Sahne beyaz... Beyaz bir örtü, oyuncuların kostümleri beyaz, ayakkabılar da... Anlatılanlar, yaşananlar beyaz mı? Sahnenin ortasına bir el arabasıyla çamur dökülüyor. Yani sorunun cevabı; her şey aslında kirlenmiş, pislenmiş ve karanlık... Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda sahnelenen Çağdaş Alman tiyatrosunun genç yazarlarından Wolfram Lotz’un 2014 yılında kaleme aldığı, Nurkan Erpulat’ın çevirdiği ve yönettiği “Gülünç Karanlık” bizi bazı bölümlerde güldürsede aslında; sömürge, ezenler, ezilenler, kölelik, açlık, çaresizlik ve yağmalama gibi gerçekler üzerine kurulu. Yazar, oyunda yeni dünya düzenine dair keskin bir bakış açısı getiriyor.

Uzun süredir sahnelenen oyun, geçen günlerde Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın En Başarılı Prodüksiyon Ödülü”, “Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu” ve “Yılın En Başarılı Sahne Tasarımı” ödüllerinin de sahibi oldu. Son olarak “Gülünç Karanlık”, Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödülleri’nde de Seçici Kurul Özel Ödülü’nü kazandı.

Sömürgecilik tarihinin izlerini süren, sahnelendiği günden bugüne ses getiren “Gülünç Karanlık” iki yapıtı esas alıyor. İlki Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği” adlı yapıtı. Conrad’ın denizci olduğu yıllarda Kongo’ya yaptığı bir yolculuktan esinlendiği eseri, yazarın en önemli yapıtı olmasının yanı sıra sömürgecilik konusunu derinlemesine irdeleyen bir çalışma.

Belçika’nın sömürgesi Kongo’da geçen roman; ‘Avrupalı tüccar Kurtz’un yerlileri fildişi toplamak için köle gibi çalıştırdığını, hatta dilediğinde yüzlercesini öldürdüğünü anlatırken anlatıcının gözünden bize Afrika’yı betimliyor. Lotz’un referans aldığı diğer yapıt ise Francis Ford Coppola’nın “Apocalypse Now” adlı filmi. Filmin ana karakterlerinden Yüzbaşı Willard ve ekibinin görevi, Vietnam’da Amerikan ordusuna isyan eden ve vahşi bir şekilde bir orman kabilesini yöneten Albay Walter Kurtz’ü öldürmek. Kurtz’ün izini süren Willard, savaşın acımasızlığı altında giderek takip ettiği kişiye benziyor. Joseph Conrad’ın “Karanlığın Kalbinde” kitabından ve karısının notlarından da faydalanarak Francis Ford Coppola tarafından uyarlanan film, sinema tarihinin en ünlü savaş filmlerinden biri. Coppola, kitaptaki hikâyeyi Vietnam Savaşı’na uyarlıyor.

Yeni sömürgeci söylem

Oyunumuza geri dönersek, Lotz metinde 11 Eylül sonrasının dünyasına, yeni-sömürgeci söyleme varıyor. İzleyiciyi Afganistan’ın, gerçekte varolmayan, yağmur ormanlarında tekinsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Oyun, Somalili bir korsanın savunması ile başlıyor. Elif Ürse’nin canlandırdığı karakterin anlattıkları karşısında duygudan duyguya geçiyor, hikâyesi karşısında ise kaskatı kesiliyoruz.

Sonrasında, gizli bir görev için Afganistan’da bulunan iki Alman askerin izini süren oyun, onların nehir boyunca süren yolculuğu ve bu yolculukta yaşadıkları karşılaşmalar geçmişten bugüne Batı’nın sömürge tarihini hatırlatıyor. Birbirine bağlanan karakterler ve onların kendine ait dünyaları gülünçleştikçe ortaya bir utanç tarihi çıkıyor. Medenileşmemiş olanları medenileştirmek için iyi niyetle barbarlaşanların tarihi...

Yönetmen Nurkan Erpulat, Lotz’un oyununu Türkiye üzerinden sunuyor seyirciye. Oyunun kostüm tasarımını Tomris Kuzu üstleniyor. Kuzu’nun beyaz seçimi aslında, çamuruyla insanoğlunun nasıl barbarlaşabileceğinin atını çiziyor. Oyunculuk, reji, kostüm, müzik, dekor, her anlamda çok çalışılmış, emek harcanmış olan “Gülünç Karanlık” övgüleri ve ödülleri hak ediyor. Kısacası, Erol Ozan Ayhan, Yelda Baskın, Doğacan Taşpınar, Hatice Elif Ürse ve Alican Yücesoy rol aldığı oyun tam anlamıyla içinde bulunduğumuz bugün gibi yani görünen beyaz ama asıl olan çamurun en dibi...

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr