'Ali Baba ve 7 Cüceler'in ardından bugünden itibaren 'İftarlık Gazoz' filmiyle sinemalara konuk olan Cem Yılmaz, aynı zamanda tutkulu bir sanat koleksiyoneri...

Cem Yılmaz, koleksiyonerliğe nasıl başladığını, ne tarz işleri sevdiğini, hangi sanatçıları takip ettiğini İstanbul'un belli noktalarına ücretsiz dağıtılan Artkolik dergisinden Sebla Tanık'a anlattı...

İşte Artkolik Dergisi'nde yayımlanan Cem Yılmaz röportajının bir bölümü

BİZİM MEMLEKETTEN KOPTUM

Sanattaki geçmişiniz nedir? Koleksiyonerliğiniz nasıl başladı ve bugün ne noktada?

Karikatür geçmişimden kaynaklı, çizgiyle her zaman ilişkim vardı. Kendi kabiliyetim açısından desenle çok fazla olmasa da her zaman sanat konusuna ilgim ve bilgim vardı. Orjinal iş toplama maceram ise çok eski değil. Yaklaşık 15 sene öncesine dayanır. Satın almak maddi bir konu, çok pahalı işlere pek yönelmiyorum. İlk başta birkaç Türk ressamın işlerine ilgi duyup alsam da, sonrasında bizim memleketten koptum. İnternet üzerinden dünyayı takip etmekten oldu bu biraz da. Bir de açıkçası zevkime göre bir şeyler almaya niyetliydim ve onlar da yabancılardan çıktı. Yine de ofisimde çok fazla Türk sanatçı var. Topladığım işlerin tamamı online. Artnet, Artprice... Önce bilgi almak için bakmaya başladım. Ne olup bittiğini araştırdım. Sonra bütçesi her çaptan, online müzayedeler yapılmaya başladı bu sitelerde. Bunlardan hem kendi bütçeme, hem de beğenilerime uygun işleri toplamaya başladım. Hiçbir zaman 5’e aldım, 7’ye satarım gibi hesaplarım olmadı. Bu araba değiştirmek gibi bir şey değil, aldığım eserlerden çok azını elimden çıkardım. Ben eserleri paraya dönüştürmek için bir sebep bulamıyorum. Çünkü severek alıyorum. Ama asla bir sanatçı popüler oldu diye eserini almam. ‘Gibi yapan’ işlerden de uzak dururum. ‘Bak Banksy gibi yaptım’. Aferin! Hayır böyle şeylerden hoşlanmıyorum. Yeni bulunmuş tekniklerden hoşlanıyorum, Çağatay Odabaşı gibi, Ali Elmacı gibi... Ali’nin eserlerini hem işçilik olarak çok beğeniyorum, hem de kişiselliğini çok beğeniyorum. ‘Koleksiyonuma eklemek istediğim sanatçılar’ gibi bir kavramım da yok. Bazen sadece uzaktan izlemek de güzel... Bazen de birini seversem, onun birkaç işini de alıyorum. Bir müddet ilgileniyorum onunla.

POP-SÜRREAL İŞLERİ SEVİYORUM

Peki tarzınız nasıl?

Benim sevdiğim türün hepsi aşağı yukarı aynı çizgide. Aslında karikatüre, grafiğe yakın işler seviyorum. Eskiye nazaran, çok ‘yüksek sanat’ gibi görünmeyen, pop-sürreal işleri tercih ediyorum.

ARTIK GİTMİYORUM ÇÜNKÜ RAHAT BIRAKMIYORLAR!

Yoğun bir temponuz var. Sanat izlemeye, sergileri gezmeye ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

Sergileri gezmiyorum. Burada bazen Contemporary’ye gidiyordum ama artık gitmiyorum. Çünkü rahat bırakmıyorlar. Ne amaçla geldiğinizle ilgili hiç kimsenin bir fikri yok. “Gelsene, gelsene” ile geçiyor tüm geziniz. Bu şekilde vakit geçirmek istemiyorum. O zaman bir gün Bebek Kahve’de buluşalım? Ben size gelmedim ki! Eserlere geldim. Zaten çok şakasını yaptım artık onlar da beni almayacak (gülüyor). Dünyada bir Art Basel niyetim vardı. Amerika’dan alışveriş yaptığım galerilerden davetler geldi, gidemiyorum. Takip ediyorum ama. Katılan galerilerde enteresan bir şeyler varsa zaten önceden haberim oluyor.

Röportajı okumak için tıklayın.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr