İngiliz tiyatro geleneğinden Oscar ödülüne uzanan muhteşem kariyerinin yanı sıra insan hakları aktivisti olarak da öne çıkan efsane oyuncu Vanessa Redgrave’in ilk kez kamera arkasına geçtiği “Sea Sorrow” filmi 70. Cannes Film Festivali’nin ilk gününde gösterildi. Mülteci kriziyle ilgili kamoyu yaratmayı ve politikacıları harekete geçirmeyi hedefleyen Redgrave’le yaptığımız söyleşide Türkiye’nin iki milyonu aşan mülteciye ev sahipliği yapmasının yanı sıra Avrupa ülkelerinin soruna kesin bir çözüm önerisi getirmediği konusu da açıldı: “Avrupa ülkelerinin gittikçe büyüyen mülteci sorununa yapıcı yaklaşmaması korkunç! Kendi ülkem İngiltere de dahil Avrupa’yı bu konuda suçluyorum! Artık insanlığımızı hatırlamamız gerek!”.

Hepimiz aynıyız

Sahipsiz binlerce çocuk mülteci karşısında harekete geçmemenin de insanlık suçu olacağını hatırlatan aktivist oyuncu öncelikle “Kimse evini terk etmek istemez. Onlar da mecbur olmasalardı yollara düşmezdi” diyerek onu bu konuda kesin harekete geçiren trajedinin Bodrum sahilinde cesedi bulunan üç yaşındaki Suriyeli Aylan bebek olduğunu söyledi. Redgrave çözüm için sorunun kaynağına gitmenin ve savaşı bitirmenin gerekliliğine inanıyor. İngiliz sanatçı ve entelektüellerin ‘Suriye’yi bombalamayın’ kampanyasına da hak veriyor: “Öncelikle terörü destekleyen Ortadoğu ülkelerine silah satışı engellenmeli. Ancak böyle durdurabiliriz ama bunun için de hepimizin savaşa karşı sesi yükselmeli, birlik olmalı” dedi.

80 yaşında ilk kez yönetmenlik yapmasını “Bu filmi yapmak sorumluluğum gibi hissettim” diyerek açıklayan oyuncu, senaryo yazmadığını, içinden geldiği gibi kamerayla yollara düştüğünü ve mültecileri dinlediğini anlattı. “Sea Sorrow” kişisel anlatı kıvamında bir belgesel olarak Shakespeare’den alıntılar, İlyada destanından bölümler gibi geniş bir yelpazede dolaşıyor.

Emma Thompson ve Ralph Fiennes gibi ünlü İngiliz oyuncuların da para almaksızın katkıda bulundukları filmle Türkiye’ye ve methini duyduğu İstanbul Film Festivali’ne gelmek istediğini söyleyen Redgrave, Avrupa’da ‘öteki’ne olan korkuyu anlayamadığını hepimizin aynı güneş altında aynı olduğunu vurguluyor: “İstanbul, Londra ve Buenos Aires, her şehir ve kültür farklı olabilir ama ortak noktamız insan olmaktır.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr