1950’ler Batı Yakası New York... ABD’de doğmuş Polonya kökenli göçmenlerden oluşan “Jetler” ile ABD’ye göç etmiş, istenmeyen Porto Rikolu “Köpekbalıkları” çetesi kavga ediyor “kendi” topraklarında... Kendi deyimleriyle su borusu gibi patlamak, savaşmak tek yaptıkları şey. Bazen de “Bir gün bir yerlerde bizim için bir yer var” diyorlar huzur arzusuyla. “En iyimiz bile iyi değil bir şekilde” diyen çetenin bazı üyeleri neden “kötü” olduklarını anlattıkları sahnede “Hepimiz sosyolojik hastayız” demeleri en çarpıcı anları oluyor Batı Yakası’nın Hikâyesi’nin (West Side Story)...

Zorlu PSM’de müzikali izlerken perde arasında Instagram’a fotoğraf yükleyip yorum yazdığımda ekibin oyuncularından hemen geri dönüş alıyorum. Genç isimlerden oluşan kadro sosyal medya ile perde arasında dahi izleyiciyle anlık iletişim kuruyor. Fakat sorularımı e-posta atıyorum!

West Side Story’yi orijinal Broadway prodüksiyonuna sadık şekliyle, Jerome Robbins’in koreografisi ve Joey McKneeley’nin rejisiyle izliyoruz. Göçmenlik konusu şu an dünya gündeminde önemli bir yerde. Batı Yakası’nın Hikâyesi’nin başrol oyuncularından Keely Beirne, bu noktada “Tarih tekerrür ettiğinden bizim bu klasiği tiyatroda sahnelemeye devam edebilmemiz de ayrı bir önem kazanıyor. Her ne kadar anlatılan hikâye 1950’lerde New York’ta geçse de içindeki temalar hâlâ geçerli ve evrensel. Irkçılık, ayrımcılık ve şiddet günümüzde de varlığını sürdürüyor. Bu gösterinin dünya çapında sürekli sergilenmesinin bir sebebi var. Verdiği mesaj daima geçerli, çünkü müzik ve dans her seyirciye ulaşabilme ve dil bariyerini aşabilme gücüne sahip” diyor.

“Batı Yakası’nın Hikâyesi”nin Shakespeare’in “Romeo ve Juliet”inin modern bir adaptasyonu olduğuna dair görüşler de var. Beirne, “Temellerini ‘Romeo ve Juliet’den alsa da, West Side Story merkezinde bulunan romantik trajediyi anlatmak için metinsel boyutlardan öteye geçiyor. Bunu sahnede içgüdüsel seviyedeki dans, dövüş sahneleri ve hikâyeyi başka bir boyuta taşıyan harika müziklerle yapıyoruz” diyor.

“Batı Yakası’nın Hikâyesi”nin teknik süpervizörü Rainer Frenkel ise müzik, dans ve hikâye bakımından orijinal olan versiyonu izleyeceğimizi belirterek “İstanbul’a getirdiğimiz çelikten yapılma setimizi, ilk kez 20 yıl önce Milano’da kullanmıştık, ona birtakım modifikasyonlar yaptığımızı söyleyebilirim. West Side Story’de tüm elementler birbiriyle mükemmel bir uyum içinde. Karşılaştırma yapacak olsanız, bir elementin diğerinden fazla göze çarptığını söylemeniz mümkün olmaz. Müziği, dansı, oyunculuğu ve üst düzey sahne teknolojisini tam bir armoni içinde buluşturan, benzersiz bir müzikal bu” diyor.

Peki, sahnede nasıl bir tasarım var? Frenkel şöyle yanıtlıyor: “Işık ve set tasarımı ve elbette sahnede kullanılan teknoloji performansın temelini oluşturur. Ama bu faktörler kendilerini öne çıkarmazlar. Ses mühendislerimiz performans sergilediğimiz her mekânda akustiğe destek verici çalışmalar yapar, böylece prodüksiyonun ses kalitesini doğal ve taze tutmayı başarabiliyoruz.”

(West Side Story, 18 Mart’a kadar Zorlu PSM’de izlenebilecek)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr