Uluslararası AFP (Agence France Presse) haber ajansı, dün geçtiği imzasız bir analiz/haberde, Türkiye’deki sanatçıların 15 Temmuz’daki başarısız darbe kalkışması ile gelen ‘Olağanüstü Hal’ durumu ve beraberinde getirdiği koşullara yönelik endişelerini sergiledi. “İstanbul’un çok değil, birkaç yıl önce görsel sanatlar, edebiyat ve sinema alanında dünyanın çekim merkezi halinde olduğunun vurgulandığı” haberde, kentin bugünü için ‘Boğaz’ın sözde incisi’ tabiri kullanılarak, son aylarda meydana gelen terör saldırıları ve kamuoyunda yükselen sosyal hoşgörüsüzlük ile ifade özgürlüğüne yönelik baskılar gibi unsurların, kenti ve Türkiye’yi dünyadan gittikçe daha çok koparttığı belirtildi.

‘İfade özgürlüğü’ ihtiyacı

Haberde, (‘mimari altyapı yetersizlikleri sebebiyle’ bir süredir Beyoğlu Belediyesi kararı ile mimar Han Tümertekin imzalı Beyoğlu kompleksi kapalı tutulan, hatta ön cephesine belediye tarafından konulmuş ‘mimari bellek plaketi’nin dahi bilinmeyen bir zaman ve nedenle söküldüğü SALT’ın Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun’un demeci de dikkat çekti.

Garanti Bankası desteği ile Ankara Ulus ve İstanbul Karaköy mekânlarında hizmet veren SALT’ta emek veren Kortun, “Burası, yaşaması gittikçe daha da zor hale gelen bir yere dönüşüyor; özellikle de ifade özgürlüğünün deneyimlenmesine ihtiyaç duyulan sanatsal pratikler adına” derken, SALT’ın sanatçılara ‘halen’ bir ‘nefes alma’ kaynağı sunduğunun altı çizildi.

Bu filmi bir daha izletirseniz...

Kortun, haberde mevcut baskının SALT gibi bir kuruma dönük olarak bile ‘keyfi’ olduğunu anlatarak, şu örneği verdi: “Sözgelimi sivil bir polis, sizin film programınıza gelerek, ‘Bu filmi Kürt gerillaları içerdiği için mi gösteriyorsunuz?’ diye sorabiliyor.

Biz kendisine, ‘Tamam ama bu yasal, yasak olan bir şeyi izletmiyoruz’ dediğimizde, akşamına kalmadan sizi arayıp, ‘Eğer bunu bir daha izletirseniz, başınız derde girer’ denebiliyor.”

Vasıf Kortun, haberde ayrıca, mevcut sürecin kültür ve sanata büyük destek sunan AB kaynakları önünde de tıkanmaya yol açabileceğine dair endişesini dile getirdi. SALT Direktörü Kortun, sanatçıların da madden yerli ve hükümet yanlısı, muhafazakâr ‘destekçi’lere bağımlı hale gelebileceklerini de belirtti. Bir kadın sanatçı ise, “Süregiden anonimleşmede, toplumda gittikçe artan öfkeli halin de payı olduğu”nu aktardı.

‘Tüm sanatçılar darbeye karşı’

AFP’nin, ilgili haberi için görüşlerine başvurduğu hemen tüm sanatçılar darbe karşıtı olduklarını dile getirirken, bu konuda kendini ifade eden sanatçı ve yazarlardan biri olan Pınar Öğrenci ise (43), şunları aktardı: “Ben bu ülkede herhangi bir darbe olsun istemiyorum. Askerin iktidarı ele geçirdiğinde durumun nasıl tehlikeli ve kötü olduğunu bilen biriyim.”

Öğrenci sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha çok çalışmam gerektiğine inanıyorum, çünkü yarın çok geç olacak. Bazen özgürlüğümü yitirecek gibi hissediyorum, yoksa ölebilirim.” Sanatçı, görüşlerini şöyle noktaladı: “Bizler sanatçı olarak kendimizi ifade edebilmenin farklı yollarını, sözgelimi daha şairane, ama daha az doğrudan biçimde bulabilmeliyiz. Onlar bir sembolik hikâyeyi (fabl) suçlayamazlar. Bu bize kendimizi koruyabilme adına fayda getirebilir.” Çevirmen Nâzım Dikbaş ise şunları kaydetti:

“Türkiye’nin ifade özgürlüğü ile öteden beri ciddi problemleri bulunuyor. İnsan Hakları savunucularını, gazetecileri cezaevlerine gönderiyorlar, dolayısıyla darbe girişiminin ifade özgürlüğünün kötüleşmesine tek sebep olarak gösterilmesi yanlış olur.”

Kapsamlı yazıya görüşleriyle dahil olan, ancak ismini vermek istemeyen bir diğer sanatçı ise, şunları söyledi: “2013 Gezi süreciyle birlikte, kolektifler mahallelerde oluşturuldu. Tartışmalar, sergiler, fuarlar ve değiş-tokuş pazarları kuruldu. Bu yönde devam etmeliyiz. Onlar ki, geleceğin tohumlarını ekebilirler.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr