerin idrar yoluyla uzaklaştırılması için yeterli miktarda su alınmalıdır. Az su içmenin idrar yolu enfeksiyonlarını, böbrek taşı oluşumunu ve elektrolit bozukluklarının gelişimini kolaylaştırdığı unutulmamalıdır” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr