AKP iktidarı döneminde sorunları katlanarak artan 25 bine yakın eczacı, ekonomik kriz ile karşı karşıya. Bu eczanelerin 13 bini yoksulluk sınırında yani ayda ortalama 4 bin liranın altında kazanıyor. 2 bin 500’ü ise kredi borç batağında ve ayda ortalama bin lira kazanç elde ediyor. 2015 yılında ülkemizde 1700 eczanenin kapandığını söyleyen İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu, bunların 500’ünün İstanbul’da olduğunu söyledi ve ekledi: “Eczacılar mutsuz. Son 10 yılda ilaç fiyatları 572 kez düştü.

SGK’nin ilaç politikası nedeniyle özellikle kanser, kan hastalığı gibi hayati tehdit eden hastalıkların tedavilerinde kullanılan yeni dönem ilaçlar, ülkemize gelemiyor. Hastalar da mağdur, eczacılar da.” Yaklaşık 8 ay önce İstanbul Eczacı Odası Başkanlığı’na seçilen Sarıalioğlu ile 14 Mayıs Eczacılık Günü öncesinde eczacıların ve hastaların yaşadığı sorunları konuşmak için bir araya geldik.

Eczacı kâr edemiyor

“Eczacılar mutlu değil” diyerek konuşmasına başlayan Sarıalioğlu, eczacıların ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadığını söyledi. Türkiye’deki 25 bin eczanenin 13 binin yoksulluk sınırının altında çalıştığını, yarısının ise ekonomik sorunlarla uğraştığını vurgulayan Sarıalioğlu, 2002’de AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Politikasıyla birlikte ilaç fiyat kararnamesinin değiştiğini, 2009’da da global bütçe uygulamasının hayata geçtiğini anımsattı. Sarıalioğlu, son 10 yılda, ilaç fiyatlarında toplam 572 kez fiyat düşüşü yaşandığını belirterek “10 liralık ilacı 9 liraya düşürdüler, 9 liralık ilacı 8 liraya gibi... Şöyle düşünün, 10 yıldır ilaç fiyatı düşüyor ama giderleriniz yükseliyor. İlaçta ortalama yüzde 25 kârlılıkla çalışıyoruz. Bir ilacı 100 liraya satarken 25 lira kazanıyoruz, siz o fiyatı 10 liraya düşürdüğünüzde biz 2,5 lira kazanıyoruz. Fiyat düşüşü ile birlikte eczanenin kârlılığı düşüyor” dedi.

Sahte reçeteler gündemde

Son günlerde kamuoyunun gündemini meşgul eden sahte reçete operasyonlarına da dikkat çeken Sarıalioğlu, şöyle devam etti: “Bir şekilde doktorun şifresine ulaşan yoksuzluk yapacak kişi ya da kişiler, hastanın ve hekimin bilgisi dışında sahte reçete üretiyor. Bu ürettikleri reçeteleri, hekim yazmış, hasta yazdırmış gibi eczanelere getirip ilaçları alıyorlar. 2014’te Dicle Üniversitesi’nden bir doktorun bilgileri ile yazılmış sahte reçetelerde ilgili soruşturma var. Burada kanser tedavisinde kullanılan tek bir ilaç üzerinden reçeteler yapılmış. Fakat bu ilaçların ne yapıldığı belli değil. 2015 sonunda

Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden yine yazılmış bu tip reçeteler var. Sınır ötesine mi gidiyor, örgütlere mi satılıyor bilmiyoruz. Eczacıların bu tür reçetelerin sahte olup olmadığını anlaması mümkün değil çünkü bu reçeteler SGK’nin Medula Provizyon Sistemi’nde görülüyor. Ancak SGK, sahte olduğunu bir şekilde tespit ederse faturayı eczacıya kesiyor. Eczanelere sahte reçete cezası kesilmesi konusunda çok sayıda dava açtık ve yürütmeyi durdurma kararları verildi. Biz SGK’ye şunu söylüyoruz. Elektronik imza ile imzalanmış, reçetelerin sahteciliğinden bizi sorumlu olmamalıyız.”

Zayıflama ilaçlarına 25 kurban

İnternetten satılan ilaçların yüzde 90’ının sahte olduğuna dikkat çeken Sarıalioğlu, yurttaşları uyardı. 2014 yılında internetten satılan bir zayıflama ilacından hayatını kaybeden üniversiteli sayısının 25 olduğunu anımsatan Sarıalioğlu, internetten ilaç adı altında hiçbir şey alınmaması gerektiğini söyledi.

İlaç sorunları sürüyor

Kanser başta olmak üzere pek çok alanda kullanılan ilaçları piyasada bulmak halen zor. Sarıalioğlu, bu alanda sıkıntının iki çeşit olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: “Biri çok ucuz olan ilaçlarla ilgili. Bunların içinde ithal olanlar da var, olmayanlar da... Bunların bulunamamasının bir sebebi, SGK’nin uyguladığı kamu kurum indirimi. SGK, firmaya diyor ki ‘bana bu ilaç üzerinden yüzde 50 kamu kurum indirimi yapacaksın.’ İlacın zaten fiyatı 3-4 lira. Üzerine bir de kamu kurum indirimi yapılınca firma bu işten para kazanamıyorum gerekçesiyle ya üretmiyor ya da ithal etmiyor. Pahalı ve yeni nesil ilaçlarda ise sorun şu. İlaç fiyat kararnamesinde şöyle bir madde var. ‘Dövizdeki her yüzde 10 artış, ilaç kuruna eklenir.’ Bunu demesine karşın dövizdeki en son ilaç kuruna uygulanan fiyat 2.07 avro kurunda sabitlendi. Firma da bu durum karşısında kar edemediği gerekçesiyle ilacı Türkiye’ye getirmiyor. Kanser ilaçlarındaki yeni nesil birçok ilaç ülkemizde yok. ”

Kiralık diplomalara karşı çalışmalar

Sarıalioğlu, eczacıların diplomalarını kiralaması konusunda ise “Bu konuda hem oda hem birlik olarak ciddi mücadelemiz var. Yasa da 5 yıl meslekten ve SK G’nin da eczane adına yaptığı ödemenin 5 yıl geriye doğru talep etmesi söz konusu. Biz eczacılarla, devir işlemi ve açılış sırasında, kiralık diploma yaparlarsa başlarına gelecek her şeyi anlatıyoruz. Son 7 ayda kiralamak için gelen meslektaşlarımızın yüzde 95’ini ikna ettik” dedi.

 Kepenk arkası hizmet

İstanbul’daki nöbetçi eczaneler gasp, hırsızlık gibi olaylara karşı gece 24.00’ten sonra isterlerse kepenk arkasından ilaç verebilecek. Sarıalioğlu, bu uygulamayı şöyle anlattı: “İstanbul’da yılbaşından bu yana 6 eczanemizde nöbet sırasında gasp yaşandı. Emniyet birimleri, kaymakamlık ile görüştük. Oda olarak ilk tedbirimiz gece yarısından sonra kepenk arkasından hizmet vermek. Kepenkte bir nöbet camı oluyor, hastayı içeri almadan ilaç veriyoruz. Bir diğer çalışmamız panik butonu. Bu tür bir olayda direkt en yakın kolluk kuvvetinin birimine bağlı olması, anında polisin gelebilmesi gibi. Şu an da bir güvenlik firmasıyla nöbette güvenlik elemanı bulundurmakla ilgili bir çalışmamız var.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr