Bir zamanlar Gündem Gazetesi okumak da aynı anlama gelirdi. Yeterince sahip çıkılmadığı için, ne yazık ki o şimdi yok! Engels amcanın dediğine göre: Tarih Baba bazen diyalektiğin dümenini ele geçirirmiş. Ele geçirir ve doğruya yanlış, yanlışa doğru yaptırırmış. Ama bu dar dönemin ömrü kısa olurmuş. Benim şimdi tam da onu yaşıyoruz gibime geliyor… Yaşadığımız açmaz son günlerle sınırlı değil.

Epey zamandır ne yediğimiz yedik, ne içtiğimiz içtik. Bunca yazar çizer, bunca doğru dürüst insan zindanlardayken, dışarıda olmaktan utanır olduk doğrusu! Söz konusu o güzel insanların bizim için orada olduklarını elbette biliyoruz. Sadece yazar çizer ve düşünürlerin değil, daha nice politik inançlı güzel insanların da bizim ve bütün ezilenler için orada olduğunu biliyoruz kuşkusuz… Yalnızlık, tek başına yapılan bir kale, yani zindanmış. Şu andaki yöneticilerimiz canla başla kendi çevrelerine böyle bir kale zindan inşa etmekle meşguller. Ne torunlarımızı bile borç altında bırakan çok pahalıya yaptırdıkları karayolları, ne dağa taşa diktikleri cemaatsiz minareler bu yalnızlıklarını gideremez. Hele de başta Suriye ve tüm Güney cephesindeki ölenlerin kanında parmak izlerinin bulunduğu hesaba katılırsa! Hele de son on yıl içinde iş, atanma beklerken 39 öğretmen adayının canına tak edip intihar ettiği düşünülürse…

Ancak özel çabayla yaratılabilecek kaygan bir zeminden, aşağı doğru frensiz bir biçimde kaymaktayız. Üstelik bu yönsüz kayış bile çağa, bilime ters yönde işliyor. Bu durum kendini eğitimde, sağlıkta, işsizlikte, milli savunma ve gelir dağılımındaki eşitsizlikte, daha net belli etmektedir. Bir de başta Avrupa Birliği, sonra çevremizdeki devletlerle yürütülen dış siyaset, Kürt ve Alevilere ilişkin sakat iç siyaset, akıllara ziyan bir durumdayken! Yani “Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete” özdeyişi bile, vaziyeti özetlemeye yetecek gibi değil. Hak hukuk, eskiden beri hak getire konumunda olduğu için onu zaten aramıyoruz. Derin devlet, bir yandan dağdakiler düzde siyaset yapsın derken, bir yandan düzdekileri zindanlara dolduruyor. HDP gibi temeli eşitliğe dayalı kalıcı gerçek bir demokrasi ve barış özlemiyle çırpınan bir partinin genel başkanları ve daha birçok milletvekilleri şu anda zindanlarda! Kısacası kötülerin özel yarattığı “Fetö” ucubesi bahane edilerek, hak hukuk eşitlik diyen nice namuslu insanlar içeri doldurulmuşken! Binlerce Eğitim-Sen’li öğretmen, üniversitelerden öğretim üyeleri açıktayken! Vallahi bu haksızlığı sistemin bozuk terazisi çekse bile, ayağımızın altındaki şu kara toprak çekecek gibi değil. Umulmadık bir zamanda ve beklenmedik bir biçimde çökecektir mutlaka…

Değer bilmek, takdir etmek konusunda biraz cimri bir ülkenin mensuplarıyız. Gazeteci olarak İlhan Selçuk ve Çetin Altan tartışmasız aydınlanmamızın iki kilometre taşıydı. Ne yazık ki sağken onların bile değerini yeterince bilemedik. Şimdi İlhan Selçuk’un manevi mirası sayılan Cumhuriyet Gazetesi ve onun değerli yazarlarının, Çetin Altan ve babalarının yolunu izleyen oğullarının değerini bilebiliyor muyuz? Bu arada şu anda sayısı 150’leri aşan zindanlardaki değerli gazeteci yazar, düşünür arkadaşlarımız da söz konusu ihmalin dışında değildirilemez kuşkusuz.

Pekiyi ne zaman örgüt bilincine gelip de, bu rezaletlere dur diyeceğiz? Öteki deyişiyle ne zaman kitapların tanımladığı yükseklikteki insan rafındaki yerimizi alacağız!... Azgelişmiş ülkeler için söylenen şu doğru sözü yinelemek, bilmem bazılarını üzer mi? “Azgelişmiş ülkeler ne yazık ki çoğu kez kendi ordularının işgali altında olmuştur.” Yanlış anlaşılmasın ben bütünüyle Türk ordusundan bahsetmiyorum. Ama 12 Mart’ta Deniz Gezmiş’leri asan, 12 Eylül’lerde 17 yaşındaki Erdal Eren’lerin canını alan bir orduyu da unutmuyorum. Ben sadece solun, emekçilerin anasını ağlatarak, meydanı sağ faşizme bırakan derin güçlere dikkat çekmek istiyorum.

Neyse şu sıra konumuz bu değil ve olmamalıdır. Konumuz Cumhuriyet okumak, her gün bir Cumhuriyet Gazetesi almaktır. Bugün için bu kadar kolay bir fedakârlıkta bulunmayanların, yarın için hiçbir güzelliği istemeye hakları olmayacaktır. Bu arada uyurken bile tek gözünü açık bırakan Tarih babanın bizi gözlediğini unutmayalım…

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr