“Kasımda aşk başkadır...” Arkadaşlar hatırlarsınız, bu bir film adı. Belki izlediniz belki izlemediniz. Nerden çıktı şimdi diye kızmayın hemen. “Çok güzel biz daha kitap okuyamıyoruz adam bize filmden bahsediyor” filan demeyin. Bilmeyenler de bizi akşam sabah sinemaya tiyatroya giden adamlar zanneder. Yanlış bilgi olur. Gazeteci milleti sinemaya minemaya gitmez yahu. Ben de zaten bu kasımda aşkın nasıl başka olacağını anlattığını tahmin ettiğim filmi izlemedim. Dışarıdaydım oysa. Yanılmıyorsam sıradan bir Amerikan filmi. Ama sizin de en iyi bildiğiniz iştir, gazeteci bahtsızlığıyla mı alışkanlığıyla mı desem, olayları başlık başlık düşünürüz. O yüzden aklımda kalmış. Klişe bir söz işte. Afili isim. Kasımda aşk başkadır. Filmin adı klişe olmasına klişe ama sahici olan bir durum var. Ve işte o sahici durumu sizin en iyi bildiğiniz cümle kuruluşuyla ‘açıklıyorum.’ Kasımda hapishane başkadır. Ya da biz her kasımda hapisteyiz. Gerçek olan bu. Öteki aylar için birşey diyemem ama kasımda sektirmediğimiz kesin. Kasımda kaçış yok yani. Mutlaka gireceğiz. Artık kasım ayında alınacaklar listesinde Cumhuriyet çalışanlarının olduğuna inanıyorum valla. Üstelik buna siz neden oldunuz. Elbette yalnızca sizin yüzünüzden değil. Benim de sizin kadar katkım var bu işte. “Nerden çıktı kafa ütülüyorsun” demeyin. Dinleyince bana hak vereceksiniz. Artık gazeteyi okuduğunuzu biliyorum. O yüzden yine klişe olacak ama biz bu satırları okuduğunuz dakikaların tam bir yıl öncesiydi. Davet üzerine Çağlayan Adliyesinde ifade vermeye gidiyorduk. Hatırlarsınız o sahneler gözünüzün önündedir. Çünkü hepiniz ordaydınız. (‘Ulan’ yok tabi ki). Günün tamamını alan adliye mesaisinin ardından geceyarısı ayrılmıştık zorunlu olarak. Biz oraya gönderilmiştik. Siz üzgün gözlerle bizim zorunlu ayrılığımızı mesleğin gözü kör olsun diyemeden haberleştirmek için gazetenin yolunu tutmuştunuz.

Kasımda bir başka...

Bu kasım geçerBirbirimizden ayrılana kadar hep bir arada olduğumuzdan neler konuştuğumuzu dün gibi hatırlıyorsunuz. Ama bizden ayrıldığımız dakikalar içinde sizinle paylaşamadığım bir söz vardı kafamın içinde. İşte o filmin adıydı. “Kasımda.... başkadır.” İçimden geçiyordu bu üç kelime sürekli. Aslında daha sonraki günlerde ya yazarak ya da ziyaretçilerimiz aracılığıyla ya da geldiğinizde size anlatacaktım bunu. Oradayken anlatamadım nedense. Sonra Kasım geçip, -gördüğünüz gibi kasım önemli- yanında birkaç kısa ay daha geçip yanınıza geldiğimizde de anlatabilirdim. Ama bir türlü olmadı. Kısmet seneyi devriyeye imiş. Şimdi anladınız sanırım. İşte böyle gerçekleri yüzünüze karşı ilan etmiş oluyorum. Kabul edin artık. Kasımda biz başka oluyoruz. Bu yazı boyunca ispatladığım kasım tezine karşı bir itirazınız olacağını zannetmiyorum. Varsa da itirazınızı iletme şansınız yok nasıl olsa. Nasıl ileteceksiniz ki. İletilmediğine göre bir itiraz yoktur kabulünden hareket ederim ben de. Postacının sizinle arası iyi olmadığına göre belki bugün yarın pencereye bir güvercin konarsa kanatlarını hemen kontrol edeceğim tabi “hah itiraz geldi işte” diye.

Bu kasım geçer

Yazının başlığı da bu postacı ile arayı bir türlü düzeltememiş olmanızdan kaynaklandı. Postacı hayatınızda olsaydı siz bu başlıktaki cümlenin olumlusuyla çok haşır neşir olacaktınız. Madem öyle ‘görül-müştür’ kelimesini size fazla kullandırmek istemiyorlar o zaman ben niye kullandırayım ki. Ben de arkadaşlarıma bu kelimeyi kullandırtmam. O yüzden görülmemiştir. Cin gibi olduğunuzu biliyorum. O yüzden ben daha yazmadan meramımı anladığınızı biliyorum. Postacı kötü davranıyormuş... Don Kişot gibi kafayı bozmayın diye fazla kitap okumanızı sağlıklı bulmuyorlarmış... Bunlar hikaye. Benim meramım başka. “Ben size böyle bir yatmak görülmemiştir” demek istiyorum. Demek istiyorum öyle bir yatıyorsunuz ki bir yatışta bir kaç kat yatış birden. Ama işte onun için böyle bir yatış görülmemiştir. Asıl diyeceğim finalde tabi ki. Bu görülmemiş yatışın kasım ayıyla bağlantısını kurarsanız anlarsınız. Bana öyle geliyor ki kasım geçici bir ay. Yani kasım geçer. Bittecrübe sabit yahu. Baki selam

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr