Toplam 17 komisyonun toplandığı 3. Milli Kültür Şûrası sona erdi ama yankısı dinmedi. 170 katılımcının sadece 25’inin (%15) kadın olması ise özellikle dikkat çekiciydi. Öyle ki bazı komisyonlarda sadece bir kadın üye vardı ya da hiç yoktu. Sonuç bildirgeleri yakın bir gelecekte kamuya açık bir halde yayımlanacak ama biz bu süre zarfında komisyonlar bazında yapılan çalışmaları bizzat şûraya katılan veya dışarıdan uzman isimlere sorduk ve bir değerlendirme yapmalarını istedik. İşte gelen yanıtlar...

Görsel Sanatlar Komisyonu / Hüsamettin Koçan, Sanatçı-Baskı Müzesi Kırıcısı

‘Sanatçı özgürlüğünü vurguladık’

“Komisyonda sanatın ve sanatçının özgürlüğü meselesi, sanatçının çalışma koşulları gibi meseleleri hep sundum. Neler vardı konuşulan derseniz; kamusal alanda sanat eserleri meselesi vardı, vergi bağışıklığı konusu, KDV’nin indirilmesi... Bir önemli mesele de UNESCO’nun belirlediği sanatın ve sanatçının serbest dolaşım hakkıydı, biliyorsunuz Türkiye’nin önünde bir vize engeli var bu konuda, bir de gümrük duvarı, bunları da gündeme getirdik. Ayrıca yerel yönetimlerin merkezi ve büyük atölyeler kurması, genç sanatçı adayları için, bunu da söyledik. Sonra metro ve benzeri yerlere konan sanat eserleri de bir mesele, bunların da profesyonel kadrolar tarafından belirlenmesi gerektiğini belirttik. Komisyondaki Levent Çalıkoğlu, Nurhan Atasoy, Saim Tekcan, Turgay Artam gibi isimleri yıllardır yakından tanıyorum ama ilk kez orada tanıştığım isimler de vardı. Hepsi kibar insanlardı ve bizim getirdiğimiz birikime saygılı davrandılar doğrusu. Kimse kendi fikrinde diretip ortamı zorlamadı.”

Dil ve Edebiyat Komisyonu / Haydar Ergülen, şair:

Çoğulcu yaklaşım beklerdim

“Komisyonda Türk edebiyatının dışa açılması konusunda bir bildiriyle öneriler sundum. Yunus Emre Enstitüleri’nin çoğulcu bir yapıya kavuşturulması gerektiğinden ve TYS, TYB, PEN gibi yazar örgütlerinin burada yer almasından başlayarak, yine Türk edebiyatının tüm renklerinin temsil edileceği etkinliklere kadar bir dizi öneri... Dil konusunda ise Türkçenin yabancı sözcüklerden korunması genel olarak savunuldu. Bizim komisyonda Osmanlı’ya dönüşü çağrıştıracak herhangi bir konu gündeme gelmedi, diğer komisyonları bilmiyorum. Şûraya daha çoğulcu bir yaklaşımın egemen olmasını ve edebiyatımızın eski-yeni pek çok başka değerli adının da çağrılmasını isterdim ve beklerdim. Türk edebiyatının en önde gelen adlarından Enis Batur’la aynı komisyonda çalıştık ama başka önemli ve günümüz edebiyatının genç isimleri de olmalıydı. Zaten toplantıda bu da dile getirildi, çünkü yaş ortalamamız 60’ın üzerindeydi!”

Sahne Sanatları Komisyonu Suat Arıkan, İDOB Müdürü:

Umudumuz bunların hayata geçmesi

“Çok fazla yapılmayan bir şey olduğu için 28 yıl sonra bile olsa bu şûranın toplanmasını çok olumlu görüyorum. Dertlerimizi konuşabileceğimiz bir ortam oldu, o bakımdan iyiydi. Bizim, yani Opera ve Bale’nin sorunları biraz çetrefillidir. Özellikle AKM’nin kullanılmaz hale gelmesinden sonra İstanbul Opera ve Balesi’nin şartları iyice zorlaştı. Bizim ana olarak üç başlıkta toplanabilir sorunlarımız. Biri bu salon meselesi ve komisyonda AKM’nin eksikliği çok konuşulmadı ama bununla ilgili en yetkili ağızlardan olumlu gelişmeler olacağını duydum. İkinci mesele kadro meselesi ve bununla da ilgili sonuç raporunda yerinde tavsiyeler olduğunu biliyorum. Üçüncü ana mesele de yönetim özerkliği ve yerinden yönetim konusu. İstanbul Opera ve Balesi’nin başka bir kentten yönetilmesi doğru değil ve Genel Müdürümüz Selman Ada da bu konuda bizimle hemfikir. Ayrıca idari binamızın, prova binamızın, kostüm dekor binamızın ve sahnemizin aynı yerde olması şart. Sonuç olarak olumlu bir şûra oldu, umudumuz bunların hayata geçmesi.”

Müzik Komisyonu Hasan Saltık, Kalan Müzik kurucusu

‘Takipçisi olacaklarına dair umudum yok

“Benim komisyonumdakilerin pek çoğu eğitimciydi. Kurumsal pek kimse yoktu. Meslek birliklerinden de temsilciler olması gerekirdi. Hocalar müzik eğitimiyle ilgili aksaklıkları dile getirdiler. Ortak kararlarımız arasında sektörün canlandırılması adına KDV’nin müzik etkinlikleri ve müzik ürünleri alanında %0 veya %1’e indirilmesi var. Bir de belediyeye ait konser salonlarında ve devlet televizyonlarında partizanlık, ayrımcılık yapılmaması gerektiği. Biliyorsunuz Gezi’yle ilgili tweet atmış bir sanatçının TRT’ye çıkması yasak mesela. Ayrıca 5846 No’lu telif yasasının acilen yeniden düzenlenmesi ve Meclis’ten geçirilmesiyle ilgili bir madde yazdık. Çünkü dünyada telif toplamada en geri ülkelerden biriyiz... Türkiye’de bir sürü eğitim şûrası oldu. Eğitim sisteminin ne kadar bozuk olduğunu, test çocukları yetiştirildiğini görüyoruz. Bu şûraların pek yararlı olduğunu düşünmüyorum çünkü takipçisi yok. Şimdi bu işin takipçisi olacağız diyorlar ama benim pek umudum yok.”

Kültür Diplomasisi Komisyonu / Görgün Taner, İKSV Genel Müdürü:

Erkek egemen bir şûraydı

“III. Millî Kültür Şûrası çeşitli kültür insanlarının bir araya geldiği ve konuştuğu, tartıştığı bir yer oldu. Şûraya davet edilen kişiler ve programa alınan konuların seçimi üzerine de mutlaka tartışılması gerekir. Örneğin daha çok sayıda genç ve kadın profesyonelin, sanatçıların çeşitli komisyonlarda yer alması iyi olurdu diye düşünüyorum. Fazla erkek egemen bir yapı vardı. Ben kültürel diplomasi komisyonundaydım. Bazen uygun kelimeyi bulmak için bir saatimizi harcadık, ama bu çalışmaların çok yararlı ve kültür politikalarının sivil toplumun katılımıyla geliştirilmesi bakımından gerekli olduğunu düşünüyorum. Benim bulunduğum komisyonun sonuç raporunu da çok önemsiyorum. Ayrıca kamunun kültüre ayırdığı fonları artırması gerektiğini en yetkili ağızların beyan etmesi önemliydi.”

Sinema, Radyo ve Televizyon Komisyonu / Burçak Evren, sinema yazarı

‘Komisyondakiler yetersizdi’

“Bana komisyona katılmam için Bakanlık’tan bir davet geldi. Kimdi davet eden bilmiyorum, ben de evet dedim ama sonra gitmeyi reddettim. Diğer üyeleri görünce anladım ki tek taraflı bir komisyon kurmuşlar. Komisyondakilerin birçoğu sinema hakkında tek bir çalışma bile yapmamış insanlar. Bu ülkede bir sürü üniversiteler, akademisyenler, kurumlar varken bu isimlerle komisyon kurulması çok komik. Ben de bir muhalefet şerhi düşmek adına şûraya katılmadım. Şunu da belirteyim, örneğin ben öncelikle Film Destekleme Fonu ile ilgili eleştirilerde bulunacaktım, kültürel sermayenin nerelere aktarıldığını anlatacaktım ama komisyondaki arkadaşların üçü o fona karar veren kuruldan zaten.”

Sinema, Radyo ve Televizyon Komisyonu / Deniz Bayrakdar, akademisyen:

Bürokrasi çarklarına dikkat

“Sonuç raporundaki önerilerimiz arasında sinemanın ‘milli’ bir çerçeveye hapsedilemeyeceği ve evrensel bir yaklaşım gerektirdiğini vurguladık. Dağıtım tekelleşmesine karşı acil bir önlem alınması gerektiğini belirttik ve komisyonda yer alan sektörden arkadaşlar da vergi indirimi konusuna özellikle değindiler. Ayrıca Ahmet Yesevi Film Fonu adında bir destek fonu kurulmasını da önerdik. Bugünkü devlet yardımı sistemiyle ilgili olarak da çok fazla başvuru yapıldığından hareketle, kalifiye olanların ayıklanabilmesi için bir ön jüri kurulmasını önerdik. Bu öneriler %100 hayata geçmiyor elbette ama ben Sayın Bakanımız Nabi Avcı’nın bu konuda tüm hassasiyeti göstereceğine eminim. Tabii bürokrasi çarkları ne kadar engelleyici olur bilemem.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr