Avusturyalı sanatçı Reinhard Zich, dört yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşıyor. Suriye’nin başkenti Şam’a yerleşmeye niyetlenmişken, orada savaş patlayınca dümeni Türkiye’ye kırmış. İstanbul’un ‘kurtarılmış bölge’ misali semtlerinden Kadıköy, Moda’da yaşıyor Reinhard. Geçenlerde Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofisi’nde “Between The Lines” adlı bir sergisi açılmıştı. O sergide ilgiyi en çok iki işi, “Ankara Gash” (Ankara Yarası) ve “Promising Darkness” (Umut Veren Karanlık) çekti. İlki malum, Ankara; ikinciyse Suruç katliamına dairdi.

Öğreniyoruz ki, Reinhard hem atölyesini hem de kişisel sergi mekânını kapatmış. Ülkesine geri dönüyor. Sebebi ise, Türkiye gündeminin stresine daha fazla dayanamayacağını hissetmesi. Zich’le hem sanatını, hem Türkiye’yi konuşuyoruz...

 

‘Bizim için öldüler’

- Seneler önce neden geldiniz buraya, birisi ya da bir şey için mi?

Resim yapmak için Suriye, Şam’a gitmek istedim. Fakat savaş başlayınca gidemedim. İstanbul’u ziyaretten sonra buraya taşınmaya karar verdim. Şehir bana ilham vermişti.

- Türkiye’de yaşayan pek çok insan politik nedenlerle ülkeden gitme imkânı yaratmaya çalışırken siz Türkiye’ye yerleşip katliamları yapıtlarınızla anlatmayı seçtiniz, neden?

Dört yıldan uzun süredir İstanbul’da yaşıyorum. Gezi eylemlerini çok yoğun yaşadım. Ama ben de şehri benim için çok daha stresli hale getiren politik nedenlerden ötürü ülkeden ayrılmaya karar verdim. Moda’daki sergi mekânımı ve atölyemi kapattım. Suruç katliamı olduğunda, zaten bir resme başlamıştım ama çalışmamın nereye varacağından emin değildim. 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta bombalı saldırı oldu. Şoke olmuştum, aldığım bütün bilgilerden sonra ağladım. Artık bu katliamda ölen tüm genç insanların adına ithaf edeceğim yeni eserimin nasıl ilerleyeceğini biliyordum. Ona “Promising Darkness” (Umut Veren Karanlık) adını verdim. Resmi bitirdikten hemen sonra yeni bir tanesinin çizimlerine başladım. Ertesi gün Ankara patlaması yaşandı. Çok üzgün, ayrıca çok da kızgındım. Aynı akşam “Ankara Gash” (Ankara Yarası) isimli işimi boyamaya başladım.

- ‘Karanlık’ nasıl ‘umut verici’ olabilir?

Kimi zaman karanlık umut verici olabilir. Belki bu bir yandan da bir çelişkidir. Ama özellikle bu durumda değil. Çünkü o mükemmel gençler ‘hiçbir şey’ için ölmediler. Onlar benim, sizin için öldüler. Özgürlük için, insanlık için, demokrasi için.

 

'Ankara Yarası' hep açık

“‘Ankara Yarası’ yapıtım katliamın kurbanlarına Türkiye’de sayılardan daha öte bir değer verilmediğini eleştiriyor. Farklı renklerle yazılmış numaralar ve turuncu zemin Ankara’da ölen tüm insanların iyi niyetinin temsili. Yarayı deşip de parmaklarınızla içine ilerlediğinizde, bir ses tüm kurbanların isimlerini listeliyor, sonsuz bir şekilde, ta ki siz o yaranın kapılarını kapatana kadar. Yaranın kapılarını kapatıyorsunuz ve ses kesiliyor; ama yara daima orada duracak: Hafızalarımızda, kalplerimizde...

 

Fermuarı kapat

“Suruç hakkındaki ‘Promising Darkness’ (Umut Veren Karanlık) isimli çalışmam, bu 33 genç insanın her birine hak ettikleri gerçek yeri, bütün saygımızı ve sevgimizi teslim ediyor. Fermuarın ardı sürüsüne bereket kan ve şiddet. Ama herkes bu şiddettin daha fazla yaşanmaması için fermuarı kapatmakta özgür. Ama fermuarın açık olduğu bölümdeki kırmızı vahşilik üçgenine o 33 insanın hepsinin son seslerini yazdım: Ansızın büyük bir patlama sesi duyduk ve sarsıcı bir patlama bizi yere serdi ve etrafımızda sadece karanlık vardı, ölüydük, insanlık ve barış için verdiğimiz mücadele bitmişti ama sonunda iyiliğin kazanacağından emindik.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr