CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hâkim ve savcılara katılma zorunluluğu getirilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da bulanacağı istinaf mahkemelerinin açılış töreni için, “Çok merak ediyorum. O toplantıda hâkim ve savcılar ayağa kalkacaklar mı? Erdoğan’ı alkışlayacaklar mı” tepkisini gösterdi.

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtlarken yargı ve dış politikadaki sıcak gelişmeler başta olmak üzere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

ABD’de alkışlanmıyor

ABD Başkanı Obama’nın ABD kongresi’nde yaptığı konuşmada herkesin ayağa kalkıp alkışladığı ama önde oturan yargıçların hiçbir tepki vermeden oturduğu fotoğraflara ve görüntülere herkes baksın. Obama konuşuyor, öndeki yargıçlar ayağa kalkmıyorlar ve alkışlamıyorlar. Hatta yüzleriyle bile duygularını ifade edecek jest ve mimikte bulunmuyorlar. Çünkü onlar bir gün başkanı da yargılamak durumunda oldukları bir mesleği yaptıklarının bilincindeler. Yargının kuralı budur. Doğrusu da budur. Yargı bağımsızlığının anlamı budur.

Ayağa kalkacaklar mı?

Oysa şimdi görüyoruz ki 28 Şubat sürecindeki brifing uygulamalarının aynısını AKP yapmaya kalkışıyor. İstinaf mahkemelerinin üyelerinin Cumhurbaşkanı’nın konuşacağı toplantıya katılacaklarını duyuyoruz. Üstelik buraya katılım zorunlu hale de getirilmiş. Çok merak ediyorum. Eğer böyle bir toplantı yapılıp Erdoğan orada konuşursa o hakim ve savcılar ayağa kalkacaklar mı? Erdoğan’ı alkışlayacaklar mı?

Biz Cumhurbaşkanı’nın tarafsız davranmaması nedeniyle YSK’ye başvuruda bulunduk. Ve YSK’nin tarafsızlık konusunda bir karar almasını istedik. Ancak YSK görevli bir organ olmasına karşın bu konuda kendisi için görevsizlik kararı verdi. Yani Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı konusunda bir karar alamadı. Ama Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmaması gibi bir sorun var ve bir organın da bu konuda karar alması gerekiyor. Ama karar alacak olan organ korkuyor, karar alamıyor. Tabii AKP son olarak çıkardığı yargı paketiyle Yargıtay, Danıştay ve YSK’yi sıfırladı. Bununla gördük ki korkunun sıfırlanmaya faydası yok. Yani onlar korktular. Karar alamadılar ama bu onları sıfırlanmaktan kurtarmadı.

Önce ombudsman

O arada bir toplantıda bizim milletvekilimizin bir sorusu üzerine ombudsman (Mehmet Nihat Ömeroğlu) cumhurbaşkanının tarafsız olup olmadığı konusunun kendilerinin görev alanına girdiğini söylemiş. Bunu duyunca biz sevindik. Ve hemen Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) başvuruda bulunduk. Onlardan Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olup olmadığı konusunda karar istedik. Henüz bir yanıt alamadık ama duyuyoruz ki onlar da görevsizlik kararı vereceklermiş. Kendileri önce biz görevliyiz deyip sonra da görevsizlik veriyorlar.

Sonra AİHM

Ama görevsizlik kararı verirse bize başka kapı açılacak. Ombudsman da görevsizlik dediğinde biz Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ye gidebileceğiz. Böylece AYM ve AİHM’ye başvurarak Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olup olmadığı konusunda karar isteyeceğiz.

Dost arayışı inandırıcı değil

Binali Yıldırım ‘dışarıda ve içeride dostları artıracağız’ diyor. Dost arayışına girenlerin önce kendileri çok güçlü bir özeleştiri yapması gerekir. Siyasetin kendi doğasında ben dostları artıracağım deyip işlerin içinden çıkılması gibi bir davranışa yer yok. Yapılan hatalar konuşulacak. Yanlış politikaların çıkardığı faturalar konuşulacak. Karşımızda muhalefete bile tahammül edemeyen bir iktidar partisi var. Böyle bir iktidar partisinin dost arayışı inandırıcı olabilir mi? Hem dışarıda ve içeride düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı politika izleyeceksiniz, bunun halka yansımaları olacak, sonra dost arayışındayım deyip çıkacaksınız.

Önce halktan özür dileyin

Siyasette verilen sözlerin tutulması lazım. Ben ilk kez koalisyon görüşmesi için geldiğinde Davutoğlu’na söylemiştim. ‘Partinize ve iktidarınıza güvenmiyoruz’ demiştim. Bu görüşüm devam ediyor. Bu görüşümü değiştirecek bir gelişme olmadı bu süreçte. Davutoğlu ve AKP’lilere dış politikanın A’dan Z’ye değişmesi gerektiğini anlattım. O nedenle şimdi İsrail ile Rusya ile barış ve bu ülkelerden özür dilenmesi gündemde. Tamam ama önce bu özrün içeride dilenmesi lazım. Yani halktan özür dilemeleri gerekiyor. Hem de çok güçlü bir özür. Katliamlara uğrayan halka, iflas eden turizmcilere, bu dış politika anlayışı nedeniyle zarar gören tüm toplum kesimlerine özür borçları var.

Başkanlık için transfer planı

AKP, başkanlık sistemini getirmek amacıyla bir süredir Meclis’te referandum sayısını bulmak için transfer girişimleri planladı. Bu konuda bana duyumlar geldi. Daha çok da MHP’lileri gözlerine kestirmiş oldukları konuşuldu. Ancak şu ana kadar aradıkları karakterde milletvekili bulamadılar. Eğer AKP, başkanlık için muhalefetten milletvekili transfer etmediyse bunun nedeni o karakterde milletvekili bulamamalarıdır. Bulsalardı çoktan ederlerdi.

KILIÇDAROĞLU’NUN KİTAPLARI

Kılıçdaroğlu, bayramda ailesiyle birlikte kısa bir tatil yaptı. Tatiliyle ilgili sohbet ederken “en çok kitap okuyabilmekten mutlu olduğunu” söyledi. Ve tatilde okuduğu 5 kitabı şöyle sıraladı: Olivier Roy’un Siyasal İslamın İflası, Joby Warrick’in Siyah Bayraklar-IŞİD’in Doğuşu ve Yükselişi, Graham Fuller’in Türkiye ve Arap Baharı, Prof. Ahmet Mumcu’nun Osmanlı Devleti’nde Rüşvet, Ahmet Ümit’in Elveda Güzel Vatanım.

ŞEHİDİN BABASI NE DEDİ?

Kılıçdaroğlu, Kocatepe Camii’ndeki şehit cenazesinde bir grup tarafından sloganlarla protesto edilmiş ve yumurtalı saldırıya uğramıştı. Kılıçdaroğlu önceki gün cenaze töreninde saldırıya uğradığı şehidin ailesini ziyaret etti. Ziyarette şehit Piyade Astsubay Üstçavuş Erhan Yıldırım’ın babası Turgay Yıldırım, Kılıçdaroğlu’na, “Size yapılan saldırıyı lanetliyoruz. Kınıyoruz. Biz orada sizi protesto etmek isteyenlere de karşı durduk. Siz geldiniz bizim acımızı paylaştınız. Size yapılanlar için çok üzgünüz” dedi. Kılıçdaroğlu ise, “Sizin yaşadığınız acı karşısında bizim uğradığımız saldırının sözü bile edilemez. Önemli olan sizin acınızdır. Bu acıları azaltmak için hep birlikte olmalıyız” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr