Erkin Baba kendini emekliye ayırıyor, son birkaç konser dediler, kalktık gittik. “Yükselen” Kadıköy’ün insan teriyle ıslanmış kalabalığından hafifçe hırpalanarak, kendimizi fiyakalı konser mekânı Dorock XL’a attığımızda buranın tam bir Fight Club olduğuna şahit olduk.

Sahneyi nereden nasıl göreceğim diye çaresizce çırpınırken, kendimi barın üzerinde buldum; mübalağa değil, bir bira kasasının üzerine tünemiş vaziyetteyim. Tavana yakınım, sevinçli bir haber alırsam heyecandan havaya zıplamamalıyım.

Burası tam bir rock’n roll cehennemi; doksanların Kemancı’sının “Yeni Türkiye” tezahürü. Görebileceğim mesafede bir kızcağız baygınlık geçiriyor. Yanındakiler su serpiyor yüzüne, bileklerini ovuyorlar.

Baba yaklaşık iki saat çalacak, ama öncesinde en az 15-20 dakika çene çalacak kesin. Basçı Ünal Vani, davulcu Alper Tema ve klavyeci Emre Güngörmüş dahil, herkes beklemede. Hayret politik ima yok bu sefer, ama serzenişler, alaylar, şöyle geçerken dokundurmalar hiç eksik olmuyor Baba’nın dilinden.

 

Ses sorunları bitmiyor

Kısa rock’n roll girişin ardından “İlahi Morluk” şalter kaldırıyor. Baba’nın gitarı distorsiyonlu, cızırtılı, vokali ise diğer çalgılara göre çok yüksek tonlanmış. Ses işlerine bakan güler yüzlü bir de çocuk var sahnede; Baba’nın talimatlarıyla bir oraya koşuyor, bir buraya. “Anma Arkadaş” ve “Kızları da Alın Askere” dertli geçiyor; ses sorunları bitmiyor, şarkıların yapısının değişmesine ve sözlerinin aksamasına neden olacak kadar.

“Sana Bir Şeyler Olmuş”ta gitar solosu eşliğinde vokal doğaçlamaları yapıyor, “Gaddar” ve “Çöpçüler” çalarken “Erkin Baba” tezahüratları yükseliyor.

Sahneyi göremeyenler ekranlardan izlemek zorunda kalıyor. İnsanlar tabure ve masa üstlerine, birbirinin sırtlarına tırmanıyor. Siyah kıyafeti ve kepiyle, önündeki kırmızı Gibson’ıyla (daha sonra sarı Ibanez ve Fender) tarihi bir figür Baba. Kalabalık O’nu koşulsuz seviyor; sözlerini sorgulamıyor, (gençlere göre) demode esprilerine gülüyor, klişe cümlelerini alkışsız geçmiyor. İzleyicisi arasındaki kuşak farkı ve çelişkisi, birbirini garip bir biçimde tamamlıyor.

 

Finalde müjde verdi

Cebi elinden düşürmeyenlere ince ince geçiriyor, ama ne çare! O da mevzuyu “abidik gubidik”e bağlıyor. İroni yapıyor bu kez: “çekin, çekin, gidip evinizde seyredin.” El kol işaretleriyle sahnenin kenarından seyirciye fotoğraf ve video çekmeyin uyarısı yapan bir görevliye:

- “Onu anlatamazsın, boşver!”

Öten mikrofona bir yaklaşıp bir uzaklaşarak ağzını burnunu burarak “Arap Saçı”nın ilk notalarını basıyor. “Cemalim”den sonra ifadeci, erken dönem Scorpions’vari metalik sololarla “Mesafeler”e giriyor. Rock’n roll ritimlerinin aralarına serpiştirilmiş saykodelik pasajlar “Yalnızlar Rıhtımı”nda da sürüyor. “Estarabim” ve araya sıkıştırılmış tek cümlelik “Ankara’nın Bağları” ile ardından gelen “Fesupanallah” göbek atmak isteyenlere fırsat sağlıyor.

 

Sesi yetmiyor

Baba’nın son şarkılarda, ama fark etmez. Seyirci hepsini ezbere söylüyor, hem de sahneyi bastıracak güçte. Müjde ikinci kez çalınarak finali ilan eden “Çöpçüler”in sonunda geliyor. Dostum, şu emeklilik işi palavraymış, Baba “yine görüşeceğiz” dedi. (muratbeser@ muratbeser.com)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr