İstanbul Kadıköy’de Halk Eğitim Merkezi’nde voleybol kursuna katılan kız çocuklarına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanan antrenör Onur E.’nin (41) daha önce de cinsel istismar suçundan ifadesinin alındığı ortaya çıkmıştı. Rize İl Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı ve Kızılay Şube Başkanı Mehmet Nuri Gezmiş (56), geçen ay, 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklanmıştı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan Gezmiş’in de yıllar boyunca bir çok kez çocuk istismarı nedeniyle soruşturma geçirdiği tespit edilmişti. Oysaki, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ne göre önlem alınsaydı, bu iki şüpheli eylemlerine sistematik bir şekilde devam edemeyecekti.

Sözleşme ne diyor?

Resmi Gazete'’de yayımlanarak, 10 Eylül 2011’de yürürlüğe giren sözleşmenin beşinci maddesinde, çocuklarla ilişki içinde çalışan kişilerin işe alımıyla ilgili hükümler sıralanıyor. Maddenin üçüncü fıkrası, “Taraflardan her biri, çocuklarla düzenli ilişki gerektiren bu mesleklere girişte, adayların çocuklara cinsel sömürü veya istismar fiillerinden hüküm giymemiş olduğundan emin olmak için gereken yasal ve diğer tedbirleri alır” diyor. Bu meslekler, birinci fıkrada, eğitim, sağlık, sosyal koruma, adli ve emniyet sektörleri ve spor, kültür ve boş zaman aktiviteleri ile ilgili alanlar olarak sıralanıyor. Ancak Türkiye’de bu konuda hiçbir çalışma yok. Hukukçular, ise bu konuda gizli bir kayıt tutulması gerektiği görüşünde. Çünkü her taciz vakası sabıka kaydına yansımıyor.


Yasal düzenleme yok

Trabzon Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı Berrak Pınar Alioğlu, “Onur E. ve Gezmiş, son dönemde basına yansıyan vakalardan yalnızca ikisi. Binlerce şüpheli, hatta hükümlü tacizci çocuklarla yakın temaslardaki işlerde çalışmaya devam ediyor. 2011’de kabul ettiğimiz sözleşme özellikle bu konuda devlete ciddi yükümlülükler yüklüyor. Türkiye’de ise bunu sağlayacak yasal bir düzenleme yok” dedi. Örneğin bir kişinin çocuk pornosu bulundurmaktan yakalandığında veya bir çocuğu internet üzerinden cinsel içerikli görüntüler izleterek taciz ettiğinde verilecek cezaya dikkat çeken Alioğlu, şöyle devam etti: “İlk olayda 6 aydan 2 yıla kadar  hapis cezası verilir. Ya ertelenir ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Çocuk pornosu bulundurma suçunun alt sınırı ise 2 yıldır. Ve genellikle eğer ilk suçsa bu, ceza alt sınırdan verilir. Özetle hayatında bir çocuğu cinsel içerikli olarak taciz eden bir insanın ceza almadan hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluyla yırtması çok muhtemeldir… ”

“Hakim ihbar edemiyor”

“Bir çocuğu taciz eden kişinin sonra da örneğin bir kreşte çalışması nasıl engellenir?” sorusunu Alioğlu, şöyle yanıtladı. “Teknik olarak mümkün değil…Çünkü bu kişi kreşe başvurup, kendisinden adli sicil kaydı istendiğinde bu suç için hüküm açıklanmadığı için, sicil kaydı temiz görünecektir. Savcılarla bazen tartışıyoruz, ya da yargıçlarla... ‘Ama avukat hanım ilk suçu’ diyorlar... Biz de diyoruz ki ‘sizin yakalayabildiğiniz’ ilk suçu... Örneğin hakim sanığın öğretmen olduğunu ve bir kreşte çalıştığını gördü, bu durumu (ceza alma konusunu) kreşe ihbar etme yetkisi de yok…”

Veri kaydı nasıl tutulacak?

Sözleşmenin ülkelere çocuklara karşı cinsel istismar suçunu işlemiş kişilerin verilerini kaydedip, DNA profiline kadar takip edilmesi yükümlülüğü getirdiğini de vurgulayan Alioğlu, “Bilgi edinmeden bu konuya ilişkin yetkili makamı sorduğumda, Adalet Bakanlığı demişlerdi. Adalet Bakanlığı’na,  bu suçlara bulaşanların veri depolamasına ilişkin bir düzenleme olup olmadığını sorduğumda, verilerin korunmasına ilişkin kanun tasarısına atıf yapmışlardı. Ama tasarıyı incelediğimde konuyla ilgili tek bir hüküm bulamadım” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr