OHAL'den de yararlanan iktidar, yargının cübbesine “iliklenecek düğme” dikmeye çalışırken, barolar yeni yönetimlerle kendilerine yön çizmeye çalışıyor. İzmir Barosu'nun hafta sonunda gerçekleştirilecek genel kurulunda 5 avukat grubunun listesi yarışırken, adaylarda “iliklenecek düğmemiz yok” anlayışı öne çıkıyor.

Hafta sonunda Kültürpark'taki Celal Atik Spor Salonu'nda gerçekleştirilecek kongre öncesinde Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu “parçalı” görüntü sergiliyor. Mevcut Baro Başkanı Aydın Özcan, grubun önsçemine katılmadı ve yeniden adaylığını açıkladı. Grup ise önseçimde Mehmet Kozan'ın ismini belirledi. Bu bölünme nedeniyle şansı artan Çağdaş Avukatlar Grubu, bir dönem önce verdikleri baro yönetimini Cemal Erdem'in başkan adaylığıyla geri almaya çalışıyor. Bu üç liste yarışa iddialı girerken, geçen dönem Cumhuriyetçiler'le işbirliği yaparak liste çıkarmayan Milliyetçi Avukatlar Grubu, bu kez Ergun Sakızlı'nın adaylığında seçime giriyor. Çağdaş Grup'tan gelen “ittifak” çağrısını “altı boş” diyerek reddeden Bağımsız Savunma da Ahmet Dokucu'nun başkan adaylığındaki listeyi İzmir Barosu avukatlarının oylarına sunacak.

 

2. CUMHURİYET!

Ülkedeki hukuksuzluğu en yüksek perdeden seslendiren Çağdaş Avukatlar Grubu'nun seçim bildirgesinde “Ülkeyi yönetenlerin, cübbesinde ilikleyecek düğme arayan bir yargı profili arayışında olduğunu biliyoruz. Cübbelerimizde ne bir cep ne de iliklenecek bir düğme vardır” deniyor. Grubun adayı Cemal Erdem, “Son dönemde Cumhurbaşkanı'nın sarayına yapılan ziyaretten, yüksek yargı üyelerinin Cumhurbaşkanı ile verdiği çay toplama görüntülerine, yeni adli yıl açılışının yine Cumhurbaşkanı sarayında yapılmasından, HSYK tarafından yeni hakim ve savcıların kurasının sarayda çekilmesine dek bir dizi hadise yaşadık. Her biri başlı başına skandal olan bu girişimlerin tek amacı, din referanslı otoriter bir rejim amacını artık bütün yönleri ile bildiğimiz siyasi iktidarın ve onun temsilcisi konumundaki Cumhurbaşkanı'nın, yargı üzerindeki vesayetinin olağanlaştırılmaya çalışılması. Cumhurbaşkanı liderliğinde siyasi iktidar, Türkiye Cumhuriyeti'nin eksiklikler taşısa da anayasa tanımlanmış niteliklerini ortadan kaldırırken, bir çeşit ikinci cumhuriyeti ilan ediyor. Hükümet darbe hukukuna veya darbeye ilkesel olarak karşı çıkmıyor. Öyle olsa darbe hukukuna da karşı çıkardı. OHAL kapsamında yapılanlar ve çıkarılan KHK'ler bunların kanıtıdır. Yargı o denli araçsallaştırıldı ki bu tahribata aykırı karar veren hakimler sürgün edilerek iktidarla uyumlu bir hakim sınıfı desteklendi. Sonucu görüyoruz, yüksek yargı üyeleri Cumhurbaşkanını gördüğünde cübbelerinde ilikleyecek düğme arar hale geldiler. Türkiye'nin hukuka dönük bu saldırılara karşı nefes alması gerekiyor, bu nefesi verecek olan barolardır” diyor.

İzmir Barosu'nun son dönemde yaşanan hukuksuzluklara karşı sesini yükseltmediğini vurgulayan Erdem, baroyu geçmişteki “hukuk kurumu” kimliğine döndürüp, mücadeleyi yükselteceklerini söylüyor.

 

PARÇALI CUMHURİYET...

Seçim öncesinde Cumhuriyetçi kanatta birbirlerine yönelik suçlamaların yanı sıra son dönemde daha da artan ülkedeki hukuksuzluklar da vurgulanıyor. Grubun önseçimden çıkan adayı Kazan, mevcut başkan Özcan'ın konumunu “avukatlara dayatma” olarak değerlendiriyor. Hukukçuların ne baro başkanının ne de hükümetin dayatmasına gelmeyeceğini vurguluyor. “Bir avukata dayatma yapılamayacağını Sayın Özcan'ın bilmesi gerekirdi. Hiçbir hukukçu dayatmaya gelmez. Avukatlar, hukukçular eğilmez” diyor. Grubun eğiliminin kendilerinden yana olduğunu kaydederek, şunları söylüyor:
“İzmir Barosu, eskiden gündemi belirlerdi. Şimdi gündemi takip etmekte bile zorlanıyor. Sayın Özcan'ın bize yönelttiği çıkar grubu ve paralelci iddiaları, bir hukukçuya, hele bir baro başkanına hiç yakışmıyor. Bu suçtur, kendisini ayıplıyoruz. Güçlü bir lider olsaydı önseçime girerdi. Son 2 yılda İzmir Barosu yönetimi sınıfta kalmıştır. 1 Mayıs'ta alanlarda olacağına piknik düzenlemiştir. Seçimi açık farkla alacağız.”

 

İZMİR DURUŞU

Cumhuriyetçi grubun önseçimden kaçmakla suçladığı Aydın Özcan, ülkedeki kargaşanın demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün tam olarak sağlanmasıyla giderilebileceğini söylüyor. Özcan, “Ülkedeki hukuksuzluğun üzerine ancak hukuk devleti, yargı bağımsızlığıyla gidilebilir. Suçluların adil yargılanma hakları ihlal edilmeksizin, gerçek suçluların en ağır şekilde yargılanmalarının önü böyle açılır. OHAL ve KHK uygulamalarının yanı sıra Roma hukukunda bile hukuk dışı olduğu tartışılan torba yasalarla ülke yönetiliyor. Evrensel bir hukuk devleti istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz” diyor. Özcan, “Yönetim olarak geçen dönemde verdiğimiz sözlerin büyük bölümünü yerine getirdik. Meslektaşlarımızın cezaevlerinde itilip kakılmasının önüne geçtik. 'Baro avukat içindir' sloganını her alanda hayata geçirdik. İzmir Barosu 'İzmir duruşunu' her zaman sergilemiştir. Bu duruş Atatürkçü, Cumhuriyet değerlerine, laiklik ilkesine, hukukun üstünlüğüne ve yargı bağımsızlığına, kentteki sivil toplum örgütleriyle tek tek kucaklaşmaya dayanır. Bu duruşu devam ettireceğiz” diye konuşuyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr