Türkiye’nin “Can Dündar-Erdem Gül” kararını tartıştığı Anayasa Mahkemesi, dün Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin evsahipliğinde gerçekleştirilen “AYM’ye bireysel başvuru sisteminin desteklenmesi ortak projesi”nin açılış koferansına “faydalanıcı” sıfatıyla katıldı. Toplantıda gözler, yüksek mahkemenin başkanı Zühtü Arslan’daydı. Arslan, “övgü” ve “eleştiri” içeren haberlere “son tartışmalardan bağımsız olarak” vurgusunu bir kaç kez yaparak yanıt verdi:

“Ankara’daki varlığımızı hatırlayanlar kararlara göre değişebiliyor. Verdiğimiz kararlara göre varlığımızı hatırlayanlar değişse de biz hep buradaydık ve olmaya devam edeceğiz.” ‘Zamanlama

‘Zamanlama manidar’ değil

Toplantıya katılanların merak ettiği konulardan birisi, AYM’nin Dündar/Gül kararıyla en tartışıldığı ortamda “bireysel başvuru” konulu konferansın zamanlamasıydı. Salonda “zamanlama manidar” yorumları yapılırken, açılış konferansının “son konuşmacısı” olarak kürsüye gelen AYM Başkanı Arslan, kafalardaki soru işaretlerini, “zamanlamanın son tartışmalarla ilgisi olmadığı”nı vurgulayıp, şu ifadelerle giderdi: “Toplantının konusu da, zamanlaması da çok önceden belirlenmişti, dolayısıyla konu da zamanlama da manidar değil.”

Kimliklere bakmayız

İkinci merak edilen ise mahkeme başkanı ve üyelerinin, Dündar/Gül dosyasını görüşme zamanlaması ve kararı nasıl aldıklarına ilişkindi. Arslan, konuşmasında AYM’nin bireysel başvuru dosyalarının görüşülme önceliklerini, iki önemli kritere dayandırdı: Başvuru tarihi, ikincisi de tutukluluk.

Toplantı arasında görüştüğümüz bir AYM üyesi, Dündar/Gül dosyası üzerinden iktidara yakın medyada yer alan “görüşme günü diyalogları”na tepki gösterirken, yüksek mahkemenin kararlarında başvurucuların “kimlikleri, kişilikleri”nin değil, başvuru dosyasındaki dayanaklarının dikkate alındığına işaret etti. Ve kararın nasıl alındığını şöyle anlattı:

“Tamamen başvurucuların dosyası üzerinden AİHM ve AYM içtihatları doğrultusunda görüşme yapıldı. İddianame üzerinden bir inceleme söz konusu olmadı, olmaz da. Karar verirken, başvurucuların kimliğinin, kişiliğinin önemi yoktur. Hak ihlali var mıdır yok mudur, oradan bakıyoruz. Toplantı tarihi belirlenirken de başvurucunun derece mahkemelerindeki duruşma günü ya da davanın seyrine bakılmaz. Tutukluluk hali Başkan’ın da söylediği gibi gündem önceliğini belirliyor. Nitekim bu kararda da öyle oldu.”

Görüşümüz bellidir

Aynı üyeye Adalet Bakanlığı’nın da yüksek mahkemeye gönderdiği, AİHM’in Ahmet Şık kararına vurgu yaptığını anımsattığımızda da ilginç bir ayrıntıyı anlattı: “Adalet Bakanlığı çoğu zaman görüş göndermez bize, ’zaten görüşümüz bellidir’ diye. Ama bu dosya ile ilgili gönderdi ve bir savunma yapmadı, içtihatları ve verilen kararları hatırlatıp, kararı bize bıraktı.”

AYM Başkanı Arslan’ın, geçmişte yaptığı “AYM’nin gerekçesi yazılmadan, karar açıklanması anayasaya aykırı” sözlerini sorduğumuzda ise “Gerekçeli karar yazıldı, şu anda imzada” yanıtını aldık.

Padişah göndermesi

Arslan, her ne kadar “son tartışmalardan bağımsız” olduğunun altını bir kaç kez çizse de, AYM kararının herkes için “bağlayıcı” olduğunun bir anayasa kuralı olduğuna vurgu yaptı. Aslan, konuşmasında, “değerli hocamız” diye andığı Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “verdiği bilgiye” dayanarak Osmanlı’da “idarenin yanlış işleminden, bir mahkeme kararını tanımamadan, kanuna aykırı davranışlardan dolayı zarar görenlerin padişaha şikâyette bulunduğunu” anımsatması dikkat çekti.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr