Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da FETÖ yapılanması tarafından düzenlenen askeri darbe girişimi ile başlayan ulusal ve uluslararası soruşturma, tutuklama ve idari işlem dalgası, Diyarbakır’a da sıçradı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) önceki gün açığa aldığı 11 binden fazla öğretmen arasında çok sayıda ünlü Kürt yazar ve sanatçının da bulunduğu ortaya çıktı. Bilindiği gibi Özgür Gündem gazetesiyle yapılan dayanışma kampanyası sebebiyle, gazeteye destek verdikleri için gazetenin üst düzey çalışanları başta olmak üzere, yazar Aslı Erdoğan ile çevirmen Necmiye Alpay da geçen haftalarda cezaevine konulmuş, bu süreç kamuoyunda ‘Cadı Avı’ olarak nitelenmeye başlamıştı.

Başbakan Binali Yıldırım’ın 4 Eylül’de Diyarbakır’da “14 bin öğretmeni açığa alacağız” şeklindeki beyanı ardından başlayan süreçte, 9 bin 843’ü Eğitim-Sen üyesi olan bu kişiler arasında en çok açığa alınma, 4 bin 300 kişi ile Diyarbakır’da gerçekleşti. Haklarında soruşturma bulunmadığı kaydedilen bu isimlerin açığa alınma işlemi, 23 Temmuz tarihli kanun hükmünde kararnameye dayandırıldı. İlgili listede sanatçıların da bulunmasına sosyal medyada büyük tepki oluştu. Buna göre, şu an itibarıyla açığa alınan ve eserleriyle Kürtçe ve Türkçe edebiyata destek veren, kimi prestijli birçok ödül sahibi sanatçı, aydın ve öğretmenler arasında romancılar Kemal Varol, İlhami Sidar, Şener Özmen, Dilawer Zeraq, şair Servet Üstün Akbaba ile çevirmen ve şair Lal Laleş ve güncel sanatçı Cengiz Tekin ve Erkan Özgen de yer aldı. Öte yandan, bu sanatçı ve öğretmenlerin, açığa alınmalarıyla başlayan sürecin sonunda öğretmenliğe geri dönüp dönemeyeceklerinin ise henüz belli olmadığı öğrenildi. Konuyla ilgili olarak, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır Eğitim - Sen’e giderek, taraflardan olayın detaylarına ilişkin bilgi aldığı bildirildi.

'TUTUNAMAYANLAR'I ÇEVİRDİ'

Yaşanan süreçte isimleri belirlenenlerden Dilawer Zeraq, Kürtçe öyküler ve romanlar yazarak ünlendi.“Ferhenga Biwejan- Deyimler Sözlüğü” adlı çalışması ile bilinen Zeraq, Türk edebiyatının değerli kalemlerinden Leyla Erbil’in öykülerinden bir seçkiyi “Ejdehaye Sê SerîÜç Başlı Ejderha” adıyla Türkçeden Kürtçeye çevirmişti. Zeraq’ın çevirdiği ve yine edebiyatımıza damga vurmuş olan Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” romanı da baskı aşamasında.

SANATÇILARDAN CUMHURİYET’E ORTAK AÇIKLAMA: ÖZGÜRLÜKLER TEHDİT ALTINDA

Diğer taraftan listede adı geçen, ancak bireysel, yaşamsal her türlü hak ve özgürlüklerinden endişe duyan kimi isimler de gazetemize şu açıklamada bulundu: “Tebliğ edilen resmi yazıda, ‘terör örgütüne destek verici nitelikte faaliyetlerde bulunduklarının tespit edildiği...’ gibi bir ibare var, ancak bu sözüm ona destek verici faaliyetlerin ne olduğu açık değil. Neyin, nasıl ve nereden yürütüldüğünü bilmiyoruz. Bilmek de istemiyoruz. Ailelerimiz, yıllardır ders verdiğimiz öğrencilerimiz, veliler şaşkınlık içinde. Sendikamız Eğitim-Sen’in aldığı kararlara uymak dışında, suç teşkil eden, edebilecek hiçbir etkinliğimiz olmadı. Zaten temel arzu, daha fazla insanın ölmemesi idi. Çocuklarımızın, biz yetişkinlerin yaşadığı travmaları yaşamamaları için her aydının vermesi gereken tepkiyi verdik ve bunu yaparken, nereden gelirse gelsin -bu çok önemli- şiddeti ve şiddet dilini de eleştirdik. Bu siyasi bir karar, Türkiye’nin tanınmış sanatçı ve yazarlarını da açığa aldılar ki bu insanlar pedagojik pratiklerinde de son derece yetkin isimlerdi.

'TOPLUMUN VİZDANIYIZ'

Sanatçılar bu toplumun sesi, vicdanıdır. Uzun yıllardır gerek yurtiçinde gerek yurtdışında sayısız sergiye katıldık. Bu sergilerin bazılarını Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı da destekledi. Burada yaşayan sanatçılar olarak hiçbir zaman mağdurun dilini kullanmadık ve sitemkâr bir perdeden konuşmadık. Bundan medet uman sanatçılar, yazarlar hiç olmadık. Çalıştığımız bütün uluslararası çağdaş sanat kurumları, Türkiye’nin en önde gelen müzeleri, Türkiyeli ve uluslararası küratörler, sergi yapımcıları, sanat eleştirmenleri bu isimleri tanıyor. Devlet katından sergilerimize gelen olmadı mı? Tacizden, tecavüzden, rüşvetten, bil cümle kötücüllükten açığa alınmadık ki! Darbeden, darbe teşebbüsünden de açığa alınmadık. Peter Handke’nin ‘Mutsuzluğa Doyum’unu hatırlatıyoruz. Peki, ne yapacağız? Eğitimimizi eksiksiz yerine getirdik, işte bu konuda yüreğimiz ferah. Geçecek bu zamanlar.”

ŞAİR LAL LALEŞ: AMAN HA, BARIŞA DOKUNAN YANAR!

Şair Lal Laleş aynı zamanda Lîs Yayınları’nın kurucuları arasında. “Berbejna rê”, “Deqên Qesas” ve “Matmayînên Ronyayê isimli kitaplarıyla bilinen Lal Laleş, Murathan Mungan, Mehmet Çetin, Şükrü Erbaş, Jaklin Çelik, Sema Kaygusuz, küçük İskender, Ahmet Telli, Cezmi Ersöz, Yaşar Kemal gibi yazar ve şairlerin eserlerinin Kürtçeye kazandırılması ve Lîs Yayınları’nca yayımlanmasında önemli rol oynadı. Şairin “Berbejna rê” (2003), “Deqên Qesas” (2009) ve “Matmayînên Ronyayê (2011) isimli üç şiir kitabı bulunuyor. Laleş, gelinen noktayla ilgili Cumhuriyet’e şu ifadeleri aktardı: “Kötü, karanlık bir kış, hareketli bir yaz geçirdik. Kışın tank, top sesleri eşliğinde ders verirken de demokrasiyi, kardeşliği, eşit yurttaş olmayı savunduk. Yazın demokrasiye kastettiklerinde de karşı durduk, darbeye hayır dedik. Hepimiz biliyoruz ki memleket kavramların, sözcüklerin içeriğinden yoksun bırakıldığı bir cehenneme dönüştü. Hangi haddini bilmez barıştan bahsedebilir ki! Barış, uzak durulması gereken sakıncalı piyade, aman ha, dokunan yanar. Siz siz olun sözcükleri zıt anlamlarıyla yaşayın.

TERSLİKLER ÜLKESİ

Huzurunuzu bozmayın.. Bu ülke terslikler ülkesi... Terslikler ülkesinin öğretmeninden de yazarından da ters bir şey beklenir. Barışı savunmak... Öğretmenlerin açığa alınmasıyla mesele çözülecekse bir adım daha ileri gidin efendiler, görevden alın memleket tam anlamıyla huzura kavuşsun. Öğretmenlerin gözlerinden ‘insanlar öleceğine beni açığa alsınlar’ cümlesini okuyor talebeler, devlet büyüklerinin ikmale kaldığı insanlık dersinde. Muktedirler unutmasın ki insanları açığa aldıkça, baskı kurdukça Türkiye’yi kapalı alana hapsediyorlar. Türkiye’yi gerçek demokrasi kurtarır...”

ŞAİR-YAZAR:İLHAMİ SİDAR: FELAKETLER ÇAĞI

‘Bedirhan’ ve ‘Dağlı’ gibi yapıtlarıyla tanınan şair ve yazar İlhami Sidar ise şunları söyledi: Bugün yaşanan süreç, 1000 yıllık hesaplaşma retoriğinin doğurduğu doğal bir sonuç kanımca. Bugün ülke olarak yaşadığımız felaketlerin böyle bir tarihsel işleyişin doğal bir sonucu olduğunu söylemeliyim, faşizm bizde dünden bugüne kendini üretecek koşulları üretmekte hiç zorlanmadı, kendi kadar yıkıcı figürleri de... Tam anlamıyla bir felaketler çağında yaşıyoruz ve korkarım, darbeyi izleyen “karşı-darbe”nin asıl darbe olduğunu anlayana kadar, yaşadığımız felaketler sürüp gidecek. Açığa alınmam konusundaki duygularıma gelince, bunu kişisel bir sorun olarak görmüyorum ve hiç de üzülmüyorum; sadece aynı gemide olduğumuz bütün duyarlı insanlar gibi bu gidişten, bu dibe çöküşten, parçalanıştan, dağılıştan duyulan sonsuz yeis ve derin kaygı, o kadar... 28 yıldır yaşıyorum burada, iki yıllık barış sürecinin sağladığı göreli dinginliği bir yana bırakırsak, bugünlerin bizim iyi günlerimiz olduğunu söyleyebilirim.

'AYRIMCILIK YAPARKEN BİLE AYRIM GÖZETMEMİŞLER'

MİTHAT SANCAR (HDP Mardin Milletvekili): Bu OHAL ve uygulamalarını bir süredir zaten yakından takip ediyoruz. En son KESK’te bu konuyla ilgili bir ayrı toplantı yaptık; izlenecek yollarla ilgili KESK ve Eğitim - Sen ile detaylı çalışmamız oldu. Ayrıca son Eğitim - Sen eyleminde de vardık. Özellikle Kürt öğretmenlere yönelik tasfiye bilgileri bir süredir basında yer alıyordu. Burada amaç darbe girişimi ile mücadele değil, tam tersine darbeci zihniyetin bütün özelliklerini taşıyan bir uygulama ile karşı karşıyayız. İktidarın, muhalif gördüğü rahatsızlık duyduğu herkesi sindirip tasfiye etmesine yönelik bir uygulama bu. Burada Kürtleri hedef alması da ayrıca apaçık bir ayrımcılık, hatta bölücülük örneğidir. Hiçbir ayrım gözetmedikleri anlaşılıyor. Kürtlerin haklarıyla, demokrasiyle ilgilenen, bu alanda derdi olan herkesi hedef almışlar. Tabii aralarında yazar ve şairlerin, çevirmenlerin de olması tesadüf değil. Tam anlamıyla ayrımcı bir uygulama ama ayrımcılık yaparken de ayrım gözetmeden bütün demokratları, Kürt hak ve özgürlüklerine duyarlı herkese aynı muameleyi yapmışlar. Bu uygulamanın bir diğer boyutu sendikal örgütlenmeyi dağıtmaktır. Özellikle dikkat edilirse, son kanun hükmünde kararname ile açığa alınanların çoğu Eğitim - Sen üyesidir. Muhalif sendikal örgütlenmeyi tasfiyenin de amaçlandığı açıktır.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr