İki yıldır İsrail’in İstanbul Başkonsolosu olan Shai Cohen, Türkiye’nin Gazze’ye yardım edebilmesi için her kolaylığı sağlayacaklarını, ancak Türkiye’nin bunu “Hamas’la el sıkışarak” yapamayacağını söyledi. İlişkiler düzeldiğinde iki ülkenin Suriye’de istihbarat ve operasyonel işbirliği yapabileceğini kaydeden Cohen, Netanyahu’nun olası bir ziyaretiyle ilgili olarak da “inşallah…” ifadesini kullandı.

Hürriyet'ten Verda Özer'in sorularını yanıtlayan (11 Mayıs 2016) Cohen’in açıklamaları şöyle:

"Anlaşmadan önce büyükelçi atanabilir"

Normalleşmeye ne kadar yakınız? Büyükelçiler karşılıklı olarak ne zaman atanacak?

Çok yakınız. Son birkaç ayda yapılan ikili görüşmeler sonucunda çok önemli gelişmeler kaydedildi. Sonuca ulaşmamız için sadece bir ya da iki görüşme kaldı.

Peki bir takvim verebilir misiniz?

Görüşmeler devam edecek. 22 Mayıs’tan sonra da yeni hükümetinizde başbakan ve dışişleri bakanı kim olacak, sonra görüşmeleri kim yürütecek, onu da göreceğiz. 

O zaman yaz ortası büyükelçiler atanmış olur mu?

Asıl mesele büyükelçiler değil. Yeterince yol alınmışsa, anlaşma imzalanmadan da büyükelçiler atanabilir ve sonra anlaşma için çalışmaya devam edilir. Büyükelçi sadece bir sembol.

Peki İsrail Parlamentosu’nun anlaşmayı onaylaması gerekiyor mu?

Sanmam. Kabinenin onaylaması yeterli. Ki bunda bir problem olmayacaktır. Ve bu süreç uzun sürmeyecektir.

Yeniden büyükelçi atamak yerine, mevcut İsrail ve Türkiye maslahatgüzarlarının büyükelçiliğe terfi edilebileceği konuşuluyor…

Bizim sistemimiz öyle işlemiyor. Önce insanların adaylıklarını koyması gerekiyor ve sonra da 7 kişiden oluşan bir komite seçimi yapıyor. Maslahatgüzar elbette adaylığını koyabilir. Bana ben adaylığımı koyacak mıyım diye sorabilirsiniz... Daha bilmiyorum. 

Bir diğer olasılık da, Başbakan Netanyahu siyasi bir atama yapabilir. Çünkü belli bir sayıda büyükelçi atama hakkı var. Ki bu çok büyük bir ihtimal.

"Türk gemileri Aşdod’a yanaşacak"

İmzalanacak bir belgeden, anlaşmadan bahsettiniz. Bu belge imzalanmak için ne kadar hazır? Türkiye’nin özür talebi karşılandı. Tazminat konusu da öyle görünüyor, değil mi?

Evet. Bu belge tüm bu konuları içeriyor.

Peki tazminatın miktarı nedir?

Size tam miktarı söyleyemem. Ama 20 milyon dolar civarı. Bizim isteğimiz bu miktarın Türk yetkililer tarafından yönetilmesi ve tevzi edilmesi.

Peki Mavi Marmara kurbanlarının ailelerine ne zaman ödenecek bu miktar?

İmzadan hemen sonra. İmzalanacak belge zaten bu maddelerin hepsini içeriyor.

Erdoğan’ın Beştepe’de kabul ettiği Yahudi çatı kuruluşu “Başkanlar Konferansı”nın Başkanı Malcolm Hoenlein, Erdoğan’ın görüşmelerinde 8 maddelik bir plan sunduğunu ve bu maddelerin çoğunun Gazze’ye yardıma odaklandığını söyledi.

Evet...

Daha sonra Erdoğan da bu konuda iki tarafın yol aldığını ve Gazze açıklarına yanaşacak bir geminin Gazze’nin elektrik ve su sıkıntısını gidereceğini söyledi. Ambargonun kalkması konusunda neredeyiz?

Biz Türkiye’nin Gazze Şeridi’ne yardım etmesini sağlamak için son derece istekliyiz. Bu elektrik için olsun, su için olsun, ya da konut, hastane inşası, tıbbi yardım ve eğitim için olsun…Türkiye’nin çok aktif bir şekilde dahil olmak istediği birçok konu var. Ve biz bunları sağlamak için çok istekliyiz. Düşünmemiz gereken tek mesele, bunun yapılabilmesi için alınacak güvenlik önlemleri.

Mesela Türkiye Gazze’ye bir konteynır tıbbi malzeme getirmek isterse, Gazze’den 40 metre uzaklıktaki Aşdod limanına gelecek. Orada bunlar kontrol edilip bir konteynıra yüklenecek ve kamyon 40 dakika yol gidip Kerem Şalom sınır noktasından geçip Gazze’ye girecek. Öngördüğümüz genel model bu…

Bu süreci kısaltmak için farklı fikirler var. Daha fazla detaya giremem çünkü görüşme halindeyiz. Ama Türkiye’nin bunu yapması için son derece istekliyiz.

Denizden abluka ise kalkmayacak çünkü bu güvenlik sebepleriyle gerekli ve uluslararası hukuka göre de meşru. Ayrıca Gazze’de zaten gemi yanaştırabileceğiniz bir liman yok. O yüzden biz Türk yetkililere “istediğinizi, istediğiniz şekilde ve istediğiniz zaman getirebilirsiniz, ama Aşdod limanını kullanarak... Aşdod’da istediğiniz her olanağı sağlayacağız” diyoruz. 

“Hamas’la el sıkışarak olmaz” 

Peki Filistin Yönetimi bu projeye karşı çıkıyor mu?

Filistin Yönetimi haklı olarak dahil olmak istiyor çünkü onlar Filistinlilerin temsilcileri. Ama gelin görün ki Gazze Şeridi’ni Hamas kontrol ediyor. Bu da başka bir mesele. Biz Türk yetkililere “Tüm bunları Hamas’la el sıkışarak yapamazsınız. Hamas bir terör örgütü. Bizim en kötü düşmanımız. Hamas’la ilişkilerinizi gözden geçirmeniz gerek” diyoruz. 

Gazze ablukası konusu dönüp dolaşıp Hamas’ta düğümleniyor. Ancak Türkiye bu konuda önemli adımlar attı. Mesela Hamas liderlerinden Salih el Aruri’yi sınırdışı etti. Mart sonunda üst düzey bir Türk yetkiliyle konuştuğumda, İsrail’e “kimsenin Türkiye’den terör planlamasına izin vermeyiz” dediğini söylemişti.

Evet…

Diğer yandan geçenlerde Netanyahu yine Hamas’ın İstanbul’da bürosu olduğunu ve terör eylemleri planladığını söyledi. Hamas konusunda iki taraf birbirine yaklaşıyor mu?

Bu görüş ayrılığının aşılması için uğraşıyoruz. Mesele sadece Hamas’ın Türkiye’deki varlığı değil. Hamas’ı Filistin Yönetimi, Mısır ve İsrail kabul etmiyor. ABD ve AB tarafından da terör örgütü sayılıyor. Türkiye bir terör örgütüyle çalışarak Gazze’ye yardım etme isteğini yerine getiremez. Başka bir çözüm bulmalıyız.

Türkiye İsrail tarafına Gazze’nin yeniden yapılanması için Hamas’la birlikte çalışmayı mı teklif ediyor?

Hamas Gazze’yi yönetiyor. Hamas’a bağımlı olmamak için bir yol bulmalıyız. Biz Türkiye’ye “şunu yapın, bunu yapın” demek istemiyoruz. 

Kısacası Gazze’nin yeniden yapılandırılmasında İsrail Hamas’ı denklem dışında, Türkiye ise denklemde tutmak istiyor?

Bu gerçekten size söyleyebileceğim birşey değil. Bu, şu anda görüşmelerde hangi noktada durduğumuzdur. Mesele sadece Aruri gibi Hamas liderlerinin Türkiye’deki varlığı değil; çok daha karmaşık.

Ve iki taraf arasındaki kilit anlaşmazlık da bu?

Çözülmesi gereken asıl mesele bu...

Peki Mavi Marmara’da dahli olan İsrail askerlerine karşı davalar kalkacak mı?

Bunun çözüleceğine inanmak için iyi sebeplerimiz var. Çok detaya girmek istemiyorum ama bunun normalleşme sürecinin ilerlemesi için bir engel olduğunu düşünmüyorum.

Bu konuda bir mutabakat sağlandı mı?

Bir anlayış var. Bu tamamen Türkiye’nin iç hukuki sistemine bağlı. Türkiye’nin iç işlerine karışmak bizim görevimiz değil.

Peki beklentiniz nedir?

Bu konuda bir anlaşma sağlayacağımıza inanıyorum.

"Doğalgaz projesi 3-4 yıl sonra"

Normalleşme görüşmelerinin arkasındaki asıl neden enerji mi?
Bu itekleyen bir neden, ama asıl sebep bölgedeki durum. Asıl sebep bölgedeki cihadist unsurlar ve terör çünkü bölgeyi istikrara kavuşturmak Türkiye ve İsrail’in ortak çıkarı.

Peki şu anda görüşülen bir enerji projesi var mı?

İsrail gazını Türkiye üzerinden Batı’ya taşıyacak büyük bir enerji projesi var. Ancak doğalgaz yataklarının geliştirilmesi için İsrail Parlamentosu’nun çıkaracağı yasal düzenleme hala tamamlanmadı. Ancak bu süreç tamamlanınca gaz sahalarını geliştirmeye başlayabiliriz. 3-4 yıl alacak bu yasal süreçten sonra gaz ihraç etmeye başlayabiliriz.

Peki iki taraf bir projede anlaştı mı?

Bir anlaşma değil ama bu iki tarafın ortak çıkarı. Özel sektörde gelişmeler var ama dediğim gibi İsrail’in yasal düzenlemesi tamamlanmadan ve gaz sahasında gelişme sağlanmadan bu uygulanabilir değil. Önce hukuki sürecin tamamlanması lazım.

"PKK Türkiye'nin meselesi"

Terör tehdidinden bahsettiniz. Yukarıda bahsettiğim Türk yetkiliyle konuştuğumda, iki tarafın PKK başta olmak üzere teröre karşı işbirliği kararı aldığını söylemişti. İki ülke arasında PKK ya da bölgedeki diğer terör örgütlerine karşı işbirliği beklemeli miyiz?

PKK Türkiye’nin meselesi. Biz Türkiye’nin Kürt sorunuyla ilgili kararlarına ve politikalarına karışmayız. Bu Türkiye’nin yöneteceği bir konu. Ama evet, Türkiye’yle özellikle de Suriye’deki cihatçı terör örgütlerini bertaraf etmek için göz gözeyiz. Bu konuda işbirliği yapacak çok şey var.

İstihbarat paylaşımı mı yoksa sahada savaşmaktan mı bahsediyorsunuz?

Bu tehdidi bertaraf etmek için eninde sonunda istihbarat ve bilgi paylaşımını arttırmaktan ve operasyonel işbirliğinden kaçamayız. 

Kara operasyonu gibi mi?

Bilmiyorum… Ama şu an yapılan operasyonlar Suriye’deki bu unsurları temizlemek için başarılı olmazsa ve İsrail’in kırmızı çizgileri aşılırsa, yani Golan Tepeleri’nden, IŞİD’den ya da Hizbullah’tan topraklarımıza yönelik bir tehdit gelirse, karşılık veririz. Kara gücü gerekse bile.

  "Suriye’de ortak operasyon konuşulmalı"

Ortak bir operasyon gündemde mi peki?

Hayır şu an bunu konuşmuyoruz ama ilgili tüm yetkililer bunun Türkiye’yle nasıl işbirliği yapabileceğimizi görüşmemiz gereken önemli bir konu olduğunu çok iyi anlıyorlar. Hemen olmayabilir ve biraz zaman alabilir. Çok hassas bir konu. Ama iki ülke için çok önemli bir konu.

İki liderin, yani Erdoğan ve Netanyahu’nun birbirine güvenmediğine dair yaygın bir görüş var. Acaba bu güven sorunu bir nebze olsun aşıldı mı?

İki yıldır yürüyen görüşmeler zaten en başta bu güven sorununu aşmak üzere yapıldı. Bu çok önemli. Diplomaside “güven artırıcı önlemler” diye bir terim vardır. Bu önlemleri anlaşma imzalandıktan sonra iki tarafın normalleşme için ciddi olduklarını göstermek için almaları gerektiğini düşünüyorum.
Mesela Hamas İsrail’e roket atar ve İsrail karşılık verirse; Türkiye için güven artırıcı önlem Hamas’ın tarafını tutmamaktır. Bizim için ise; Türkiye Gazze’nin kalkınması için birşey yapmak isterse onu sağlamak ve işbirliği yapmaktır.

Peki bu koşullar oluşursa, Netanyahu yakın gelecekte Türkiye’yi ziyaret eder mi?

İnşallah. Umarım… Biz önce anlaşmanın imzalanmasını istiyoruz, şu an asıl hedefimiz bu. Şu an bölgedeki durum iki ülkenin geçmişteki anlaşmazlıklarını aşmak için birlikte çalışmasına olanak sağlıyor, çünkü bölgeye istikrar kazandırabilecek tek iki demokrasiyiz. Ancak birlikte başarı elde edebiliriz.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr