DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Diyarbakır'da belediye başkanları ve partililerle birlikte düzenlediği basın toplantısında, önümüzdeki dönemde 22 Mayıs'ta 4'üncü olağanüstü kongre yapacaklarını söyledi. Ortadoğu'da yeni bir 100 yılın sayfasının açıldığını ve Kürt halkı olarak kendi geleceklerini tayin etmeye, belirlemeye çalıştıklarını söyledi.

Yüksek, şöyle konuştu:

"Elbette bu değişim sürecinin nasıl olacağını belirleyecek olanlar bu süreçlerde rol oynayan temel aktörlerdir. Bunlardan biride elbette ülkeyi yöneten hükümet. Hükümetin izlediği politikalar, izleyeceği Türkiye'de değişim sürecinin ne şekilde olacağını belirleyecektir. Şuan da içinde bulunduğumuz süreç hükümetin politikaları doğrultusunda yaşadığımız bir süreç ve hükümet ısrarla bu değişim sürecini şiddet zeminine çekmeye çalışıyor. Şiddet zemininde ilerlemesine yol açıyor. Bu da maalesef giderek Türkiye'yi Ortadoğu'daki diğer ülkeler statüsüne adım adım yaklaştıryor."

"SARAY TARAFINDAN YÖNETİLEN BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

Türkiye'nin değişiminin demokrasi yönünde olması gerektiğini söyleyen Kamuran Yüksek, çoğullaşmanın, yerelleşme yönünde olması gerektiğini anlattı. Yüksek, şöyle devam etti:

"Bu kapsamda tekçiliğe karşı, merkeziyetçiliğe karşı, demokratik özerklik olarak formüle ettiğimiz projeyi Türkiye'nin gündemine bir kez daha koymak istiyoruz. Bütün ileri demokrasiye sahip dünya ülkeleri otonomi, eyalet, özerklik ya da fedaratif bir modelle kendilerini yönetiyor. Çünkü onlar bir gerçeği keşfettiler. Ne kadar yerelleşirseniz, ne kadar yerelden demokrasi inşa ederseniz, ne kadar toplumsallaştırırsanız, ekonomik olarak o kadar kalkınır. Sosyal olarak gelişim, dayanışma, kültürel gelişim güçlenir. Tam tersine ne kadar merkezleştirirseniz o kadar zayıflarsınız aslında her türlü hastalık, her türlü yanlış yönetim tarzına açık hale getirisiniz toplumu. O nedenle Türkiye'nin değişim istikameti yerel demokrasi yönünde olmalı. Ve yöntemde demokratik siyasal yollarla olmalı şiddet yöntemiyle olmamalı. AKP şimdi şiddet yolunu tercih ederek bütün muhalifleri, bütün kendi bütün perspektifi dışında düşünen kesimleri ezmeye, biat ettirmeye çalışarak sistemini tahkim etmeye çalışıyor. Biz Demokratik Bölgeler Partisi olarak temsil ettiğimiz kesimler, halklar, esas olarak Kürt halkı olarak kesinlikle AKP'nin bu tekleştirme, ulus, devler modelini yeniden tahkim etme ve merkezine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu toplumun yararına değil. Bu hiç bir kesimin yararına değil, ülkenin yararına değildir. Bizimle beraber aynı şekilde, aynı zamanda mücadele eden güçler var ve mücadelelerini sürdürüyorlar. HDP'nin AKP'ye karşı mücadelesini yükselttiği için şimdi meclis dışına itilmeye çalışılıyor. Şu anda fiilen Cumhurbaşkanı saray tarafından yönetilen bir durumla karşı karşıyayız. Bir ülke sistemsiz olamaz, bir sistem inşa olmak zorundadır. Biz kesinlikle yerele dayalı, yerel özerkliklere dayalı demokratik bir sistemin inşa edilmesi yönünde mücadele edeceğiz."

Olağanüstü kongrede Parti Meclisi'ni yüzde 80 oranında değiştirmeyi hedeflediklerini belirten Yüksek, eksik, yetersiz kaldıklarının farkında olduklarını, düşünce, ideolojilerini geliştirmek istedikleri toplumsal sistemi toplumun çok daha geniş alanına anlatmaları gerektiğini söyledi.

Yüksek, "Demokratik özerkliğin yerinden yönetimin, yerel demokrasinin, toplum ve ülke açısından gerekliliğini çok daha fazla anlatabilmeliydik. Öyle ki, oluşturacağımız model ve örneklerle hem Türkiye'nin tamamına hem de Ortadoğu'ya örnek olabilecek bir düzey durumu yakalayabilmeliydik. Bütün bu konularda eksik kaldığımız, yetersiz kaldığımızı düşünüyoruz, değerlendiriyoruz. Şimdi bu konularda daha etkin ve yetkin bir şekilde topluma hizmet edebilecek yeniden bir yapılanmaya gitme kararlılığı içerisindeyiz" dedi.

"HÜKÜMETİN POLİTİKALARI ÇOK ETKİLİ OLDU"

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, gazetecilerin, sorusu üzerine demokratik özerkliği yeterince anlatamadıklarını kabul ettiklerini söyledi. Yüksek, şunları ekledi:

"Kendi cephemizden halkları, toplumu, yeteri kadar aydınlatabildiğimiz, yeteri kadar bilinçlendirebildiğimizi düşünmüyoruz. Bu konuda hükümetin uyguladığı politikalar çok etkili oldu. Elimizdeki imkanlar araç ve gereçlerle de alakalı bir durum. Hükümet çok erken bir zamanda demokratik özerkliği, otonomi sistemlerini zararlı sistemler olarak topluma sunup, illegalize, terörize etmeye çalıştı. Türkiye toplumu da bizim gerçekten demokratik özerklikle ne istediğimizi ve demokratik özerkliğin neler getireceğini bilmiyor. Bunun getirileri nelerdir. Biz bunu kendimizde izah ediyoruz, diyoruz ki biz anlatamadık. Biz yeteri kadar çaba sarf etmedik. Ama öte yandan evet eğer toplum demokratik özerklikle şu andaki sistem arasındaki farkı yeteri kadar görmüş olsa, bunu yeteri kadar göstermiş olsaydık kesinlikle şu andaki durumları da yaşamıyor olabilirdik. Diğer taraftan hükümet bunu anlatmamıza, geliştirmemize müsaade etmiş olsaydı, bu süreç şiddet zeminine kesinlikle kaymazdı. Halk, toplum bilmiyor buraya savaşa gönderilen asker, polis de bilmiyor. Eğer halk toplum, halk bilseydi toplumun yüzde 95'i demokratik özerkliğe destek verirdi."

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr