-İHD’de çalışmaya nasıl başladınız? Sizi mücadeleye iten şey neydi?

İnsanı özne olarak ele alan bir ortamda büyüdüm. 1990’lı yıllarda Ankara’da üniversite öğrencisiyken, okuduklarımız, duyduklarımız ve yaşadıklarımız bizi ezilenden, ötekileştirilenden, yok sayılandan yana taraf haline getirdi. 90’lı yılların sonunda İHD’nin eylemlerine katılmaya başladım. Malatya şubesinde çalıştım. Malatya şube başkanlığı görevini yürüttüm. İHD MYK üyesiyim. Geçen otuz yıla baktığımızda her yıla düşen o kadar çok ölüm, o kadar ihlal, o kadar çok yara var ki... Eğer bir vicdanınız varsa tartışılmaz olarak elinizi taşın altına koymak zorunda kalırsınız. İnsanların Sivas’ta göz göre göre yakılması, binleri aşan faili meçhuller, köy yakmalar, boşaltmalar, cezaevleri, ölüm oruçlarında yaşamlarını yitirenler en önemli tetikleyicilerdi diyebiliriz. İHD’nin tarihine baktığımızda başta Vedat Aydın olmak üzere, 26 üye ve yöneticimiz öldürüldü. Dolayısıyla o zaman da şimdi de İHD’de olmak bir sorumluluktur.

İnsan onuru için...

-İHD’nin Cizre raporu ve bölgedeki izlenimleri yankı buldu. Dernek, şimdi de tarihinde görülmemiş şekilde İçişleri Bakanlığı denetiminden geçiyor. Sonuç ne oldu?

Denetim genel merkezde oldu ve bitti. Geçmişe baktığımızda, İHD ne zaman Cizre raporu gibi bir çalışma içine girmişse mutlaka hedef gösterilmiştir. İHD’nin raporları rahatsız ettikçe, bu şekilde denetimlerle bir anlamda gözdağı verilmeye çalışılır. Bu derneğin tarihi, bu şekilde gözdağları ve tehditlerle yüklüdür.

-Dernek yöneticilerine yapılan baskılar hangi boyutlarda?

Ortaya çıkardığınız her ihlalin sonucu hiçbir zaman şükranla karşılanmadı. Hakkında onlarca dava açılmış yöneticilerimiz, kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş, hatta dönem dönem kapatılmış şubelerimiz var. Uzun yıllar ceza alacağı kesinleşmiş, yurtdışında mülteci olarak yaşamak zorunda bırakılmış üye ve yöneticilerimiz var. Özellikle çatışmalı süreçlerde, dava ve tutuklamaların gerçekten sayısına yetişemiyoruz. Hak savunucularının savunulması artık bu ülkenin başka bir gerçeği. Biz insan hakları savunucuları olarak, insan hak ve özgürlükleri için mücadeleye ve direnmeye devam edeceğiz. Tıpkı bizden öncekiler gibi.

-İHD’yi anlatmak için tek cümle söylemenizi istesek ne dersiniz?

Hakikat ve yüzleşme için, insan yaşamı ve onuru için İHD bu ülkenin vicdanı olmaya devam edecek.

-İHD olmasaydı, nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olurduk?

İHD olmasaydı, kim kral çıplak diyecekti diye düşünüyorum. 30 yıldır gönüllü olarak çalışmalarını yürüten, uluslararası ölçekte raporları baz alınan bir örgüt, elbette bu ülkenin ezilenleri, ötekileştirilenleri, hak gaspına uğrayanları açısından bir değerdir. Cezaevlerinde bulunan insanlarımız açısından bir ses olmak önemli bir durum. İHD olmasaydı, hak kavramının egemenlerce belirlendiği, gerçeklerin halının altına süpürüldüğü, faillerin hiç konuşulmadığı bir ülke olurdu. Tarafsız bir göz, duyarlı bir duruş olmayacaktı. Daha flu bir Türkiye olacağını düşünüyorum kısacası. 27 Mayıs’tan beri kayıp olan Hurşit Külter nerede sorusuna cevap alamadığımız her gün İHD’de olmak bir kat daha önem kazanıyor.

En kutsal hak yaşam hakkı

-Hak savunucusu olmak ne demek?

Aslında Che’nin sözünün başka bir varyantı olarak başkasının yüzüne atılan tokadı kendi yüzünde hissetmek demek. Her koşulda gerçeğin yanında olmak. ‘İnsan haklarıyla insandır’ı amaç edinmek.

-Derneğin desteğe ihtiyacı var mı?

İnsanı rakama indirgemek kadar acı bir durum olamaz. Ancak sayılara baktığımızda bile zamansız yaşamını yitiren, en kutsal hak olan yaşam hakkı elinden alınmış o kadar insan varken ne kadar destek alsak yine az olacağız. Derneğe başvurular çok çeşitlendi. Farklı disiplinlerden birçok insana gereksinim duyuyoruz.

Gençlerin daha fazla olması, derneğin gençleşmesi ve kendini güncellemesi anlamına gelmektedir. Aslında bu ülkede yaşam hakkı başta olmak üzere düşünce özgürlüğü, ayrımcılık, mülteci, kadın, çocuk meselesi ve şu an sayamadığım birçok meselede bu kadar ihlal varken, bir arada olmak, ortak ses çıkarmak ve çözüm bulmaktan başka şansımız yok. Aksi durumda sadece sosyal paylaşım sitelerinde vicdanımızı rahatlatabiliriz. Sözün özü bu ülkenin İHD’ye ihtiyacı olduğu kadar İHD’nin de dayanışmaya, farklı her renge ve sese ihtiyacı var.

-Birçok zorluğa da göğüs gerdiğiniz aşikâr... Pratikte, özellikle duygusal olarak neler yaşıyorsunuz?

Bizim işimizde, ‘empati kurmayın, aksi halde sağlıklı düşünemeyebilir ve çözüm bulamayabilirsiniz’ denir. Duyarlı ve duygusal bir yapınız varsa eğer, anlatılan onca acıyı, yarayı duvar misali dinleyemezsiniz. Bazen onlarla birlikte acıyı taşımaya başlarsınız, bazen bütün gününüz o olayı yaşayarak geçer. İçinizden, ülkedeki acılara isyan edersiniz: İnsanların kamplara bölünmesini, sürekli ayrımcı ifadelerle dışlanmasını, etnik, mezhep, toplumsal cinsiyet farklılıklarının nefret diliyle ele alınmasını sürekli sorgularsınız. Şu an, 20 yıldır cezaevinde olan Ali Şimşek adlı hükümlü 60 günü aşkın süredir Tekirdağ F tipi cezaevine sevk edilmediği için açlık grevinde. Artık kritik bir noktada. Bir insanın yaşamının herkesin gözlerinin önünde sona ermesi düşüncesi oldukça yıpratıcı. Aslında insan olmaktan utandığımız, yaşadığımız koşullardan utandığımız, yeterince bir şey yapamadığımızdan hicap duyduğumuz kaotik bir duygu içindeyiz.

Cezaevlerinde 100 ölü

İHD’nin son altı aylık Marmara Bölge raporu, bugün açıklanacak. Karataş, raporu Cumhuriyet için özetledi: Saldırılarda, toplantı ve gösterilerde, nefret cinayetleri sonucu, gözaltında ve cezaevlerinde olmak üzere toplam ölen sayısı 100. İş kazalarında 278 kişi yaşamını yitirdi. Kadına ve çocuğa yönelik tabloya baktığımızda, bir çocuk, iki trans toplam 38 kişi yaşamını yitirdi. İşkence şikâyetinde bulunan toplam 200 kişi var.

27 internet sitesine erişim engellendi. Basın kuruluşlarından beşine kayyım atandı. Son altı ayda 1256 kişi gözaltına alındı. 165 kişi tutuklandı. Derneğimize yapılan başvurular ağırlıklı olarak cezaevlerinden... Kötü muameleyi, istek dışı sevki, hak gaspını, sağlık hakkına erişim yasağını ve keyfi uygulamaları içeriyor. İfade özgürlüğüne yönelik 40 davada 130 kişi mağdur oldu. Bu davalar ağırlıklı olarak Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla açıldı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr