Süper Lig'in 2015-2016 sezonunu sezonu Milliyet'ten Bilal Meşe'ye değerlendiren Şansal Büyüka, ilginç ifadeler kullandı.

Bilal Meşe'nin 'Şansal Büyüka ile Dobra dobra' başlıklı yazı şu şekilde:

Süper Lig’de filmin finali bir anlamda “Beklenen son”la tamamlandı. En çok hak ettiği söylenen, en iyi futbolu oynadığı dile getirilen Beşiktaş, perdeyi “mutluluk”la kapatırken, Fenerbahçe’de ise sevinç “başka bir bahara” kaldı.
Duayenimiz Şansal Büyüka ile sohbete, Beşiktaş için başlamasak olmazdı.

Geçen sezon Biliç, bu yıl Şenol Güneş... İki karakterli teknik adamın elindeki Kartal, futbol olarak doyurmuştu. Bu sezon bir de geçen yıl kaçırdığını yakaladı. Bu başarının kahramanlarından oluşan bir liste yapsanız nasıl sıralarsınız?

Fikret Orman... Fikret Orman... Fikret Orman... Hep söylerim, iyi ya da kötü fatura her zaman liderlere kesilir. Son iki hocadan önce Samet Aybaba’yı da bu ekibe katmak gerekir. Beşiktaş’ta kadro yapılanması Samet Aybaba ile başladı, futbolun olgunlaşması ise Biliç ve Şenol Güneş ile devam etti. Ancak her transfer döneminde son kararı Fikret Orman verdi. Elbette kendi gözleyerek, danışmanları ile tartışarak, parasal gerçeklere uyarak... Şunu kesin söylemeliyim; zaten herkes söylüyor, bir kulüp üç yıl içinde bunaldığı icra takiplerinden kurtuluyorsa, bu sıkıntıda 100 milyon dolar maliyeti aşan bir stat yapıyor ve son sezonda, stadı yokken, adeta çadır hayatı, kamp hayatı yaşayarak şampiyon oluyorsa, bu tarihin en anlamlı şampiyonluğu sayılır.
Beşiktaş bir “kurtuluş savaşı” yaptı ve Fikret Orman ile silah arkadaşları bu savaştan zaferle çıktı. Feda... Cefa... Sefa... Beşiktaş ve Türk sporu bu üçlemeyi unutmasın.

Futbolda dün yok, yarın var. Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde başarıyı, gelecek sezon da ligde şampiyonluğu yakalaması için neler yapmalı?

Beşiktaş orta alan ve hücumcularda mevcut kadroyu korursa, çok iyi iki stoper ile en azından bir sağ bek alırsa, gene şampiyonluğun en büyük adayı olur.

Ayıp ediyor

“Şu takımdan giderse, Beşiktaş kayıp yaşar. Durumu alt üst olur” diyebileceğiniz kimler var?

Beşiktaş’tan kim giderse gitsin, yerine daha iyilerinin hazır olduğunu, hatta o futbolcularla sözleşme yapılıp kasalarda saklandığını duyuyorum. Ama Gomez ayıp ediyor. Fiorentina’daki kayıp yıllar ve büyük paslanmışlıktan sonra, Beşiktaş’ta parlayıp, yeniden Alman Milli Takımı’nı yakalayıp, sonra da “iyi takım kurulursa kalırım, yoksa giderim” demek, en azından koca bir sezon cepheye silah taşır gibi kendisine o gollük pasları taşıyan takım arkadaşlarına karşı ayıp...

Küçük Seba!

Beşiktaş, sessiz sedasız bir kongre yaşadı. Yönetim değişti ama aslında bir değişim olmadı. Fikret Orman ve ekibinin çoğunluğu kaldı. Orman, nasıl bir başkan sizce...

Fikret Orman, Beşiktaş tarihinin en önemli bir, iki başkanından biri... Ben ona yıllarca önce “küçük Süleyman Seba” demiştim de karşıtlarının hücumuna uğramıştım. Bakın ne ekerseniz onu biçiyorsunuz. Beşiktaş bu sezon transfere sadece 11 milyon euro bonservis parası ödedi. Fenerbahçe, bizzat kendi yöneticilerinin açıklamalarına göre bonservis bedeli olarak en az 50-60 milyon euro harcadı. Beşiktaş’ın beş-altı katı...
Beşiktaş transferi yaparken aklını kullandı, Fenerbahçe sadece para gücüne dayandı. Ne oldu? Akıl parayı yendi. Mario Gomez’i bir lira kiralama bedeli ile almak, satışı olduğu taktirde bonservis bedelinden yüzde kırk hisse kapmak tam bir yönetim başarısıdır. Mario Gomez’den beklediğini alamazsan, en fazla hayallerin ölür. Ama sürekli 5-10 milyon euroları verip beklediğini bulamazsan, önce paraların batar, sonra hayallerin ve hedeflerin...

Yılın jokeri: Cenk Tosun

Sadece iki maçta ilk on birde oynadı. Beşiktaş’ın kritik giden her maçının son 10-15 dakikasında oyuna girdi, birbirinden önemli 8 gol attı, asistler yaptı. Bir maçta üç gol attı, ertesi maç kesildi, gene sesi çıkmadı. Kulübenin örnek profesyoneli olarak milli takıma gitti... Beşiktaş’ta yedek kaldı ama belki de milli takımın bankosu olacak. Yılın örnek adamı Cenk Tosun...

Deniz bitti!

UEFA ile yapılan anlaşmaya göre artık istediğin gibi para harcamak yok. Fenerbahçe artık istese de öyle sansasyonel, popülist, geçmişinde büyük kariyeri olan oyuncuları bol keseden alamaz.

Fenerbahçe’nin önünde iki yol var. Biri, sonun başlangıcı olarak görünen ve kupanın alınamaması durumunda gidilecek bir yol... Diğeri ise Ziraat Türkiye Kupası zaferiyle sapılacak “teselli” güzergahı...

Sarı-lacivertlilerin “kupalı” ve “kupasız” senaryosunu bir tanımlasanız...

Fenerbahçe’de şu anda en büyük senaryo, UEFA ile yapılan Finansal Fair Play anlaşması... Bu anlaşmaya göre artık istediğin gibi para harcamak yok. Yani deniz bitti. Fenerbahçe artık istese de öyle sansasyonel, popülist, geçmişinde büyük kariyeri olan oyuncuları bol keseden alamaz. Ayrıca almamalı... Diego, Nani, Van Persie, ne yaptılar? Aldıklarının karşılığını verdiler mi, büyük kariyerlerini ve şöhretlerini Fenerbahçe için kullanabildiler mi? Ayrıca artık sattığından gelen para ile, aldığına harcadığın para arasında bir denge olacak. Kimbilir bu UEFA uzlaşması belki de Fenerbahçe’nin lehine oldu. Aylar önce yazdım, keşke devre arasında Nani ve Van Persie için Çin’den gelen toplamı 40-42 milyon euroyu bulduğu söylenen teklifi kabul etseler, futbolcuları da ikna etseler ve gönderselerdi.

Aziz Yıldırım ile Pereira... Bu beraberliğin devamı konusunda soru işaretleri var mı? Burada her ne kadar futboldan bahsetsek de, basketbolda gururumuz oldular. Futbolda Obradoviç gibi bir teknik adam bulunabilir mi?

Pereira, son günlerin moda deyimi ile “düşük profilli” bir hoca... Ayrıca sözleşmesi varken gönderilirse, yardımcıları ile birlikte ciddi bir tazminat doğuyor. Gidene ver, gelene ver, Fenerbahçe hoca için bu kadar fazla yükü zor taşır.
Ayrıca Pereira, takım savunması ve mücadelesi adına kötü işler yapmadı. Ama hızlı hücumda sınıfta kaldı. Futbolcular elinde parlamadı, paslandı.
Ozan Tufan milli takımda, o takımın en iyisi oluyor, Fenerbahçe’de oynayamıyorsa, oynadığında da bir şey yapamıyorsa, bunun suçu kimde? Şenol Güneş’in elinde pasını silip parlattığı çok oyuncu var, Pereira’da kim var?
Bilal, Obradoviç konusuna gelince... Koca bir sezon en fazla niye üzüldün dersen, Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı’nın CSKA karşısında kaybettiği finale üzüldüğümü söylerim. Bütün Avrupalı rakiplerinin saygı duyduğu, “şampiyonluk hakkı” dediği Fenerbahçe, o kupayı anasının ak sütü gibi hak etmişti. Ancak basketbolun ayrıntılarını çok bilmem ama anlamadığım bir şey var; CSKA’nın Kuban ile oynadığı yarı final maçını yöneten hakem üçlüsü, iki gün sonra Fenerbahçe-CSKA finalini de yönetti ve bundan kimse söz etmedi.
Sonuçta korkunç bir hakem cinayeti...Bu hakem üçlüsü CSKA’nın kadrolu hakem üçlüsü mü? Niye tepki konmaz, niye itiraz edilmez. Üstelik organizasyonun bir numaralı sponsoru THY iken... Bu UEFA mali anlaşmasından sonra, umarım Fenerbahçe erkek basketbol takımı için de bir küçülmeye gitmez... Umarım böyle bir şey olmaz...

Sizin kulağınız deliktir. Fenerbahçe’de iç transferde durum karışık... Gidenler olursa yerlerini dolduracak transferler gelebilir mi?

Fenerbahçe’den çok oyuncunun gideceği kesin... Gitmeye başladılar bile... Gökhan için Beşiktaş, Mehmet Topal için Galatasaray hazır bekliyor. Hemen belirteyim, bu iki oyuncu, menajerlerinin görüşmeye alınmamasından son derece rahatsız... UEFA uzlaşmasından sonra Fenerbahçe eskisi kadar rahat transfer yapamaz. Kesinlikle bonservis bedeli olmayan futbolcu arayacaktır ki, bu da Fenerbahçe’nin lehine olur. Hiç olmazsa daha seçici davranır.
Fenerbahçe milyon dolarları harcayıp şöhretli futbolcuların geçmişini satın almaktan artık vazgeçmeli... Bu kadar acı tecrübe yeter... Fenerbahçe, Fenerbahçe’nin bugünlerini ve yarınlarını kurtaracak, takıma aidiyet duygusu taşıyacak oyuncuları bulmalı. Fenerbahçe iyi bir takım kurmak için, birbirini tamamlayıcı iyi oyuncular bulmalı... Görüyoruz ki, iyi oyuncu alarak, iyi takım kurulmuyor.

Kupa finali ortada

Belki çok erken olacak ama Sinan Gümüş, Galatasaray’a önemli bir değer katıyor. Burak gittikten sonra, “Tamam şimdi oldu” dedik, Sinan’a nazar değdirdik. Şimdi döndü, yine maşallahı var.

Fenerbahçe derbisinde de aynı çizgide bir Sinan bekliyor musunuz?

Sinan’ın daha iyi olacağı çok açık görünüyor. Yeter ki bizim çoğu yerli oyuncu gibi kısa sürede ayağı yerden kesilmesin. Dikkat ettim, Sinan gol vuruşlarında müthiş bir kalite taşıyor. Bu kalite Sinan’ı çok daha iyi yerlere getirir...

Türkiye Kupası finali ile ilgili öngörüleriniz neler?

Televizyon programlarında baktım, Galatasaraylı yorumcular bile “Fenerbahçe bize 5 atar, 6 atar” diye konuşuyorlar. Eğer 15 gün önce olsaydı “Fenerbahçe banko kazanır” derdim. Bugün koşullar değişti. Fenerbahçe’de bir dağınıklık ve moralsizlik, Galatasaray’da bir toparlanma hakim... Ortada bir maç... Galatasaray için bu maçın son Avrupa bileti özelliğini taşıyor olması, takıma ekstra bir motivasyon yükleyebilir.

Bugünkü koşullar altında Galatasaraylılar, Lucescu ya da Fatih Terim gibi üst düzey bir isim için heveslensin mi?

Galatasaray’ın Lucescu‘yu çok istediği kesin... Ancak biliyoruz ki, Lucescu göz kırpar, pas verir ama kolay kolay gelmez. Galatasaray hoca bulmakta zaten geç kaldı. 10-15 gün sonra Lucescu “gelmiyorum” derse ki, öyle olacağa benziyor, o zaman Galatasaray çok zor durumda kalır. Fatih Terim’in olma şansı derseniz, hiç ihtimal vermiyorum.

Büyük temizlik var!

Ve Trabzonspor... İki maçta 13 gol yiyen, buna karşılık hiç atamayan, yine de gençlerine umut bağlayan bir takım...

Ersun Yanal gibi bir isimle yola çıkacak olmaları ne değiştirir?

Trabzonspor, Ersun Yanal’la birlikte, hemen teslim olan takım olmaktan çıkıp, savaşan, boğuşan, terinin son damlasına kadar akıtan bir takım olur. Trabzonspor tarihinin en büyük kadro temizliğine hazırlıklı olsun, “ağır abiler” bavullarını toplasın. Başkan da, hoca da çok kararlı geliyor; yeter ki, gölge etmesinler.

Bursa’nın gençlik aşısı

Advinculalara, Necidlere, Dzsudzsaklara, De Sutterlere dünyaları gömen, milyon dolarları harcayan ve sadece “hayal kırıklığı” satın alan Bursaspor, son maçlarda Furkanlar, Emreler, Ünverler, Mertler, Kubilaylar, Talhalar, Emirhanlar, Utkularla doğru yolu buldu. Gerekirse yarıştan vazgeçin, bu gençlerden vazgeçmeyin. Hamza Hoca, bu kararlı yürüyüşe devam...

Futbolun gülen yüzü

Akhisar Teknik Direktörü Cihat Arslan, bu sezon takımı ile birlikte gerçekten büyük bir başarıya imza attı. Ancak bundan daha da önemlisi, öfke ve gerilim selinde boğulan Türk futbolunun gülen yüzü oldu Cihat Arslan... Doğrandığı maçlardan sonra bile derdini ve isyanını gülerek anlatmaya çalışması, futbolun aktörleri için bir model olmalı...

Beni yak, kendini yak!

Kasımpaşa: Hakemler yaktı, Eskişehir: Transfer yanlışları yaktı, Mersin İdman Yurdu: Parasızlık yaktı, Sivas: İkinci bir Aatıf olmayışı yaktı, MHK: Genci-yaşlısı bütün hakemler yaktı.

Bu hakeme dikkat

Ümit Öztürk genç bir hakem... Son haftalarda küme düşmeyi etkileyecek çok kritik birkaç maçını izledim... Neredeyse kusursuzdu. Sanıyorum seneye iyice ortaya çıkacaktır. Aman dikkat, sonu genç diye piyasaya sürülüp, hayal kırıklığı ile final yapan hakemlere benzemesin.

YILIN TAKIMI: Beşiktaş
YILIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: Şenol Güneş (Beşiktaş)
YILIN FUTBOLCUSU: Atiba Hutchinson (Beşiktaş)
YILIN HAKEMİ: Yok
YILIN HOCALARI: Aykut Kocaman (Torku Konyaspor), Abdullah Avcı (Medipol Başakşehir), Mustafa Reşit Akçay (Osmanlıspor), İbrahim Üzülmez (Gençlerbirliği), Cihat Arslan (Akhisar Belediyespor)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr