Can Dündar ve Erdem Gül, öğleden sonra Cumhuriyet gazetesine geldi. Mesai arkadaşlarıyla sarılıp hasret gideren Dündar ve Gül, daha sonra binaya girdi. Kameraların karşısına geçen Dündar ve Gül, basın mensuplarının sorularını cevapladı. Can Dündar’ın açıklamalarından satır başları şöyle;

"CEZAEVİ ÇOK GÜVENLİ BİR YER, İÇERİDE HİÇ HIRSIZ YOK"

"Bugün ilk defa ufuk çizgisini görüyoruz. Hep duvara bakıyorduk. Sabah mesailerini avluda yapıyorduk dört duvar arasında. Pencere görmek, ufuk çizgisini, gökyüzünü, dost yüzle, gülümseyen yüzler görmek hepsi yeni. Hani çok uzun yıllar yatmış gibi konuşmak istemiyorum ama bir gün ile bir yıl hakikaten neredeyse aynı. Sonunda bir çile çekiyorsunuz ve gerçekten ağır tecrit koşullarıydı. Dostların ilgisi sayesinde aştık. Avukatlarımız, milletvekilleri ve ailelerimiz sayesinde aştık. Nihayet gazetemize kavuştuk.

Hepinize tavsiye ederim orada (Silivri Cezaevi) ev sahibi olmak. Dubleks villalar var. Duvar manzaralı çok güzel… Konu komşu hepsi eğitimli insanlar. Okumuş yazmış insanlar, savcılar, hakimler, askerler… Hiç hırsız yok. İçeride rahatsınız. Hırsızlar giremiyor biliyorsunuz. Yüksek güvenlikli ve çok güvenlikli bir yer. Dilerim o haberi yazan arkadaşlar da en kısa zamanda konfordan yararlanabilirler -ki yararlanacaklarını tahmin ediyorum."

"TECRİTİ ANLAMALARI İÇİN LÜKS VİLLADA BİR SÜRE YATMALARI LAZIM"

"Boş yatak var mı?" sorusuna Dündar, şu cevabı verdi: "Boş yatak var, yani biz çıktık iki tane boşaldı şimdi. Muhtemelen hızla orayı dolduracaklardır. Yani inşaatçı kafası ‘abi dublekste yatıyorlar bir de şikayet ediyorlar’ diye. Yani tecrit diye bir şey, bir insanı isterseniz saraya koyun bu insanlığa zulümdür. İnsanlar sırf buna katlanmamak için ölüme gittiler, kendilerini yaktılar. Büyük bir katliam yaşandı Türkiye’de. Tecriti anlamaları için o lüks villada bir süre yatmaları lazım."

"GÜÇ DENGELERİ DEĞİŞİNCE YARIN DAHA FAZLA MİKROFONLA BİR ARADA OLURUZ"

Birçok basın kuruluşunun tahliyelere yer vermemesinin sorulması üzerine Dündar, şöyle konuştu: "Biz çıkana kadar buradaki mikrofonların bire düşmemiş olması çok sevindirici. Tebrik ediyorum 5 kanalı... İyimser yönden bakmak lazım. Çok korku iklimi hakim. Herkes lafını seçerek söylüyor. Zaten bizim içeri alınmamızın nedeni de gözdağı vermekti. İçeridekileri cezalandırmak kadar dışarıdakilere de bir gözdağı vermek. Etkisini gösterdi. Ama sonuç aldı mı diye bakarsanız… Alamadı. Sonuçta biz dışarıdayız yine yüksek sesle konuşuyoruz. Herkese tavsiye ediyorum. Girersiniz, yatarsınız, biraz kitap okur çıkarsınız. Korkutmak için içeri attılarsa ters etki yapıyor. O kadarda facia değilmiş deyip sesiniz daha yüksek çıkıyor. Bunlar geçer. Yani bu mikrofonlar biraz iktidara odaklıdır. Yarın güç dengeleri değişince daha fazla mikrofonla bir arada oluruz."

"UMUT NÖBETİ DEVAM ETMELİ"

"Umut nöbeti devam edecek mi? Katılmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Dündar, “Erdem ile konuştuk, biz (umut nöbeti) çok kıymetli buluyoruz. Son dönemin bizim için en kıymetli sivil itaatsizlik eylemi. Çünkü orada protesto yasak. Sessiz çığlıktı o. Her hafta sonu gelenler oldu. Biz onların uzattığı ipe tutunarak çıktık. Biz de katılmak istiyoruz. Hem Diyarbakır’a hem de Silivri’ye katılacağız. Bence devam etmeli. Son gazeteci de çıkana kadar… Güneydoğu’da unutulmuş koşullarda çalışan gazeteciler var. Gene biz üzerimize dikkat çekmeyi başardık bir şeklide. Ama tamamen adları bilinmeyen çok meslektaşımız var. Şimdi onlarla ilgilenme zamanı. Onları dışarı çıkarmamız gerekiyor. Dilerim bize gösterilen bu ilgi onlara da yönelir. Biz de ona vesile olmaya gayret edeceğiz, elimizden geldiğince..." şeklinde cevap verdi.

ERDEM GÜL: TUTUKLU GAZETECİLERİ UNUTMAMALIYIZ

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül de, şu görüşleri dile getirdi: "(Can Dündar ile) Kırkıncı günde bir araya gelebildik. İlk tutuklandığımız günden itibaren yan yana konulduğumuzu biliyorduk. A1 blok 5 ve 6’da kalıyorduk ama bir birimizi görmüyorduk. Sesimizi de duyurmak olağanüstü güç. Can’ın yazdığı yılbaşı menüsü haberini belki hatırlıyorsunuz, tost meselesi. Onun için insanlar orada bin bir türlü meşakkat çekiyorlar. İki adımlık bir yerde kapıyı üzerinize kapatmışlar. Akşam 5’e kadar bahçe kapısı açılıyor.

Türkiye’de bu işler vardı biz de en azından pratik olarak bilmiyorsak teorik olarak bir külliyat var Türkiye’de, hapishane külliyatı. Biz özgürlükleri bir kaybedip bir buluyoruz. Bir kaybettirip bir buldurtuyorlar bize. Sonra hep beraber oturup seviniyoruz. Halbuki bir süre önce elimizde olan hakları kaybedip bunu geri aldığımıza seviniyoruz. Türkiye için asıl kötü olan durum bu.

Hala cezaevinde gazeteciler var. Buruk bir sevinç oldu bu. Nihayetinde insanlar o koşullarda tutukluluklarını devam ettiriyorlar. Onları da unutmamamız gerekiyor. Bizim çıkışımız onların unutulmasına vesile olmamalı."


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr