7 Mart 1990'da işine gitmek üzere İstanbul Suadiye'deki evinden çıktığı sırada şoförü Sinan Ercan'la birlikte öldürülen gazeteci Çetin Emeç  Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki mezarı başında anıldı

Çetin Emeç'in sarı-kırmızı çiçeklerle süslenmiş mezarına, yine sarı kırmızı çiçeklerle hazırlanmış Hürriyet Gazetesi ve Galatasaray Eğitim Vakfı'nın çelenkleri konuldu.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin anma töreninde bir konuşma yaptı. Ergin, "Aradan bir çeyrek yüzyıl geçmiş olmasına karşılık hepimizin onun hatırasına duyduğumuz saygıyı göstermek, onun anısını yaşatmak üzere toplanmamızın bir anlamı ve değeri var. Bu, her şeyden önce geçen zamanın onun ismini eskitemediğini, hatırasının güçlü bir şekilde zamana karşı durduğunu ve yakınlarının ve meslektaşlarının ona olan sevgisinin azalmadığını gösteriyor. Bazı insanlar öyle güçlü kişiliklerdir ki, öldükten sonra da hatıralarıyla konuşmaya, mesajlarını vermeye ve bizlerle yaşamaya devam ederler. Onların mesajları eskimiyor.

Onun mezarı başında toplanmak bize hem onu anmamıza değerli bir vesile oluşturuyor ama aynı zamanda o yaşasaydı bugüne nasıl değerlendirirdi sorusuna bir yanıt arayıp bugüne onun hatırası üzerinden bakmamız için de bir vesile oluşturuyor. Bu yönüyle baktığımızda bugün karşısına çıkacak tabloya nasıl bir tepki vereceğini tahmin etmemiz hiç de zor değildir. Ancak her şeye rağmen Hürriyet'in bağımsız çizgisini koruduğunu görmek muhtemelen onu karşılayacak tablo karşısında tesellisi olurdu. Tabii basın dışında Galatarasay'ın durumuna da çok üzülürdü, kuşku yok…" dedi.

"TÜRK BASINI BU ÖZGÜRLÜK İÇİN BÜYÜK BEDELLER ÖDEMİŞTİR"

Sedat Ergin, "Geçen yılki konuşmamda da vurguladığım en önemli hususlardan biri Çetin Bey'in gazetelerin kuvvetli mesajlarla çıkmaları gerektiğine inanan bir ekolün temsilcisi olmasıydı. Ona göre gazetenin birinci sayfası, birinci sayfasındaki manşeti her zaman gündemi sarsan, gündemi belirleyen bir kuvvette olmalıydı" dedi.

Ergin, "Aksi takdirde yaptığı gazete içine sinmezdi. O çarpıcı manşetlerin gücü aynı zamanda o ülkede basın özgürlüğünün gücünün de göstergesidir. O manşetler ne kadar çeşitlilik gösteriyorsa, o manşetler ne kadar canlıysa, o manşetler ne kadar basındaki bir büyük gazetecilik rekabetini yansıtıyorsa o ülkede basın özgürlüğünün de o kadar iyi bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü basın özgürlüğü son tahlilde doğru olduğu sürece istediğin manşeti atabilme özgürlüğüdür. Gerçek demokrasilerde gazetelerin var olmalarının temelinde bu özgürlük yatar. Bu, bir demokrasinin en yaşamsal güvencelerinden biridir. Bir ülkede manşetler zayıfsa demokrasi de zayıftır. Türkiye'de demokrasi tarihi başka alanların yanı sıra bu özgürlük için, manşetler için de verilen mücadelenin de tarihidir ve bu mücadele iniş çıkışlarla doludur. Türk basını bu özgürlük için büyük bedeller ödemiştir. Türkiye'de gazeteciler büyük bedel ödemişlerdir, muhabirler ödemiştir, köşe yazarları ödemiştir, gazete sahipleri, yayıncılar ödemiştir. Bu, işini kaybetmek olmuştur, hapis olmuştur, gazetelerin kapatılması olmuştur ve gazetecilerin hayatlarıyla ödedikleri büyük bedeller olmuştur" şeklinde konuştu.

"SUİKASTLARA KURBAN GİDEN BÜTÜN MESLEKTAŞLARIMIZIN HATIRALARINI SAYGIYLA ANMAK İSTİYORUM"

Sedat Ergin, "2016 yılına geldiğimizde basının içinde bulunduğu duruma baktığımızda ne yazık ki çok iyimser olamıyoruz. Gazeteciler, yayıncılar yine yüksek bedeller ödüyorlar. Pek çok meslektaşımızın, arkadaşımızın yaşadıkları sıkıntılar, çektikleri çileler bizi karamsarlığa sevk ediyor. Bizim kuşağımız gazeteciler 70'li yıllarda gazeteciliğe başladığında, tek parti döneminde, sonra demokrat parti döneminde, ardından 12 Mart döneminde gazetecilerin ödedikleri yüksek bedellerin öykülerini öğrenerek yetiştik, onların, meslek büyüklerimizin, cezaevi anılarını öğrenerek yetiştik. Aynı tabloların 2016 yılında da karşımıza çıkıyor olması gazetecilerin kaderinin hiç değişmediği, hala kat etmemiz gereken büyük bir mesafe olduğunu bize gösteriyor. Bu tablo bir başka kesitine baktığımızda, yakın tarihimizdeki büyük suikastların kurbanlarının, hedeflerinin önemli bir bölümünün bu ülkenin büyük gazetecileri olması bu yönüyle düşündürücüdür. Çetin Emeç bunlardan biridir, Abdi İpekçi bunlardan biridir, Uğur Mumcu bunlardan biridir. Türkiye'nin istikrarına, huzuruna, esenliğine, demokrasisine kastedenler kendilerine önce gazetecileri hedef almışlardır. Bu çerçevede bugün Çetin Bey'in mezarı başında onu anarken, 1979'da öldürülen Abdi İpekçi, 1993'te öldürülen Uğur Mumcu da dahil olmak suikastlara kurban giden bütün meslektaşlarımızın hatıralarını saygıyla anmak istiyorum" dedi.

"ONU ÖZLÜYORUZ, ONU RAHMETLE ANIYORUZ"

Ergin sözlerine söyle devam etti: "Çetin Emeç, Hürriyet'in gelenekleriyle, Hürriyet'in temsil ettiği güçlü ve bağımsız gazetecilik çizgisiyle özdeşleşmiş bir isimdi. Dönemler değişebilir, genel yayın yönetmenleri değişebilir ama önem taşıyan, Hürriyet gibi büyük bir gazetecilik müessesesinin bu bağımsız çizgisinin devamıdır. Geçen yıl burada söylediğim bir gerçeği bugün bir kez daha tekrarlamak durumundayım. Türkiye'de bağımsız gazeteciliğin değerinin her zamankinden daha kuvvetli bir şekilde fark edildiği, algılandığı bir dönemden geçiyoruz. Su ve temiz hava bir insan için ne kadar hayati ise bağımsız gazetecilik de bir toplum için o kadar hayatidir. Toplumun çıkarlarını gözetebilmenin, demokrasimizi koruyabilmenin, hukuku devletini yaşatabilmenin bütün yolları bağımsız gazeteciliğin yaşatılması hedefinden de geçiyor. Bir dönem Çetin Beyin taşımış olduğu bu bayrağı aynı doğrultuda, bağımsız gazetecilik hedefi doğrultusunda taşımaya devam etmek, hem mesleğimize hem de yaşadığımız topluma ve ülkemize karşı önemli bir görev ve sorumluluktur. Çetin Bey'in hatırasını işte bu duygularla anmak istiyorum. Onu özlüyoruz, onu rahmetle anıyoruz, bir kez daha yanı başında ona sevgimizi ifade ediyoruz"

DUALARLA ANILDI

Sedat Ergin'in konuşmasının ardından Emeç'in mezarı başında dualar okundu. Törende silahlı saldırıda öldürülen Emeç'in şoförü Sinan Ercan da anıldı.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr