Eğitimci-yazar Şahin Aybek, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun “Eskiden ilçelere fen lisesi kurulamıyordu, şimdi Manavgat’ta, Alanya’da ve diğer ilçelerde de fen liseleri var.” sözünü hatırlatarak,

Fen liseleri ağırlıklı olarak dünyadaki en önemli öğrenme yöntemlerinden biri olan ‘yaparak yaşayarak öğrenme’ metoduyla eğitim öğretim yapan okullardır. Bu kadar çok okul ve öğrenciyle bunları yapamazsınız.

Fen liseleri popülist bir eğitim ve siyasi söylemi yapılamayacak kadar önemli okullardır. Mesele ilçelere rastgele fen lisesi açmak değildir. Önemli olan fen liselerinin niteliğidir. Bu yüzden de her yere rastgele açılmaz. Fen liselerinde önemli olan nicelik değil niteliktir. Gelinen noktada fen liseleri 400-496 gibi puanlar arasında öğrenci almaktadır. 400 puan alan öğrenci de fen lisesi öğrencisi, 496 puan alan da. Bu okullar yoğun matematik ve fen öğretiminin yapıldığı yerlerdir. Buralardan geleceğin mühendisleri, mucitleri, bilim insanları çıkacaktır'' dedi.

Matematik bilmeyen giremez

Eğitimci Aybek, ünlü filozof Platon’un akademisinin girişinde “Matematik bilmeyen giremez!” yazdığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

''Matematik bu kadar ana bir bilimdir özelikle de fen lisesi öğrencileri için. Şimdi 400 puan alarak fen lisesine giren bir öğrenci bilim insanı olma yolunda ne kadar matematik ne kadar fen bilebilir?
Siz 400 puanla bile öğrenci aldığınız okullarda, çağın gereklerine göre laboratuvarlarını yenileyemediğiniz okullarda hangi bilimi, kimle üreteceksiniz? Unutmayalım fen lisesi sadece bir tabela değildir, bir müfredat değildir bir yaşam tarzıdır. Fen lisesi sayısı artırmanın kaliteli eğitimi halka ulaştıracağız tarzı bilim dışı bir açıklaması olamaz. Fen liselerinde okuyanlar zaten halk çocuklarıdır. Bunlar popülist siyasi açıklamalardır. Bu ülkenin eğitimine en büyük kötülüğü de bu açıklamalar ve bunu yapanlar vermektedir.

Tabela okul olmasın

Fen liselerinin sayısını artırmak nicelik olarak iyidir ama nitelik olarak eğitim dejenerasyonuna yol açar. Bu okullar tabela okulu olmanın ötesine geçemez. Yani sadece adları fen lisesi olur. Bu tip okullardaki öğrencilerin vaktinin çoğunun az sayılı sınıflarda tam gün laboratuvarda geçmesi gerekir. Bu okulların sayısını artırmamız teknik alanda zayıflamamıza yol açar. Oysaki dünyaya hükmeden ülkeler aynı zamanda teknikte de güçlü ülkelerdir. Toplumların kalkınmasındaki en önemli güç olan insan kaynağının tartışmasız önemli ögesi üstün yetenekli bireylerdir. Bunlar beyin güçlerimiz, kaynaklarımızdır. Eğitimin en önemli işlevlerinden biri bu üstün yeteneklileri keşfetmek ve en iyi şekilde geliştirmek olmalıdır. Nitekim günümüzdeki hızlı gelişme ancak bilim ve teknik sayesinde mümkündür. Ayrıca üstün yetenekliler ekonomik ve sosyal kalkınmamız kadar milli savunmamız için de önemlidir. Yakın tarihimizde bu iş büyük oranda fen liseleri aracılığıyla yapılmıştır.

Fen Liselerinin tarihsel süreci ve işlevleri

İşte; üstün yeteneklilere lise seviyesinde fen ve matematik alanında eğitim vermek, üniversitelerin ilgili alanlarına araştırıcı öğrenciler yetiştirmek, lise seviyesinde laboratuvar ağırlıklı eğitim vermek üzere fen liseleri kurulmuştur. Bu okullar yüksek düzeydeki bilim ve fen insanları, bilgiyi üretecek ve yayacak düzeyde kişiler yetiştirmeyi amaçlamıştır. Türkiye’nin ilk fen lisesi olan Ankara Fen Lisesi yatılı ve karma olarak 1964 yılında eğitim öğretime başlamıştır. Bu okul kurulduğu dönemde öğrenci ve öğretmen seçimi, fen ve matematik derslerinin müfredat ve metodu açısından diğer okullardan farklıydı. Buradan mezun olan öğrencilerden; ileri düzey bilimsel düşünme, temel fen ve matematik bilgileri laboratuvarında deney yapma, bilimsel yöntemi kullanma, araştırma yapma gibi beceriler beklenir.

Hızlı yayılmaya dur denilmeli

Fen liselerini fen lisesi yapan en iyi öğrencileri almaları ve sayılarının az, niteliğinin yüksek olmasıdır. Bu nedenle Sayın Bakan İsmet Yılmaz’ın ve Sayın Müsteşar Yusuf Tekin’in derhal fen liselerindeki bu hızlı yayılmaya dur demesi gerekmektedir. Siyasi nedenlerle her ilçeye fen lisesi açılması doğru bir uygulama değildir. Türkiye’nin eğitimi partiler ve siyaset üstü olmak zorundadır. Buralardaki uygulanan eğitim sistemi ve metot, fen ve matematik öğretmenlerinin öğrencilere yaklaşımı, sınıflardaki öğrenci sayısı, laboratuvar olanakları, fen ve matematik ders içerikleri diğer okullardan çok farklı olmak zorundadır. Keza buradaki öğrencilerin en önemli özelliklerinden biri daha çok “öğretilen” değil “öğrenen” pozisyonunda olmalarıdır. Bunlar bir nevi “seçilmiş öğrenci” durumunda eğitilmek zorundadırlar. Fen liselerinin sayısını artırmak aynı zamanda beyin göçünü de hızlandırır. Tam tersine burslar gibi özel teşviklerle sadece en nitelikli öğrenciler fen liselerine yönlendirilmelidir.

Türkiye, “aklını başına” eğitimle toplar!

Fen liselerini ve eğitimimizi daha üst seviyeye götürmek için muhtaç olduğumuz güç beynimizde mevcuttur. Bu anlamda ülkemizin “aklını başına toplaması” gerekiyor, yani fen liselerine gereken önemi vermelidir. Dünyayı insanlar, insanları da beyinleri yönetir. Ülkemizin yeterince beyni var, önemli olan beyinleri uygun bir şekilde eğitmek ve kullanmak. Unutmayalım geleceğin imparatorlukları “zihin imparatorlukları” olacaktır.

Ülkemizin her türlü alanda ilerlemesinin ana kaynağı yetiştirilmiş üstün beyin gücüdür. Devletimizin yönetimi, yeni icatların yapılması ve ülkemizin kalkınması beyin gücümüze bağlıdır. Bu beyinler büyük servetimiz ve zenginliğimizdir. Bu beyinlerin keşfedilmemesi, iyi eğitilememesi ve yerinde istihdam edilememesi ülkemizde telafisi olmayan büyük kayıplara yol açar. Bunun için de fen liseleri çok önemlidir. Bu okullardan icat çıkaracak nesiller yetiştirmek zorundayız. Fen liseleri için özel bir eğitim politikasına ihtiyaç vardır. Fen liseleri göz bebeğimiz olmak zorundadır. Tabii ki bu özel eğitim politikası sosyal, idari, kültürel, spor ve sanat alanlarındaki üstün yetenekliler için de uygulanmalıdır.
Ülkemizin eğitimde hata yapma gibi bir lüksü yoktur. Doğru adımlar atmak zorundayız. Atılmasa ne olur? Türkiye bu günlerini de arar olur. Eğitimde bir yaşın 25 yıl olduğunu düşünürsek, doğru adımlar atılmazsa Türkiye yeni bir yaşını eğitimsel anlamda göremez .Akıl ve bilim körlüğü affetmeyeceği için görmesi de mümkün değil. Çok da uzun sürmez tarihin tozlu sayfalarında uzun vadeli yerimizi alırız. Millî Eğitim Bakanlığımızın iyi niyetle eğitimle ilgili pek çok çalışma yaptığını hepimiz biliyoruz. Ama eğitimimize dair öz eleştiriler yapıp bir kontrol mekanizması oluşturmak ve yapılanların daha iyiye gitmesini sağlamak da hepimizin görevi olmalı. Eleştiren kişi ve kurumlara düşman gözüyle bakmamalı. Nihai noktada Milli Eğitim kimsenin babasının malı da değildir. Ve unutmayalım her türlü terörün ve kötülüğün panzehri eğitimdir. Toplumdaki karmaşalar, çatışmalar, ötekileştirmeler ancak eğitimle çözülebilir. Beraber yaşama kültürünün ilacı da eğitimdir. Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…

ŞAHİN AYBEK

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr