Öğrencileri bir yandan hüzünlü, bir yandan oturma eylemleri yapıyor. Mezunlar ise “Siz kalın diye biz buradayız” nöbetleri tutuyor. Türkiye’de eğitim sistemini takip etmek, asla kendi öğrenim hayatınızla parallellik kuramayacağınızdan bir yaşlılık hissi uyandırıyor. Bilhassa son yıllarda yapılan değişiklikler, düşen kalite emareleriyle dolu hamlelerle, aşikâr bir nesil yetiştirme gayesini düşündürüyor. Proje okullar uygulaması, öğretmen ve öğrencilere verilen bir paye gibi görülse de, şimdiye kadar bıraktığı izlenim “tepeden” müdahaleyi kolaylaştırmanın, buraları dönüştürmenin bir aracı olduğu yönünde.

Şirkete eleman alır gibi

akıbetleri meçhul halde. Tam ne oluyor? Güzel sanatlar liselerinde diğer proje okulları da aşan mağduriyetler söz konusu. Müzik ya da resim, alanına yönelik yazılı ve sonra yetenek sınavıyla bu okullarda öğretmen olanlardan, (okuluna göre) dört ya da sekiz yılı doldurdukları gerekçesiyle, kendilerine başka bir okul seçmeleri isteniyor şu anda. Bu şekilde 45 öğretmenden geriye kalan sadece dokuz! Okul yönetiminin öğretmenlerinden imzalamalarını istediği belge “norm fazlası” olduklarını, yani haftalık 15 ders saatini doldurmadıklarını işaret ediyor, ki bu doğru değil. Bunun “sekiz yıllıklarla ilgili form kalmadığı” gerekçesiyle dayatılması daha da tuhaf. Bu belgeyi imzalamayı reddeden öğretmenlerin gönlü, tanınan sadece 48 saat içerisinde yeni okul seçmekten yana değil. Ama yarın atamalar belli olduğunda kendilerini resen atanmış da bulabilirler. Misal yıllardır bir çalgıda uzmanlanmış bir hoca, seviyesinin altında, sınırları çok belli bir müzik öğretmenliğine geçebilir. İşin bir de diğer yanı var. Bundan sonra bu okullara öğretmen, sanki bir fabrikaya, şirkete eleman alır gibi müdür tarafından alınacak. Yetenek sınavı yok, portfolyo yok; özgeçmiş kafi, muhtemel ilişkiler, hatta erken başvuru yeter kriter olabilir. Başka proje okul “eleman” alımlarında adaylara “Hakkında yürütülen soruşturma var mı?” türü siyasi cenah belirleyici sorular sorulduğu da kulaklarına gelmekte.

Pratisyene cerrahlık yaptırmak

Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nden bir müzik öğretmeni uygulamayı, pratisyen bir hekimin cerrahlığa zorlanmasına benzetiyor. Aynı anda tersi de meşru; usta bir cerraha pratisyen hekimlik yaptırmak... 16 yılını bu okula vermiş bir resim öğretmeni, akademik desen okutulan bu liseye alınacak misal düz lise tecrübeli bir resim öğretmeninin afallayacağını söylüyor. “Müfredatın 29 Ekim, orman haftası vs resimlerine sıkıştırdığı bir hoca, modelle çalışan, hatta atölye dersinde ondan daha iyi çizen çocuklar gördüğünde ne olacak? Biz öğrencilere yetişmek için sürekli kendimiz de çalışırız.” Alanında yetkin, hatta kendi ders kitaplarının yazarları olan eğitmenler söz ettiğimiz. Bir resim öğretmeni “Biz kendi çıtamızı aşağı çeker, yine çalışırız ama bir iki yıl içinde bu çocukların çıtası aşağı inecek. Bu okullara dair kolektif hafıza, kültür kalmayacak. İşin özeti, bu okullar bitecek” diyor. Proje okul seçilen Ankara Güzel Sanatlar Lisesi’nde vaziyet aynı, Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’nde ise idarecilerin öğretmenlerle birlikte hareket ettiği, imza dayatılmadığı anlatılıyor. Güzel sanatlar liselerinde yaşananlar eğitimde son sistem değişikliklerinin garabetini ayrıca iyi özetliyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr