Can Dündar ve Erdem Gül hakkında köşe yazıları ve haberleri “delil gibi” göstererek hazırlanan iddianame CHP’li milletvekillerinin büyük tepkisini çekti. Kimi vekil “köşe yazılarının altına imzamı atıyorum, hakkımda soruşturma başlatılsın” derken, kimi de iddianameyi “topluma gözdağı verme” girişimi olarak yorumladı.

TBMM’de arka arkaya basın toplantısı yapan milletvekilleri, iddianameyi şöyle değerlendirdi:

‘Tehdit suçu gizlemez’

Zeynep Altıok: Bu iddianame tam anlamıyla skandaldır. Gazeteciliği müebbet hapis cezasıyla tehdit etmek işlenilen suçları gizlemez. Cevabı aranması gereken esas soru şudur: Saklanacak ve sır olarak kalması gerekecek ne olduğu düşünülüyor ki bunu haberleştirenler devlet sırrını açıklamaktan müebbet hapis cezasıyla yargılanıyor? Baskı, tehdit ve hapislerle susturulmaya çalışan tüm toplum kesimlerinin; gazetecilik mesleğinin ve Can Dündar ile Erdem Gül’ün yanında olmaya devam edeceğiz.

Sezgin Tanrıkulu: Bu iddianame bir intikam iddianamesidir. Tarihimizde bir cumhurbaşkanının, bir basın davasında adını utanç vesikası olarak iddianamenin başına yazdırdığı tek olaydır. Bu iddianame, yazanlar ve cumhurbaşkanı bakımından bir utanç, yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül bakımından bir onur vesikası olarak da tarihe geçecektir. İddianame aynı zamanda bir korku belgesidir. Erdoğan’ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanma endişesi, iddianameyle açığa çıkmıştır.

Barış Yarkadaş: Can ve Erdem için hazırlanan sözde iddianame tel tel dökülmektedir. Türk hukuk tarihi, iddiası olmayan bir iddianame ile karşı karşıyadır. 473 sayfalık iddianamede, Can ve Erdem’in suçlanabilmesi için tek bir iddia, kanıt ve delil dahi yoktur. Savcının, MİT TIR’ları haberi üzerinden başlattığı iddianame duvara toslamıştır. İddiasız iddianame, Can ve Erdem’in sadece yazdıklarından ötürü, emir ve talimatla tutuklandığını göstermiştir. Savcı eğer bir suç arıyorsa, TIR’larla silah gönderenlerin peşine düşmelidir... Ancak savcı, ne yazık ki; bunu yapmak yerine hayali senaryolar peşine düşmüş, Can ve Erdem’i iddia olunan FETÖ ile bağdaştırmaya çalışmıştır. Savcı, Dündar ve Gül’ün suç tarihini 2 Aralık 2013’ten başlatıp 11 Ocak 2016’ya kadar uzatmıştır. Buna göre, Can ve Erdem, faşizmin tecridi altındayken de mi suç işliyor?

Mehmet Tüm: Can Dündar’ın iddianamede suç unsuru olarak gösterilen köşe yazısındaki her satıra katılıyorum. Ben yazmışım gibi de sahip çıkıyorum. Yani bu suça ortak oluyorum. Savcılara da kendimi ihbar ediyorum. Buyrun hemen soruşturma başlatın, fezleke hazırlayın. Bekliyorum. İki gazeteciye istenen cezalar, ortaçağ mahkemelerinin bile iddia edemeyeceği düşünce özgürlüğünü yok sayan anlayışın göstergesidir.

‘Yazmak ne zamandır suç?’

Kazım Arslan: Düşüncelerini açıkça ve net olarak yazmak ne zamandır suç oldu? Bunlar suçsa, hiç kimsenin konuşma hakkı yok demektir. Bugün Türkiye’de basın özgürlüğü kalmamıştır.

Orhan Sarıbal: Savcılar ne yazık ki Cumhurbaşkanı’nın istekleri doğrultusunda hareket etmektedir. Cumhurbaşkanı bir süredir kendisine ve hükümete darbe yapılmak istendiğini söylemektedir ancak kendisi, laik eğitime, parlamenter sisteme, yargı bağımsızlığına darbe yapmıştır.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr