Gözaltına alınan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek için HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, HDP milletvekilleri, belediye başkanları DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Leyla Güven, DBP Genel Merkezi Danışmanlık Bürosu'nu ziyaret ederek, basın açıklaması yaptı. İlk açıklamayı yapan ve Kürtçe konuşan DTK Eş Başkanı Leyla Güven, aylardır DBP ve demokrasi güçleri üzerinde baskı uygulandığını ve arkadaşlarının hukuksuz bir şekilde tutuklandığını söyledi.

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek'in sırf yaptığı açıklamalar nedeniyle gözaltına alındığını söyleyen Güven, "Amaçları kim konuşuyorsa onu tutuklayıp cezaevine atmaktır. Erdoğan dışında kimse konuşmasın deniliyor. Biz sonuna kadar konuşmaya devam edeceğiz. Bu topraklarda özgürlük yoktur. Kim konuşuyorsa içeri atılıyor" dedi.



"GELDİĞİMİZ MAKAMLAR BİZİM İÇİN BİRER MEVZİİDİR"

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise, Türkiye'de demokratik siyaset yapma koşullarının hiç bir zaman açık olmadığını, 90 yıldır tekçi zihniyete karşı siyasetin yasak olduğunu belirterek, "Biz siyaset yapmayalım diye AKP ve önceki hükümetler, hep engeller çıkardılar. AKP 14 yıldır, 12 Eylül'ün getirdiği tekçi zihniyetin imkanlarından yararlanıyor. Bugün belediyelerde iktidar olabiliriz. TBMM'nin 3'üncü büyük partisi olabiliriz, bu bizim mücadelemizle elde ettiğimiz kazanımdır. AKP'nin bir lütfu değildirdi. Geldiğimiz makamlar bizim için birer mevzidir. Çözüm sürecinde bile gözaltılar durmamıştır" diye konuştu.



"KAMURAN YÜKSEK'İN İŞLEDİĞİ HİÇ BİR SUÇ YOKTUR"

Demirtaş, Kamuran Yüksek'in yaptığı basın açıklamalarından ötürü, dünden beri gözaltında olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Siyaset yapan bir partinin başkanı konuştuğu için gözaltındadır ve tutuklanmak istenmektir. Yüksek, 5 yıl önce KCK'dan da 5 yıl cezaevi yatmıştı. Erdoğan dışında kimsenin konuşmasına tahammülleri yoktur. Halka barbarlık yapan, siyasetçiye de böyle yaklaşır. Milletvekili dokunulmazlıklarının gündemde olduğu bir dönemde Yüksek'in gözaltına alınması manidardır. Biz HDP olarak, bize karşı operasyon yapan savcılar kadar çalışamıyoruz. KCK operasyonlarında 10 bin kişi tutukladılar. Bu yaptıkları hukuksuz tutuklamalar bizi motive ediyor. 2009'daki KCK operasyonu sırasında yüzde 7 olan oyumuz yüzde 11'e çıktı. Asla yılmayacağız. Kamuran Yüksek ve bizi de alabilirler. Ama bunun faturası onlara çıkacaktır. Ya akli selime dönüp, bu yaptıklarından vazgeçerek, oturup sorunları konuşarak çözmeyi denerler. Ya da bu akılsızlıkla kendi öfkelerinde boğulup giderler. Biz size teslim olmayacağız. Biz vatan haini değiliz. Bu ülkenin onurlu evlatlarıyız. Halkın bir kısmı bize tepki gösterebilir, bu normaldir. Ama bir kısmı da hükümetin ve saraydaki zata tepki gösterip, dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyorlar. Halkımızın içi rahat olsun. Kamuran Yüksek'in işlediği hiç bir suç yoktur. Kendisine TCK'da olmayan bir suç isnat edilmek isteniyor."

"OLAYDA ÖLEN VE SANIK DEĞİL ZANLI OLAN 3 DBP'LİYE BAŞSAĞLIĞI DİLENMEMİŞTİR"

Diyarbakır'da bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazetecilerin dün Diyarbakır'da meydana gelen bombalı saldırı ile ilgili sorularını yanıtladı. Demirtaş, 3 şüphelinin ölümü, 12'si polis 45 kişinin yaralanması ile sonuçlanan bombalı saldırıyı değerlendirirken şöyle dedi:

"Şiddet eyleminin şu türüne bu türüne bakarak biz bir yaklaşım göstermiyoruz. Biz şiddet eyleminin hepsine karşıyız ve kesinlikle kabul edilemez görüyoruz. Şiddetin, savaşın, silahın, durması ve susması dışında hiçbir seçeneği biz parti olarak ilkesel bir tutum çerçevesinde doğru görmediğimizi belirtiyoruz. Diyarbakır'da yapılan saldırı da aynı şekilde kesinlikle bizim kabul etmediğimiz, edemeyeceğimiz, yani savaşın acı sonuçları ve acı faturası olarak topluma fatura çıkaran olaylar olarak değerlendiriyoruz. Fakat çok ilginçtir hem ana muhalefetten, hem devletten yapılan açıklamalarda saldırıda yaşamını yitiren 3 DBP'liye başsağlığı dilenmemiştir. Çok ilginçtir. Oysa o kişiler sanık bile değil, zanlıdır sadece. Gözaltına alınmışlar ve sağlık kontrolüne götürülen Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı olan siyasetçilerdir. Fakat devlet katından yapılan, valilikten yapılan açıklamalarda sanki o insanlar orada ölümlü hak etmişler gibi ve iyi olmuş babında bir niyet ortayla koyuyorlar. Bu ölüm arasında, acılar arasında bu çok bariz bir ayrımcılıktır. Ben dünkü saldırıda yaşamını yitiren insanlarımıza Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum, acılarını yürekten paylaştığımı belirtiyorum. Yaralılar var güvenlik güçlerinden sivillerden hepsine geçmiş olsun diyorum. Biz acılar arasına ayrım koyacak kadar küçülecek alçalacak bir anlayışa sahip olmadık, olmayacağız."

"DÖNECEĞİMİZ YER MASA İSE NİYE BU KADAR İNSAN YAŞAMINI YİTİRSİN"

Demirtaş, yaşanan çatışmalı sürecin sürdürülemez olduğunuda ifade ederek, "Biz o yüzden çatışan iki tarafa da PKK'ya, da savaşta ısrar eden hükümete de sürekli çağrı yapıyoruz, savaşı büyütmek böylesi bir dönemde doğru politika değildir. Ben bu konuda PKK'ya da çağrı yaptım, savaşı büyüteceğiz diyebilirsiniz. Açıklamalarınız böyle hatta bunu hayata da geçirebilirsiniz, ama bu bir çözüm üretir mi? Biz siyasetçiler olarak bu konuda farklı düşünüyoruz. Ha keza hükümet her gün operasyonları daha fazla büyüteceklerini söylüyor. Bir çözüm üretir mi? Hayır. Dönüp dolaşacağımız yer bir müzakere ve bir diyalog masası ise niye bu kadar insan bu arada yaşamını yitirsin ki. Türkü ile Kürdü ile neden bu kadar genç yaşlı, PKK'lı, güvenlik görevlisi sivil yaşamını yitirsin ki. Siyasete herkesin doğru anlaması lazımdır" diye konuştu.

"AKP'YE KARŞI HİÇ BİR ZAMAN SİYASET DIŞI YOL VE YÖNTEM ÖNERMEDİK"

Demirtaş, AKP'nin kesinlikle savaşta ısrarcı olan, hukuku ayaklar altına alan bir dikta rejime doğru ülkeyi götürdüğünü ileri sürerek şöyle dedi:

"Bizim AKP'ye dönük en sert eleştirilerimiz ortadadır. Ama biz hiçbir zaman siyaset dışı yol ve yöntemlerle AKP'ye karşı mücadele edilmelidir demedik. Biz bu konuda PKK'ya da defalarca çağrı yaptık, eleştirdik. HDP'yi dikkate almaları gerekir. HDP bütün bunları söylüyorsa eleştirilerini, önerilerini ortaya koyuyorsa, halkın sesini halkın vicdanını halkın genel kanaatini ölçerek yaptığı için bunu söylüyor. Evet biz sıradan bir parti değiliz, halk ile iç içe dinamik canlı bir yapıyız ve bu yapımızı barış için kullanmak istiyoruz, savaşı büyütmek için değil. Hiç kimse bizden ya da benden savaşın büyümesine sessiz kalmamızı beklememelidir. Böyle bir şey yapmayacağım. Kesinlikle barış sesini, barış çığlığını silahların susması beklentimizi her koşulla ifade etmeye devam edeceğim. İlkesel, siyasi ve ahlaki olarak doğru gördüğümüz için bu konuda ısrarcı olacağım. Buna da herkesin bilmesi lazım. Yani özellikle benden şahsımdan halkın beklentisi barışın sağlanması konusunda elimden gelenin yapılmasıdır. Bende bunun yapılması konusunda asla teredütlü davranmadım, davranmayacağım. Hiçbir zaman savaş politikasına kendi siyasi aklımı da teslim etmeyeceğiz, barış konusunda da ilkeli; ahlaklı tutumumuzu sürdüreceğiz. Herkes belki barışa ulaşma konusunda çözüme ulaşma konusunda farklı yol ve yöntemleri savunuyor olabilir, benim de yöntemim budur. Yani demokratik siyasette ısrarcı olacağız. AKP ne kadar büyük baskılar ortaya koyarsa koysun, biz AKP'yi siyaseten dize getirebilecek güce sahip olduğumuzu HDP olarak düşünüyoruz."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr