Akın Atalay’a...

1981 sonbaharı hepimiz için heyecanlı bir dönemdi. Çoğumuzun bilinçli tercihi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kocaman 1 No’lu amfisinde buluştuğumuz günler… Soğuk rüzgârların estiği ama umutlarımızın çiçek açmaya devam ettiği mevsim.

O mevsim tanıştık Akın Atalay ile. Her şeye rağmen gözlerinin güldüğü, dudaklarından hayatı ciddiye alan sözlerin döküldüğü, insana sokulan, dost olmak için “hazır ol”da bekleyendi. Bazılarımıza ders çalıştırmaya başlamıştı ilk yıldan itibaren.

Bir arkadaşımızın herhangi bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu hissetmesi yeterdi. Sanki ilk koşanlardan biri olmaktı görevi. Akran olmamıza rağmen ağabey gibi hissederdik. Koruyan, gözeten olduğundan… Şüphesiz sorumluluk bilincinin gelişkin olmasıydı onu böyle yapan.

Derslerini ciddiyetle takip eden, katılımcı ve paylaşımcı iyi bir öğrenciydi. Daha ilk sınıflarda başarılı bir hukukçu olacağı belliydi; öyle de oldu. Zekâsını, bilgi birikimini ve muhakeme yeteneğini kurulu düzen doğrultusunda yönlendirseydi, kuşkusuz günümüzün “en çok kazananları” arasında görecektik adını.

Yapmadı… İdeallerinden hiç vazgeçmedi. Daha güzel bir dünya idealinin hizmetine verdi zekâsını, emeğini, bilgisini. İşini yaparken bir bilim insanı ciddiyetinde çalıştı; nice insanların hakkını teslim aldı haksızlığın elinden. Bir kez dahi başarılarıyla övündüğünü görmedik, övüldüğünde yüzünün kızardığına şahitliğimiz çoktur.

Sevgili Akın;

Biz, İstanbul Hukuk 1981 girişli arkadaşların tüm yüreğimizle, aklımızla yanındayız bunu bil. Genç yaştan bu yana, yani bir ömür, yani tam 35 yıldır tanırız biliriz birbirimizi. Hiçbir yeni yetme bilgiyi, yakıştırmayı, isnadı yaklaştırmayız adının yanına. Çamurun izi kalacak kişilerden değilsin ki, yapışmaz sana.

Bütün yaşamını insanlığa adadığının da tanığıyız. İnsanca bir dünya hayaliyle dolu yüreğini kim bizden iyi kim bilebilir ki? Senin gibi düşünmeyenlere aynı değeri verdiğini, dürüstlüğünü, her insanı sevilmeye layık gördüğünü, engin gönlünü, kim olursa olsun fedakarca insanlara yardım ettiğini, alçakgönüllülüğün seninle eşleştiğini ve başkaları uğruna kendinden vazgeçtiğini kim daha iyi bilebilir bizden?

Can Arkadaşımız;

Hiçbir gece aydınlıktan kurtulamamıştır. Biliyoruz ki geçecek bugünler... Yine kafa kafaya verip hukuk konuşacağız, tartışacağız. Daha güzel bir dünyanın hayallerini kurmaya devam edeceğiz. Tıpkı okulumuzun koridorlarında, o güzel bahçesinde yaptığımız gibi. Sen yine şakalar yaparsın bize; gülmekten kırıp geçirirsin bizleri. Hep birlikte güleriz seninle, yine… Hayat da, güzel günler de, bizler de seni bekliyoruz.

Sevgiyle…

İstanbul Üniversitesi 1981 yılı
girişlilerden arkadaşların.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr