Nusaybin Yeşilkent Mahallesi Lozan caddesi üzerinde bulunan Mitanni Kültür Merkezi'nde yapılan basın açıklamasına HDP milletvekilleri Ali Atalan, Tuba Hezer, HDP yöneticileri ve Kesk Bileşenleri yöneticileri katıldı.

KESK Bileşenleri adına açıklamayı okuyan Eğitim-Sen İlçe Eş Başkanı Kadri Baysal, şu ifadeleri kullandı:

"Bölgemizde uygulanan sokağa çıkma yasakları, 'savaş hali'ni andıran askeri yığınaklar, okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin karargâhlara dönüştürülerek çatışmaların bütün bölgeye yayılmasıyla birlikte ilçeler, şehirler abluka altına alınıp boşaltılmakta, çocuklar, gençler ve kadınlar katledilmektedirler. İnsan cesetleri günlerce sokaklarda bırakılmakta, yaralılar bodrum katlarında canlı canlı mezara gömülmekte ve yaralıları almaya çalışan yakınlarına ateş açılmaktadır.

Hükümet, öğretmenleri savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken öğrencileri kaderlerine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.

Tarihi eserlerin dahi tahrip edildiği bu süreçte, ardı ardına yapılan operasyonlarla elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan, keskin nişancıların hedefi olan insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir. Tüm illerde emek örgütleri yönetici ve üyeleri ile akademisyen ve devrimci demokrat insanlara yönelik yaygın gözaltı, sürgün ve tutuklama operasyonlarıyla da AKP’nin savaş politikalarına karşı çıkan, mezhepçi/baskıcı/otoriter rejimlerini tesis etme doğrultusunda 'pürüz' olarak görülen emek ve demokrasi güçleri sindirilmeye çalışılmaktadırlar.

Artık miting yapmanın, sokağa çıkmanın, hatta pencereden dışarıya bakmanın dahi ölümü göze almakla eşdeğer olduğu bir Türkiye’de yaşamaktayız! Bölgemizde Sur, Dargeçit, İdil, Silopi, Cizre ve Nusaybin başta olmak üzere, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, sokak sokak bu gerçeklik yaşanmaktadır. Bugün Cizre’de devlet güvenlik güçleri tarafından, insanların bina ve bodrum katlarında canlı canlı yakıldığı ve toplu infazların gerçekleştirildiği söylenmektedir. Umarız bu doğru değildir. Bugün Cizre’de neler yaşandığını kamuoyunun bilmesi ve görmesi için tarafsız heyetlerin Cizre’ye gitmesine izin verilmelidir. Cizre’de onlarca cenaze günlerdir morglarda ve sokaklarda bekletilmektedir.

Cenazelerin ailelerine verilmesi ve yaralıların bir an önce hastanelere ulaştırılıp tedavileri sağlanmalıdır. Bunun için sokağa çıkma yasaklarının acilen kaldırılması ve bu savaş haline son verilmesini istiyoruz.
Bu çağrımıza AKP hükümetinin olumlu karşılık vereceğini beklemiyoruz. Zira onlar savaş istiyor. Karşılık vermesi gerekenler, iktidarın, sermayenin, ırkçı milliyetçilerin çıkar sağladığı bu savaşa evlatlarını feda etmek zorunda bırakılacak olanlardır.

Onlarca ilçede başlatılıp tüm ülkeye yaymaya çalıştıkları savaş politikalarına karşı, çocuklarımızın ve gençlerimizin ölümlerine sessiz kalmamak için; sorunun diyalog ve müzakere ile çözülmesi için; emek ve demokrasi güçlerinin daha etkin ve yaygın eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeye çağırıyoruz.
Gün, yaşananları seyretme günü değil, 'içeride ve dışarıda savaş' çığlıkları atanlara karşı yüksek sesle ve cesaretle 'öldürülenler bizim çocuklarımız' diye haykırma günüdür. Gün savaşı durdurma, barışı inşa etme günüdür."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr