İçişleri Bakanlığı tarafından insan hakları, hukuk, çocuk, kadın, göç ve kültür ile ilgili çalışmalar yürüten 370 derneğin kapısına bir gecede mühür vuruldu. Derneklerden yapılan açıklamalarda sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin olmazsa olmazı, toplumun vicdanı olduğu vurgulandı. Keyfi uygulamalarla özgürlüklerin kısıtlandığı, demokrasinin yara aldığı dile getirildi.

Faaliyetleri durdurulan 370 derneğin 47’si Diyarbakır’da bulunurken, bunların arasında Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD), Kürt Yazarlar Derneği, Mezopotamya Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEYA -DER), Göç Edenlerle Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (Göç- Der), Özgür Kadın Kongresi (KJA), Dicle Fırat Kültür Merkezi de bulunuyor. KJA adına açıklama yapan eski Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan, derneklerin kapatılmasını “Türkiye’nin yüz kararası” olarak niteleyip “Bu kararı tanımıyoruz, onlar yıldır kadına yönelik şiddete, devlet kaynaklı şiddete karşı mücadele veriyoruz” dedi. Kürt kültürünü tanıtma ve geleceğe aktarma konusunda çalışmalar yapan Dicle Fırat Kültür Merkezi ile Kürt Yazarlar Derneği’nin de kapısına mühür vuruldu.

MHD: Sıfır demokrasi

Mezopotamya Hukukçular Derneği (MHD) kararın hukuk dışı olduğunu vurgulayarak, “Ülkeyi sıfır demokrasi noktasına getiren bu uygulama ve kararların meşruluğu yoktur. Bizler Cizre, Sur, Gever ve Silopi başta olmak üzere ülkeyi acı deryasına boğan suçlular hesabını verene dek çalışmalarımızı yürüteceğimizi bildiriyor, tüm halkımıza bu zor zamanları aşmak için hukuksuzca işlenen her suçun karşısında olacağımızın sözünü veriyoruz” ifadelerine yer verdi.

‘Tek adamlığa gidiyoruz’

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) derneklerin kapatılması üzerine yaptığı açıklamada, “Sivil toplum örgütleri, bütün demokratik ülkelerde, toplumun vicdanını, gelecek vizyonu ve perspektifini oluşturan, şekillendiren, demokratik toplumun olmazsa olmazıdır. Sivil toplum örgütlerinden yoksun bir toplumun, güçlü bir gelecek beklentisi de olamaz. Türkiye bir darbeler sürecine girmiş, bir diktatörlüğe doğru hızla gitmektedir. Demokratik kişi ve kurumları, kendine insanım diyen herkesi bu saldırlar karşısında tepki göstermeye ve birlikte direnmeye çağırıyoruz” denildi.

Van’da kapatılan 39 dernekten biri de Van Kadın Derneği (VAKAD). 12 yıldır kentteki dezavantajlı kadınlara yönelik sosyal ve kültürel alanlarda çalışma yürüten derneğin faaliyetlerinin dudurulması tepki çekti. VAKAD Yönetim Kurulu Başkanı Zozan Özgökçe, yaptığı yazılı açıklamada, “Binalarımıza, ofislerimize, kapılarımıza mühür vurup, anahtarlarımızı alabilirsiniz ama mücadelemizi, dayanışma ruhumuzu alamazsınız. Kapımıza mühür vurabilirsiniz ama gözlerimize, aklımıza, ruhumuza, çalışmalarımıza mühür vuramazsınız. OHAL dediğiniz şey sizin korku hallerinizdir. Biz kadın hareketinin bir parçası olmaktan onur duyuyoruz. Derneğimizin ofisinden, kapısından, anahtarından bile korkulması bizi onurlandırıyor; bu utanç sizindir” ifadelerini kullandı.

Göç-Der: Rahatsız oldular

Akdeniz Göç-Der Kurucu Başkanı Selahattin Güvenç, göç mağdurları için çalışma yaptıklarını vurgulayarak, TBMM ve BM’de sunumlar yaptıklarını vurgulayarak, “Derneğimiz 2003 yılında 30 kişi tarafından kuruldu. Dernek, ülke içinde zorla yerinden edilen insanların sorunlarıyla ilgileniyordu. Göç konusunda ciddi araştırmalar yaptık. Barış sürecinde raporlar yayınladık.TBMM’nin çağrısı üzerine Meclis’e sunum yaptık. BM Genel Kurulu’na Türkiye’deki göç edenlerle ilgili raporlar sunduk. Çadırda yaşamla ilgili çalışmalarımız BM gündemine taşındı. Çeşitli projeler yürüttük. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Genel Kurulu’na katıldık. AB ilerle raporlarında bizim derneğimizin raporlarına atıfta bulunuldu. Bir yere bağlantılı olmak filan bunlar hikaye. Çalışmalarımız devleti rahatsız etti. 2 yıldır derneğimiz mali müfettişler tarafından inceleniyordu. Mahkemeye verdiler. Bütün davalardan beraat ettik. Keyfi bir kararla derneğimizi kapattılar” diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr