Tanrıkulu, Kürt meselesinin, şiddetle, silahlı yöntemle, terör eylemleriyle çözülemeyeceğini belirterek, bunu Kürtlerin de görüyor olduğunu söyledi. Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin evlerinde başlarından tabancayla vurularak hunharca şehit edilmesinden sonra hükümete bir zemin de sunulduğunu dile getiren Tanrıkulu, "O ölüm olayları bir başlangıç oldu ve daha sonra hendekle, barikatla da bu hükümetin, bugün uyguladığı zulme bir meşrulaştırma aracı oldu." dedi.

Hiçbir zaman derin devletin bu hükümet tarafından tasfiye edildiği görüşünde olmadığını ifade eden Tanrıkulu, derin devletin Erdoğan ve bu hükümet zamanında da yeniden örgütlendiklerini dile getirdi. Tanrıkulu, şu anda derin devlet zihniyetinin bu kirli yapılarının, Erdoğan'ın ve hükümetin elinde kullanıldığına dikkat çekti.

Gündeme ilişkin soruları cevaplayan CHP eski Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi soruşturmasıyla ilgili bir soruya Tanrıkulu, bu kadar zaman geçmesine karşın soruşturmada tek bir ilerleme olmadığını ifade etti.

"17 SANİYELİK GÖRÜNTÜ KAYIP; SORUŞTURMADA HİÇBİR İLERLEME YOK"

Bütün görüntülerin olduğunu ama Tahir Elçi'nin düştüğü 17 saniyelik görüntünün olmadığını belirten Tanrıkulu, "Bu kadar büyük bir tesadüf olamaz. Hiçbir ilerleme yok. Olması gereken şudur: Orada iki tane elinde silah olan, kaçan ve polisleri şehit eden militan var; diğer güvenlik güçleri var. Savcının yapacağı tek işlem var; tümünü sanık gösterip, havadan silah gelmediğine göre balistik incelemesi yapıldı, tümünü şüpheli gösterip dava açmaktır. Davutoğlu istediği kadar söz versin, durum ortada. Arkadaşlarımdan aldığım bilgi, soruşturmada hiçbir ilerleme yok. Daha bir tek şüphelinin ifadesi alınmamış. Gösterdikleri istihbarat şubesinden memurlar var; onların bile doğru dürüst ifadesi alınmamış, dosyaya konmamış." diye konuştu.

"İBRET OLSUN DİYE TAHİR ELÇİ SOKAĞIN ORTASINDA ÖLDÜRÜLDÜ"

Linç kampanyasına maruz bırakılan Tahir Elçi'nin öldürülerek, Türkiye'nin gözü önünde herkese bir tehdit vasıtası olarak gösterildiğini ifade eden Tanrıkulu, "Bakın biz, en sevdiğiniz, bu işlerde en önde olan dostunuzu bile böyle sokağın ortasında öldürtürüz, faili de yakalatmayız. Size ibret olsun." denerek mesaj verildiğini kaydetti. Kaza kurşunu da olabileceğini, olmayabileceğini, bunun bilinmediğini vurgulayan Tanrıkulu, "Bu 8 kilometrelik militanları takip mesafesi, indikleri yerler konusunda hangi soruşturma yapıldı? O aracı oraya kadar getirenler, durduran polise gerekli bilgiyi vermeyenler, hangi birimlerse; bu olayın oluşmasına onların katkıları vardır. Büyük bir iddia ortaya atıyorum. Kayapınar mahallesinden Balıkçılarbaşına kadar o aracı takip edipte durdurmayan, orda durdurup da polis memurlarına önlem almaları için gerekli bilgiyi vermeyenler, ölümlerine engel olmayan ve daha sonra o şekilde hendeğin arkasına kadar gidebilecek imkanı sağlayanlar kimlerse eğer; Tahir Elçi'nin ölümünde de onların katkısı vardır." şeklinde konuştu.

"PARALEL YAPI ŞU ANDA SARAYDA"

Türkiye'de en güvenilmez kurumlarının başında yargının geldiğine dikkat çeken Tanrıkulu, verdikleri kararlar sebebiyle şu an hakim ve savcıların hapiste olduğunu vurguladı. Yargı bakımından birinin kara dediğine diğerinin beyaz dediği bir ortam olduğunu dile getiren Tanrıkulu, bu ortamın çürümüş ve güvenilmez bir ortam olduğunu söyledi.

AK Parti'nin Ergenekon ile işbirliği yaptığı iddialarıyla ilgili bir soruya ise Tanrıkulu şunları söyledi: "Eski derin devletin yeni sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi ve Erdoğan'dır. Derin devleti hem bu hükümet içerisinde oluşturdu, Davutoğlu'na teslim etti; hem de kendi derin devletini başka mekanizmalarla sarayda oluşturdu. Eğer paralel yapı diyorsa; bence paralel yapı şu anda sarayda maalesef. Sarayda paralel bir hükümet var, paralel yapı orda kümelenmiş durumda. Her bakanlığa denk düşecek bir birim var, başkanlık var; daha da ötesi istihbarat var. Başka eylem planlarının yapıldığı yerler var. Bize ifade edilen şudur: Doğu ve Güneydoğu'daki şuan gelişen olaylar bakımından valilerin ve kaymakamların bir insiyatifinin olmadığı; o insiyatifin doğrudan doğruya saray kaynaklı mekanizmaların elinde olduğu ve ordan idare edildiği şeklinde yaygın kanaat var. Artı bir de ne idiğü belirsiz, gerçekten güvenlik güçleri olup olmadığı belli olmayan birimler var. Halkın ifade ettiği 'Esedullah timleri' falan, yansıdı. Bu eskinin JİTEM'inin karşılığıdır. Şimdi adı JİTEM olmaz, başka bir yapı olur. Ben, derin devletin, hiçbir biçimde bu hükümet tarafından tasviye edildiği görüşünde olmadım zaten. Erdoğan ve bu hükümet zamanında da yeniden örgütlendiler ve şuanda derin devlet zihniyetinin bu kirli yapıları, Erdoğan'ın ve hükümetin elinde maalesef kullanılıyorlar. Bu hükümet de belki derin devletle mücadele ettim görüntüsü verdi ama asıl niyeti ona sahip olmaktı, onu kendi iktidarı için kullanmaktı. Şimdi yaptıkları odur."

"HALK HENDEK, BARİKAT, SİLAHLI YÖNTEM DE İSTEMİYOR; TANKLA, TOPLA ÖLÜM VE YIKIM DA İSTEMİYOR"

Meclis'in bu kadar işlevsiz hale geldiği hiçbir dönem olmadığının altını çizen Tanrıkulu, muhalefetin hiçe sayıldığı, Parlamento hukukunun tamamen çoğunluğun elinde ezildiği bir ortam olduğunu ve bunun da başkanlık için yapıldığını ifade etti.

Güneydoğu'da yaşanılan hadiseler ve PKK'nın hendek yöntemiyle ilgili bir soruya Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Türkiye'nin Kürt meselesi, şiddetle, silahlı yöntemle, terör eylemleriyle çözülmediği ortada. Çözülemez; böyle bir yöntem artık dünyanın da kabul ettiği bir yöntem değil. Dünyanın kabul etmediği bir yöntemin başarılı olma şansı da yok. Bunu Kürtlerin de görmemesi mümkün değil. Kürtler de tabiki bunu görüyorlar. Bu yöntemlerin artık kendi sorunlarını dünyaya anlatma, Türkiye'ye anlatma; bundan çözüm bulma aşamasını Kürtler çoktan aşmışlar. Dolayısıyla bu yöntemlerin hiçbir biçimde olmaması lazım. Ceylanpınar'da hunharca öldürülen iki polis memurundan sonra hükümete bir zemin de sunulmuş oldu. O ölüm olayları bir başlangıç oldu ve daha sonra hendekle, barikatla da bu hükümetin, bugün uyguladığı zulme bir meşrulaştırma aracı oldu. O nedenle söylüyoruz; barikatla, hendekle, silahla, bu yöntemlerle Türkiye'nin Kürt meselesi maalesef ama maalesef zorlaşır, işinden çıkılmaz bir hale gelir ve çözülmez. Bunun karşılığında da uygulanan şiddet, tank, top, yıkım, ölüm, sivillerin yaşamını gözetmeyen anlayış, herkesi düşman gören ve düşman ceza hukuku uygulanan anlayış da kabul edilemez. Bunlar birbirini besleyen anlayışlar ve yaklaşımlar doğru değil. O nedenle hep söylüyoruz; üçüncü bir seçenek de var. Aklıselim, sağduyu ve bu sağduyu ile Parlamento harekete geçecek mekanizma. Biz, işte bunu bize dayatanların, bu dayatmasına teslim olmayalım diyoruz. Dayatıyorlar bize, biz teslim olmayalım. Halk da böyle düşünüyor. Evet, hendek, barikat, silahlı yöntem istemiyor ama tankla ve topla da ölümde istemiyor, yıkım da istemiyor."


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr