'Evet-Hayır referandumu toplumu iyice bölmeye, iyice kutuplaştırmaya devam ediyor' diyen müzisyen Fazıl Say 16 Nisan'da yapılacak anayasa değişikliği referandumuna ilişkin "Evetçilerde anlamadığım üç konu var" diyerek sorular yöneltti.

"'Başkanlık sistemi' dediğiniz şeyin Recep Tayyip Erdoğan olmadan da destekçisi olur muydunuz?" diye soran Say, MHP yönetiminin 'Evet' tercihiyle kendisini erittiğini belirtti ve "Filmlere +18 uyarısının getirildiği bir sembolde, siz gerçekten samimi misiniz 18 yaşında birinin milletin vekili olması konusunda?" diye yazdı.

İşte Fazıl Say 'ın o paylaşımı;

"Evet-Hayır referandumu toplumu iyice bölmeye, iyice kutuplaştırmaya devam ediyor. Ortam son derece gerginleşiyor. "Ya evet çıkarsa geleceğimiz ne olacak" endişesindeki hayırcılar bir yandan yükleniyor, "ya hayır çıkarsa allah korusun ilk kez yenilgi alırız" korkusundaki evetçiler bir yandan.
Kazananı kim olacak belirsiz, başabaş. Ama kaybedenin birbirinden uzaklaşan Türk toplumu olduğu iyice kesinleşti. İyi niyetli, halkını düşünen bir siyasetin bunu bu topluma yapmaması gerekirdi.
Dost olamadıktan mutlu olamadıktan sonra sistem değişmiş, daha iyi olan ne?
Bir de üstüne bir AKP'linin "evet çıkmazsa iç savaş çıkar" açıklaması eklendi. Tedirginlik iyice arttı.
Evetçilerde anlamadığım 3 konu var.
Soralım, belki cevap buluruz.

1- "Başkanlık sistemi" dediğiniz şeyin Recep Tayyip Erdoğan olmadan da destekçisi olur muydunuz? Tek adam tek sistem konusunu tek isime bağdaştırdınız, ve bu da tüm demokratik şartları zorlamıyor mu?

2- Sistemin getirdiği hukuksuzlukların hepsi bir yana, tüm maddeleri okudunuz mu? Mesela milletvekilliği yaşının 18'e inmesi gibi gereksiz bir konuyu biliyor muydunuz? Daha üniversite okumamış, askere gitmemiş, aşk yaşamamış, dünyayı anlamamış bir yaşta , filmlere +18 uyarısının getirildiği bir sembolde, siz gerçekten samimi misiniz 18 yaşında birinin milletin vekili olması konusunda? Yoksa bu konu "önemsiz"mi? Önemsiz ise ne diye referanduma gidiliyor?


Bu ülkede yaşanan hukuksuzluklar zaten ürkünç boyutlara geldi. Hiç bir suçu olmayan müzisyen dostlarımızın kamudan ihraçlarını geçtiğimiz haftalarda burada anlatmaya çalıştık. Bu toplum daha fazla bölünmemeli. "Senin başörtün benim şapkam", "senin 15 Temmuzun benim GeziParkım" tartışmalarının nereye varacağı da belirsiz olur. Şu toplum artık kavga etmese. Artık dost olsa."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr