İstanbul’da, Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde, ‘milli güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle’ Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen 3 üniversite ile 149 okul, 150 dernek, 15 vakıf ve 4 sağlık merkezi kapatıldı. Kapatılan bu kurumlar arasında bir tanesi OHAL kapsamında ‘kurunun yanında yaş da mı yanacak?’ sorusunun cevabı niteliğinde bir örnek oldu.

Operatör Doktor Aret Kamar’ın kurucusu ve sahibi olduğu İstanbul Tüp Bebek Merkezi, 25 Temmuz Cumartesi günü, Sağlık Müdürlüğü, Kaymakamlık ve Maliye’den gelen ekipler tarafından paralel yapıya destek olduğu gerekçesiyle el konularak kapatıldı.

Kendisinin Ermeni ve Hıristiyan olduğunu ve Fetullah Gülen’le hiçbir alakası olmadığını belirten Aret Kamar, “Bu yapıyla hiçbir bağlantımız söz konusu olamaz. Ancak merkezimiz Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldığı için mahkeme, avukat hiçbir girişimde bulunamıyoruz” dedi.

‘Ermeni ve Hıristiyan’ım cemaatle alakam yok’

İstanbul Taksim’de faaliyet gösteren ve 11 yıl önce kendisi tarafından kurulan İstanbul Tüp Bebek Merkezi’nin %61,5’lik hissesiyle Aret Kamar firmanın en büyük ortağı. Kamar, “Yaptıkları şey şirketi kapatmak. Şirketi kapatmaları için kurumun bu faaliyet içerisinde olması gerekir. Kasaları ben denetliyorum ve mali müşavir kontrol ediyor. Bu kurumdan hiçbir şekilde bir derneğe ve vakfa para yatırma söz konusu değil” şeklinde konuştu.

Ortaklar arasında cemaat mensubu olup olmadığını konusunda Kamar; “Benim dışımdaki ortaklar %25 hisse ile Faruk Bener ve % 13,5 hisse ile Nahit Karabeyoğlu. Hepimiz doktoruz. Merkezimiz çok yoğun çalışıyor ve böyle bir faaliyet içinde olacak vaktimiz yok. Benim böyle bir yapıya mensup olmadığım aşikâr. Ortaklar hakkında da böyle bir bilgim yok. Ama şahısların evlerinde gittikten sonra yaptıkları faaliyetleri bilemem ki… Sonuçta bu şirketin kurucusu ve büyük hissedarı olarak sahibi benim. Herhangi bir şahsın eylemi yüzünden koca bir merkezin kapatılması kabul edilemez. Merkez böyle bir faaliyet içinde değilse, şahsın kendine göre yaptığı bir eylem varsa bu beni bağlamamalı. Kaldı ki öyle bir gerekçe de bize gösterilmedi.”

Birkaç saat içinde her şey tasfiye edildi

Agos'un haberine göre Kamar, yaşadıklarını ise şu şekilde aktardı: “Sadece istihbarattan alınan bir bilgiyle merkezimiz kapatıldı. İçindeki malı mülkü, tıbbi aletler her şey yağmalanıp hazineye aktarıldı. Geride hiçbir şey kalmadı. Kasadaki parayı da aldılar. Bir soruşturma yapılmadan, sorgusuz sualsiz kapattılar kurumumuzu. Cumartesi sabah geldiler, gece bir buçuktu bütün bu işlemlerin hepsi tamamlandı.”

40 bin hastanın mahrem dosyaları da alındı

Kliniğin 11 yıldır faal olduğunu ve günde ortalama 200 hastanın tedavi gördüğünü belirten Kamar, “Bizi en çok üzen de hastaların mahrem dosyalarına el koymaları oldu. 40 bin hastanın dosyasına el konuldu, paketleyip gittiler. Böyle bir hakları olmaması gerekir. Ayrıca hastaların embriyolarını da Koç Üniversitesi’ne naklettiler” dedi. Kamar, yapılan yanlışlığı düzeltmek için yetkililere ulaşmaya çalıştıklarını ancak onun dışında ellerinden gelen hiçbir şey olmadığını sözlerine ekledi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr