Yapıtları New York Metropolitan Sanat Müzesi koleksiyonunda da bulunan ressam Elif Uras’ın İstanbul Galerist’te yer alan üçüncü kişisel sergisi “Hayal Meyal”, 6 Kasım’a dek izlenebiliyor. Uras, sergisinde son dönem resim ve seramik çalışmalarını İznik Vakfı desteğiyle meraklıların ilgisine sunuyor. Uras, yapıtlarında ‘Yeni’ Türkiye’de kadın olmanın sosyal, sınıfsal ve estetik çelişkilerini, sanat tarihinin Doğu ve Batı yakasından alabildiğince bereketle beslendiği seviyeli bir acı mizah ile yansıtıyor.

‘Art-Nouveau’ etki

Sergi, Uras’ın yeteneği nezdinde Alev Ebüzziya’dan Aliye Berger’e, Fahrelnisa Zeid’den Cihat Burak’a, Gustav Klimt’ten M.C.Escher’e ve elbette oradan Osmanlı - Türk ve Selçuklu geleneksel el sanatları hafızasından Bizans estetiğinin gizemine uzanan yoğun bir kıvamın ürünü. Sanatçı Uras, eserlerinde ağır basan “kadınsı estetiğin”, aslında tarihsel ve dini yapılarda birçok erkek tarafından üretildiğini vurgulayarak, şunları belirtiyor: “Bir baktığında hemen kavrayamadığın, biraz daha derinlik taşıyan işleri severim. Elbette renkler ve detaylarda, işlerin kıvraklığında bir coşku var. Ben hiçbir zaman kendimi çok fazla ciddiye alan biri olmadım. Sergideki, bu yaz ürettiğim ‘Yaz Kış’ isimli çini duvarında ben varım örneğin; elimde iPhone ile, durmadan atölyemde çalışan hallerimi yansıttım bu esere. Sürekli radyo dinliyorum, iletişim kuruyorum. İznik Gölü’nü simgeleyen ‘çeşme’de de kadın bereketiyle öncü. Hatta böylesi ‘Art- Nouveau’ bir çalışma Beyoğlu Markiz Pastanesi’nde. Ama burada iki mevsim var. İznik estetiği ile Art-Nouveau’yu bağdaştırıyorum.”

Ana unsur kadınlar

Geleneksel çini motiflerine gizlenmiş muzip müdahalelerin, günlük yaşamdan seramiklere teğellenmiş nice kadın hikâyesiyle buluştuğu sergi için, sanat eleştirmeni ve akademisyen Ahu Antmen ise şunu belirtiyor: “Resimlere, duvarlara, yerlere, nesnelere sirayet eden ve özünde serginin bütününe hâkim olan desenler, gelenekle ilişkili ama güncellenmiş motifler, sabit bir modernlik tanımını değil, sürekli oluşum halinde bir modernleşme algısını akla getiriyor. Bu sürecin daha görünür olmasını sağlayan başlıca unsur, kadınlar”.

Muhafazakâr AVM düşü

Uras, İznik Vakfı’nda yaptığı günlük gözlemleri veya annelik hallerini de, galeriye yansıtmış. Ancak serginin resimlerinde odak noktası, daha çok Türkiye’deki muhafazakâr kadınların günümüz tüketim dünyasıyla kurduğu iletişimde kendini göstermiş. 30 x 30 boyundaki soyut resimleri, piyasadaki başörtüsü ve eşarp desenlerini ‘sorgularken’ ürettiğini belirten Uras, bunun nedenini, “İznik karo desenlerinin ya da altının günümüzdeki tezahürünün nasıl olabileceği ve kadının etrafındaki, reklamlar ve ‘billboard’lardaki tüketime dayalı materyalist kültürün bugünkü algısına dair sorgulama ihtiyacı” olarak tarifliyor. Uras, böylece günümüzdeki örtünme ve ama yine de kendini teşhir ve beğenilme ihtiyacı arasındaki karşıtlığa alabildiğine nazik bir göndermede bulunuyor. Galerist’teki sergide özellikle, “Hermes”, “Hotel”, “Hamile Gezinti”, “Seramik Yapanlar”, “Zeytin Toplayanlar”, “Venüs Nişi” ve “AVM Düşü” gibi yapıtlar bilhassa öne çıkarken, seramiğe de resimlerindeki özgürlükle davranan Uras “AVM Düşü” ve “Spor Araba” gibi resimlerinin yansıttığı dünyaya, şöyle yorum katıyor: “Batı kapitalizminin maddeciliği ve kadınların bir şekilde cinsiyet ve tüketicilik üzerinden bunu almasıyla, bizim muhafazakâr anlayışımızın pek bir farkı yok. Sergide yer alan “AVM Düşü” resmi de buna göndermede bulunuyor.”

 

 

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr