Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticileri aleyhindeki iddianamede “ByLock kullanıcısı 92 FETÖ şüphelisi şahıs ile iletişim kaydımın bulunduğu” yolundaki suçlamanın dayanaktan yoksun olduğunu, bu iddiayı ortaya atanların bizatihi kaynak olarak gösterdikleri HTS kayıtlarını inceleyerek kanıtlamış bulunuyorum.

7 Ocak 2013 ile 20 Ağustos 2016 tarihleri arasındaki iletişimimi kapsayan HTS kaydı dökümüne göre bu 92 ByLock kullanıcısı şüpheliden 84’ünün benimle kurduğu iddia olunan irtibat, cep telefonuma bir kereye mahsus olmak üzere art arda gönderdikleri 2 SMS’ten ibarettir. Hiçbirine cevap vermediğim için benim bu şahıslarla bir iletişimi kaydımın bulunduğunu iddia etmek mümkün değildir. Bunu yapmak akla ve mantığa aykırıdır. Olsa olsa tersinden, yani sadece onların benimle irtibat kurma gayretlerinden bahsetmek mümkündür.

Söz konusu iddianamenin 4 Nisan 2017 tarihinde Mahkeme’ye sunulmasının ardından, tutuklu bulunduğum Silivri Cezaevi’nde ziyaretime gelen Eskişehir milletvekili Utku ÇAKIRÖZER vasıtasıyla yaptığım ve 6 Nisan 2017 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan açıklamamda belirttiğim üzere “92” rakamına ulaşılabilmesinin tek bir nedeni olabilirdi; 2014 yılında Emniyet teşkilatındaki FETÖ yapılanmasının ilk büyük tutuklama dalgasına karşı Fethullahçıların gazetecilere yönelik olarak düzenledikleri bir medya kampanyası çerçevesinde, birkaç günlük süre zarfında bana da gönderdikleri çok sayıda SMS ...

Hürriyet gazetesinde “Kadri Gürsel’den ByLock itirazı: İrtibatı açıklasınlar” başlığı ile yayımlanan haberde, şu sözlerimle alıntılanmıştı: “92 gibi yüksek sayıda ByLock kullanıcısı ile telefonda konuşmuş muyum? Kim kimi aramış? Ne zaman aramış? Bunların hiçbirisi iddianamede yer almıyor. Sadece muğlak ifadelerle - filanca hatla irtibatlı - deniliyor. Bu muğlaklıkla bir suç isnadı oluşturuluyor.”

Artık, sorduğum bu soruların cevapları vardır. Milletvekili Utku ÇAKIRÖZER’e yaptığım izahat doğrulanmıştır.

Bana, sadece cevapsız bıraktığım SMS’ler atan bu 84 ByLock kullanıcısının 79’u söz konusu mesajlarını, 27 Temmuz 2014 ile 1 Ağustos 2014 tarihleri arasında göndermişlerdir. Bu 5 gün zarfında attıkları SMS sayısı 150 civarındadır. Görünen odur ki, bu, maruz kaldığım kampanyanın ana aktivitesiydi.

27 Temmuz 2014’ten bir gün önce akşam saatlerinde, kendilerini “operasyon mağduru polis yakını” olarak tanıtan 2 kişinin beni cep telefonumdan aramasından sonra gelen aramaların ve çağrıların hiçbirisine cevap vermediğim için, ertesi günden başlayarak SMS bombardımanına tabi tutulduğumu düşünüyorum. Bu iki kişi de ByLock kullanıcısı olarak görünmektedir.

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından 25.03.2017 tarihinde sunulan raporda, irtibatlı olduğum öne sürülen “ByLock kullanıcılarının” listesi yer alıyor. İncelendiğinde, bana 27 Temmuz 2014 – 1 Ağustos 2014 tarihleri arasında SMS gönderenlerin arasında ziyadesiyle Emniyet mensubu, öğretmen, akademisyen ve bazı bakanlıkların taşra teşkilatı personelinin olduğu görülüyor. Bu kişilerin, İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Anadolu’nun 20’den fazla ilinde yaşadıkları da belli oluyor.

Bana, yurdun çeşitli köşelerinden SMS yollayan bu 79 ByLock kullanıcısına, söz konusu kampanya bağlantılı 3 ByLock kullanıcısını da eklediğimizde 82 rakamına ulaşıyoruz. 82 ByLock kullanıcısının, bu 5 gün zarfında beni elmalarının nedeninin, bağımsız ve eleştirel bir gazeteci olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Ama benden bu konuda destek alma çabalarının hiçbir sonuç vermediği ortadadır.

92’den 82’yi çıkınca geriye kalıyor 10 ByLock kullanıcısı FETÖ şüphelisi ki bunlardan ikisi yine bu söz konusu kampanya sırasında cevapsız bıraktığım SMS’ler atmış, beşi 2014-2015 yıllarında 1 veya 2 kez telefon açmışlar. Beni ne amaçla aradıklarını hiç hatırlamıyorum.

İncelenen 44 aylık dönem boyunca, her biriyle, birkaç kez telefon görüşmesi yaptığım üç kişi var. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan iki, Samanyolu Televizyonu’ndan da bir kişi. Bu üç kişinin Fethullahçı olduklarını tüm Türkiye gibi şüphesiz ben de biliyorum. ByLock gibi silahlı terör örgütü üyeliğimin kanıtı olarak gösterilen bir kriptolu haberleşme programının telefonlarında kayıtlı olduğunu elbette bilemezdim.

Ayrıca ByLock kullanıcısı olmamakla birlikte, hakkında FETÖ/PDY soruşturması açılmış 21 şüpheli ile de telefon hattım üzerinden irtibatlı olmakla itham ediliyorum. Bunlar arasında beni 7 Nisan’da Ceyhan’dan aradığı ve 32 saniye konuştuğum görünen FETÖ şüphelisi emekli bir müezzin ile Fethullahçı olduğu herkesçe bilinen ve yaklaşık 20 yıldır tanıdığım bir medya mensubu var. Listede, kamuoyu ve medya çevresinin yakından tanıdığı, gazeteci ve yazarlar olduğu gibi hiç tanımadığım, beni bir kez aramış veya mesaj atmış birkaç kişi de bulunuyor.

İktidara, muhalefete ve dağılmış eski ittifaklara mensup aktörlerin birbirlerine karşı sürdürdükleri sert mücadelenin, gazeteciliği ciddiye alan bir köşe yazarı için siyasi analiz ve yorumun ana kaynağını oluşturduğu Türkiye gibi riskli bir ülkede, iddianameye konu iletişim kaydından “üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım eden” bir suçlu çıkarmak imkansız, çıkarmaya çalışmak ise abesle iştigaldir.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr