“Bütün bir 20. yüzyılı tek bir ikonik imgeye indirgemek doğru değil, buna inanmıyorum ben” diyor Leica Hall of Fame ödüllü Thomas Hoepker. Yine de 20. yüzyılın en ikonik fotoğraflarından biri ona ait. Hatırlarsınız muhakkak, kim bilir kaç kere görmüş ama deklanşöre basan ismin kim olduğundan ziyade fotoğraftaki kişiye odaklanmışsınızdır, haklı olarak belki de. Sözünü ettiğim kare, dünyanın en ünlü sporcularından, boks denince akla gelen ilk isim, muhtemelen insanlık tarihindeki en ünlü ikinci Muhammed, “Ben en büyüğüm” (I’m the greatest) cümlesini herkese kabul ettiren belki de tek kişiyi, Muhammed Ali’yi, daha da doğrusu onun sağ yumruğunu gösteren siyah beyaz bir fotoğraf... Türkiye’deki ilk kişisel sergisinin açılışı vesilesiyle, Leica’nın davetlisi olarak İstanbul’a gelen Alman fotoğrafçı Thomas Hoepker “Fotoğraf biraz da şans işi. O anı yakalama meselesi. Sabırla bekleme meselesi.

Muhammed Ali’nin o fotoğrafı için iki kez deklanşöre bastım, biri çok karanlık çıktı, diğeri ise dünyayı dolaştı” diyor. Girişinde muhtelif Leica modellerinin sergilendiği Leica Gallery’de açılan “Ani Bir Zafer” başlıklı Thomas Hoepker fotoğrafları sergisinde Magnum Photos’un efsane ismi Hoepker’in devasa kariyerinden seçilmiş 40’a yakın fotoğraf bulunuyor. Birkaç klasik fotoğraf bir yana, Hoepker’in işlerinden en az 5-6 tane 40’lık seçki oluşturmak mümkün, ama serginin küratörlüğünü üstlenen Yasemin Elçi özellikle “mizah” temasını ön plana çıkaran bir sergi meydana getirmiş. Zaten serginin adını da Thomas Hobbes’un “Mizah ani bir zaferdir” sözüne atfen koymuş. Yine de galerideki fotoğraflarda mizah çok da kolay kolay belli etmiyor kendini, birkaç örnek dışında. Fotoğrafların içeriğini ancak tarihsel bir bilinçle yorumladığınızda fark ediyorsunuz tuhaf olanı, mizahi olanı... Fotoğrafçının kendisinin bile fark edemediği meşhur “11 Eylül” fotoğrafında olduğu gibi.

Doğru zamanda, yanlış yerde

“11 Eylül olayları olduğunda Magnum’dan beni aradılar ve fotoğraf çekmemi istediler. Ne olduğu belli değildi henüz. Arabama atladım ve fotoğraf çekmek için uygun bir yer aramaya başladım. Ama ben İkiz Kuleler’in çok uzağında, New York’un diğer yakasında, yanlış taraftaydım. Bir yerde bu insanları gördüm, sanki hiçbir şeyin farkında değiller gibi duruyorlardı. Tabii ki biliyorlardı da, umursamıyorlardı herhalde. Oysa böyle bir durumda insanlar dehşet içinde olur, olayı konuşur, değil mi? Çok garipti ve ben de arabamdan çıkıp iki kere deklanşöre basıp yola devam ettim. Aslına bakarsanız çektiğimde fotoğrafın ne kadar ilginç olduğunun ben bile farkında değildim. Olaydan 3-4 yıl sonraydı, Münih Fotoğraf Müzesi’nden bir küratör geldi ve açacakları sergi için fotoğraflarıma bakarken bunu görüp ‘Çok heyecan verici bir kare bu, çok tuhaf. Önde oturmuş mutlu mesut sohbet ediyorlar ve arkalarında kıyamet kopuyor. Nasıl çekebildin bunu?’ dedi. Sonrasında bir dergiye verdim fotoğrafı ve büyük bir tartışma başladı. Herkes fotoğrafı konuşuyordu. Hatta fotoğraftakilerden bazıları beni buldu. Belli ki öyle görüntülenmek hoşlarına gitmemişti.” Thomas Hoepker’in “Ani Bir Zafer” sergisi 3 Haziran’a kadar Bomontiada’daki Leica Gallery’de görülebilir.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr