CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım’ın “MHP ile birlikte yapacaklarını” söylediği başkanlık sistemini sağlayacak anayasa değişikliğine, “Bu rejim değişikliğidir. Bir kişinin arzusuyla rejim değiştirilemez” diye karşı çıktı.

Partisinin Anayasa Çalıştayı’na katılan Kılıçdaroğlu, bazı gazetelerin temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

Sistem değil rejim: Sistem değil rejim değişikliği düşünülüyor. İleride çok daha ciddi sorunlar açar.

Bütün yetkileri istiyor: Kişiler, sahip olduğu yetkileri bulundukları makama da taşımak istiyorlar. Oysa makam ayrı, kişi ayrı. Makamı kişiden bağımsız olarak düşünmemiz lazım. Bugün Başbakan Binali Bey’dir yarın bir başkasıdır. Ama birisi gitti diye bir başka yere, bütün yetkileri götüreceğim. Devletin arşivini taşımak gibi. Yok, devlet vardır, yerinde kalır, arşivi de durur. ‘Ben giderken her şeyi beraber götüreyim, bütün yetkileri de ben götüreyim, bütün yetkiler bana bağlı olsun.’ Olmaz, doğru değil. O zaman kuvvetler ayrılığına ne gerek var.

Bir kişinin arzusu: Bir kişinin arzusu üzerine anayasa, bir kişinin arzusu üzerine yasalar, hukuk, yargı, onun arzusuna göre düzenlenirse, yarın bir başkası çıkıp da bu yetkiyi verdiniz, yetkiyi az gördü, 6 ay sonra dedi ki ‘Bunu da kabul etmiyorum, fiili durum vardır, buna uyacaksınız’ dedi. Ne yapacağız.

Derin yaralar açar: Kurallar konulur, bu anayasa yüzde 91.37 ile kabul edilmiştir. Halk tarafından kabul edilmiştir. Yüzde 91 ile kabul edilen demokratik parlamenter sistemi +1 ile değiştiremezsiniz. +1 ile rejim mi değiştirilir. Toplumda çok ciddi, derin yaralar açar, bunun farkında olması lazım ülkeyi yönetenlerin. Anayasayı değiştirmek için 367 oya ihtiyacımız var. Anayasayı değiştirmek için. Referanduma gitmek için 330 oya ihtiyacımız var. Rejimi değiştirmek için +1 olabilir. Bunlar ahlaki mi?

MHP kocaman soru işareti: (MHP) Kocaman bir soru işareti ifade ediyor. Türkiye, bir ateş çemberi içindeyken, Ortadoğu’da başımızda dünyanın belası varken, bir terör örgütüne iki terör örgütü daha ilave edilmişken, Türkiye bu sorunları çözmek yerine rejimini değiştirmek gibi bir sürecin içine sokulursa Türkiye’nin bekası açısından ne olur? Türkiye’nin bekasını sadece ben değil, herhalde Bahçeli de düşünüyordur.

Bahçeli ile anlaşmış olabilirler: İki taraf da birbirlerine sıcak mesajlar veriyorlar, verebilirler tabii, ama örneğin Bahçeli’nin geçmişte başkanlık modelinekarşı sert eleştirileri vardı. O eleştirilerin bugün de geçerli olduğuna inanıyorum. Ne değişti Türkiye’de? Biz başkanlık sistemine karşıyız, güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi savunuyoruz. Ama eleştireceğimiz yönü belirlemek için anlaştıkları metni görmemiz lazım. Kullanacağımız dil ve argüman bakımından.

Faturası ağır olur: Yapılacak her değişikliğin Türkiye’ye yeni kazanımlar kazandırması lazım, geriye düşürmemesi lazım. Eğer Türkiye geriye düşecekse hukuk zemininde bunun Türkiye’ye faturası çok ağır olur. Bunun yaratacağı atmosfer bütün uygar dünyanın Türkiye’ye bakışını değiştirecektir.

Başbakan da farkında: Niçin bozulan bir Türkiye imajı var. Hukuk zemininden otoriterliğe kayan bir Türkiye imajı var. Bu imajın değişmesi lazım. Bu imajı değiştirmeyip de pekiştirirseniz bunun Türkiye’ye faturası ağır olur. Binali Yıldırım’ın bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Mehmet Şimşek’in bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Gayet net açıklamaları oldu.

Erdoğan neden?: Erdoğan, Başbakanken başkanlık sistemine karşıydı. Başkanlık sistemine karşı olduğu açıklamaları da var. Sonra başkanlık sistemini savunuyor, neden? Bir gece kalktık, ‘bunu tamamen değiştireceğiz’ diyoruz, Neden? Birisinin çıkıp bana makul bir şey söylemesi gerekiyor. ‘Biz şu gerekçeyle, uyandık ve değiştirdik.’

İdam olsaydı: Gazetelere, gazetecilere baskılar, kabul edilemez. İki tane bilim insanı var. Necmiye Hanım ile Aslı Erdoğan. İdam olsaydı bugün idamla yargılanacaklardı. İdam olsaydı, bugün Ergenekon’da yargılananların tamamı idam edilmişti, tamamı. Geriye dönüşü olmayan şekilde. Bunları siyasetçinin düşünmesi lazım. Neyi, nasıl yapacağımızı anlatması lazım. Dar alana sıkıştırdılar toplumu. Türkiye dar alana sıkışıyor.

Direnişi AKP’liler alkışladı: Demokratik direniş, yani miting yaparsınız, toplantı yaparsınız, gösteri yaparsınız. Budur yani. Demokrasinin dışına çıkmayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Meclis’te söyledim, en başta AKP’liler alkışladı. 15 Temmuz sonrası 16 Temmuz’da vatandaş demokratik direniş hakkını kullandı, tankın üzerine çıktı, darbeyi engelledi. Değil mi? Hepsi alkışladı. Taksim’de söyledim, herkes alkışladı. İzmir’de söyledim, herkes alkışladı. PM bildirisine koyduk, vay efendim bunu nasıl koyarsınız? İyi de o zaman niye alkışladın bunu?

550 vekille de yönetemezler: Soru şu: Parlamentoda tek başına her istediği yasayı çıkarabilecek güce sahip olan bir iktidar, erken seçim istiyorsa ‘Ben Türkiye’yi yönetemiyorum’ mesajıdır bu. Yönetemiyor. 550 vekil çıkarsa ne olacak, yine yönetemeyecek. Çünkü parlamentodaki AKP grubu, bir kişiye endekslenmiş durumda, irade yok orada. Sorun orada. İktidarın iradesi olmadığı için, irade başkasına temsil edildiği için yönetme gücünü kullanamıyor, yönetemiyor. Liyakati yok devletin. Sorgulaması yok. Bir kişinin önerdiği her şey tartışmasız doğru kabul ediliyor ve peşinden gidiliyor. İster 1 kişi olsun, ister 550 kişi olsun ülke yönetilemez, yönetilemiyor zaten.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr