Benim annem de bir ikon diyorsanız Barış Çakmakçı’nın hazırladığı moda blogu “ikonannem”i ziyaret etmelisiniz. Herkese açık olan, herkesin katılımıyla renklenen, gelişen, zenginleşen bir moda ortamı. Annenizi “ikon anne” yapan çarpıcı hikâyelerini, giyim-kuşam ritüellerini, alışveriş adreslerini ön plana koymak isteyenler [email protected] mail atabilir.

“ikonannem”, “ah benim canım annem, stili hep ikon annem” alt başlığıyla sunuluyor.

İkon annelerin buluştuğu blogdan bazı ikon anneler:

 

Aslı'nın annesi Esin

Esin Hanım bloga gönderdiği mailde kendini şöyle anlatıyor: “Epey bir süre resimleri karıştırdım. Çok komik, ama bana çok da eskilermiş gibi gelmedi. Zaman çabuk geçiyor.

 

Naz'ın annesi Nuran

Naz anlatıyor: “1978, Ankara. Renkli annemin renkli kıyafeti. Sarı ipek bluz ve mor ipek etek özel olarak terziye diktirilmiş. Kırmızı onun vazgeçilmezlerinden. Kırmızı ojeli tırnakları ve ruju ise zamansız bir klasik. Lise yıllarında beyaz deri şapkası ve beyaz dize kadar gelen deri çizmeleriyle döneminin ilerisinde bir şıklık sergiliyor. Üniversiteyi bitiren annem resepsiyonist olarak çalışmaya başladığı Marmaris Martı Motel’in bahçesinde kuzeniyle birlikte çok sevdiği pilili eteği, o dönem pek kimsede olmayan yeşil süet ayakkabıları ve Vakko’dan alınmış yarım kollu çizgili yeleğiyle... Gözündeki kemik çerçeveli gözlükleri bugüne kadar saklamış. Camını değiştirdim ve ben kullanmaya devam ediyorum.”

 

Aylin'in annesi Füsun

CHP’li Selin Sayek Böke ile Aylin Sayek’in anneleri Füsun Sayek mücadeleci, kararlı, başarılı ve önder ruhlu olarak niteleniyor. 1970 yılında mezun olduğun Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mezuniyet yıllığında onun için şöyle yazıyor:

“Etiyolojisi aydınlanmamış diyabet vakalarından biridir. Aatlılığının doğuştan mı, yoksa sonradan mı olduğu tıp çevrelerince sık tartışılan bir konudur. Annesinden gülerek ve konuşarak doğduğu, içine girdiği toplulukların bu vakanın etkisiyle gülmeye başladıkları bilinir. Neşeli olmanın ömrü uzattığına olan inancı yüzünden, ömrünü uzatmak için ancak mutlu bir azınlığın uygulayabildiği bu eski tedavi metodunu kullanır.” Blogun yazarı Barış Çakmakçı da şunları ekliyor: “Fotoğraflarında da tüm bu başarılara imza atarken bir de nevi şahsına münhasır detaylarınla bir “Füsun Sayek stili” de yaratmışsın. Bu arada itiraf etmem gerek, bu karelerde bana Serseri Aşıklar’daki Jean Seberg’i anımsattığın da bir gerçek.”

 

Seçkin'in annesi Nemika

Nemika. ‘Aşk mektubu’ demekmiş. Yıl 1932, yer Malatya. Doğumdan sonra dedesi kucağına alıp önce kulağına ezan okuyor ve ardından üç kez “Senin adın Nemika” diyor. Seçkin, annesini anlatıyor: “Bu hikâyeyi çocukluğumdan beri çok severim. Ne tatlı anlatırdı annem. Gözleri ışıldar, dudağı gururdan kıvrılırdı zevkle. Ailenin üçüncü çocuğu, ikinci kızı olarak dünyaya gelmiş. Sonbahar bebeği. Annesi güzelliğiyle dillere destan alımlı bir kadın, babası ise bir ağanın şehirde yaşayan ileri görüşlü oğlu; eskilerin deyimiyle dağ gibi bir adam. Beyaz tenli, ela gözlü yakışıklı bir adam ve ticaretle uğraşıyor. İstanbul’dan mal getirip satıyor; kumaşlar, ipekler, şallar, aksesuarlar... Mutlu, huzurlu, sakin ve refah bir hayatları var.

Annem Nemika, sonradan aileye eklenen kız kardeşi ve ablası ile, ailenin bir dediği iki edilmeyen kızlarından biri.”


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr