HDP ve DBP, önceki gün Diyarbakır’da tüm belediye başkanları ve belediyelerin seçilmiş organlarındaki görevlilerin de katıldığı kitlesel bir açıklama ile tasarıyı protesto etti. Dün de Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Diyarbakır Barosu, Tabipler Odası, İnsan Hakları Derneği, KESK’e bağlı sendikalar ile bir dizi sivil toplum kuruluşu da ortak bir basın açıklaması yaparak, belediyelere kayyum atanmasına ilişkin yasal hazırlığı protesto etti. Kent genelinde STK ve siyasetçilerde görülen bu hareketlilik ve tepkisellik, toplumsal düzeyde pek görülmüyor. Nedeni ise apaçık bir şekilde ardı ardına patlayan bombalar, 261 gündür Sur’daki sokağa çıkma yasağının yarattığı moral bozukluğu.

Halk TV’ye sırtını döndü

Kentin kahvehanelerinde, siyaset gündemi yakından izlenir, halk televizyondan gelişmeleri anbean takip ederdi. Bu kez benzeri manzaralara rastlanmadı. Daha önce birçok kez siyasetin nabzını tutmak için gittiğimiz kahvehanelerde, televizyonların kapalı oldukları görüldü. Tarihi konaklardan dönüştürülmüş mekânlarda ise neredeyse in cin top oynuyordu. Tıpkı sıradan günlerde iğne atılsa yere düşmeyecek gibi kalabalık olan Sanat Sokağı veya Ekinciler Caddesi gibi…

‘Zulüm yapıyorlar’

Sıcağın da etkisiyle Sur diplerindeki ağaç gölgelerinde dinlenen bir aile, el sallayarak bizi selamlarken, konuyla ilgili görüşlerini de alma fırsatımız oldu. Ağa Fidancan adındaki emekli yurttaş, AKP’nin torba yasasının ülkeyi kaosa sürükleyeceğini belirterek “Bu AKP’liler biz dilimizi konuşmak istediğimizi söylediğimizde bizim ayrılmak istediğimizi söyleyip çarpıtıyorlar. Oysa biz de onlar kadar bu ülkenin evlatları ve sahipleriyiz. Biz sadece çocuklarımızın daha özgür olmasını anadillerini konuşmalarını istiyoruz. Türkiye, yeni bir Suriye olsun istemiyoruz. Peki Cumhurbaşkanı, Başbakan, öteki dünyada başlarına ne geleceğini biliyor mu ki bize böyle zulüm yapıyorlar. Eğer bizler de bu dünyayı yaratan Allah’ın kuluysak, niye bize böyle davranıyorlar. Bunun sonu kaostur” diyor.

‘Selamet barıştadır’

“Bu kavgayı daha ne kadar sürdürmek istiyorlar” diye soran Fidancan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakın son birkaç ayda bölgemizde 4 Kürt kentini yok ettiler, daha önce de 4 bin köyümüzü yok etmişlerdi. Bodrumlarda insanları canlı canlı yaktılar. Ama batıdaki kardeşlerimizden bir ses çıkmıyor. Madem ki kardeşiz neden bu kadar susuyorsunuz. Selamet barıştadır, savaşta değil. Biz hiçbir çocuğumuzun, polisimizi, askerimizin ölmesini istemiyoruz.

‘Bu nasıl adalet?’

Haşim Fidancan adındaki diğer akrabası ise DBP’li belediyelerin seçimle görev aldıklarına dikkat çekerek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara her çıktığında, yüzde 52 oy alıp geldiğini, kendisini halkın seçtiğini ve halkın istediğinin dışında hiçbir şey olamayacağını söylüyor. Peki, DBP’li belediyelere yüzde 80, 90 oy veren insanlar halk değil mi, onlar mahlûkat mı ki yok sayıyorsun? Bu nasıl adalet? Yapsınlar bir daha seçimi, görelim bakalım” diyor. Bir kadın var aralarında. Adını söylemek istemiyor ama söyledikleri dikkat çekici: “Şimdi Diyarbakır’da yüz binlerin oyuyla göreve gelmiş başkanlarımızı alacaklar, belediyelerin başına bir memur koyacaklar. Sonra o memurun önüne keseyi açacaklar. Yollar, köprüler, asfaltlar, türlü türlü göz boyamalar, güllük gülistanlık beldeler yapacaklar. Halkın gözünü boyayıp, halka böyle rüşvet verecekler. Ben böyle dayatılmış bir belediye istemiyorum.”

STK’LER: SANDIK İRADESİNİ TANIYIN

Belediyelere kayyum atanmasına yönelik torba yasanın TBMM genel kurulu gündemine alınması, Diyarbakır’da faaliyet gösteren 9 Sivil Toplum Kuruluşu tarafından protesto edildi. Diyarbakır Barosu’nda düzenlenen basın açıklamasını okuyan DİSİ- AD Başkanı Burç Baysal, çatışmalı ortamın, tüm yıkıcı boyutlarıyla toplumsal yaşamın dengesini altüst ettiğini belirtti. Baysal, “Daha önce milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik çıkarılan yasaların, ülke demokrasisine hiçbir katkı sağlamadığı ortada iken şimdi de yerel yönetimlere yönelik yasalar çıkarılmak istenmektedir. Seçimle işbaşına gelmiş belediyelere kayyum atanması, hukukun evrensel ilkelerine, uluslararası sözleşmelere ve ulusal yasalara da aykırıdır. Her fırsatta sandığı işaret eden siyasal iktidarın, sandıktan çıkan iradeyi tanımaması kendi söylemleriyle çelişmektedir” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr