Pirimiz, ustamız Giovanni Scognamillo ve Polonya sinemasının 90’lık dev çınarı Andrzej Wajda’nın peşpeşe gelen ölüm haberleriyle üzüntüye gark olup karardığımız son günleri bir nebze aydınlatan 16. Filmekimi’nde, yine birbirinden seçkin, ödüllü, iz bırakan filmleri seyrediyor, belleğimize kaydediyoruz, yıllardır alışıldığı gibi. Zaten gittikçe ilkbahardaki geleneksel festivalimizle rekabet eden ve dünya sinemasının en yeni, başarılı filmlerini, uluslararası festivallerin son gözde yapımlarını içeren zengin programıyla bütün sinemaseverleri 10 günlüğüne kendine bağlayıp gitgide daha bir önem kazanarak kurumsallaştığı artık ileri sürülebilir Filmekimi’nin. Mâlum ülke koşullarında, yoğunlaşan sonbahar melankolimizi bir nebze dağıttığı söylenebilecek Filmekimi’nde koşuştururken bir ara görüverdim Aslı Özge’nin, Almanya’da, Almanlardan oluşan bir ekiple, Almanca çektiği yeni filmi “Auf Einmal / Ansızın”ı.

KASITSIZ CİNAYET ZANLISI

Konusuyla, sonuçta bir Alman ya da Türk yapımından çok insana, adaletin ikiyüzlü hal alışına, çevre baskısına ve önyargılı yaklaşımlara yönelik evrensel bir film niteliğindeki “Ansızın”, Altena denen küçük bir Alman kentinde bir bankada yönetici olarak çalışan, sevgilisi Laura’yla (Julia Jentsch) bir eli yağda bir eli balda, mesut bahtiyar yaşayan, varlıklı, nüfuzlu aile çocuğu Karsten’in (Sebastian Hülk) dramını anlatıyor. Beraber oturduğu sevgilisinin iş gezisinde olduğu gecede evinde verdiği, tabii ki içki ve uyuşturucunun da eksik olmadığı bir partide flört edercesine yakınlaştığı, herkes gittikten sonra da nefsine hâkim olamayıp öpüştüğü, Anna (Luise Heyer) adındaki gizemli bir kadının önce bayıldığını zannediyor Karsten. Hemen bir ambulans çağırmak yerine panikleyip iki sokak ötedeki bir sağlık merkezine gidiyor koşar adım ama gecenin o saatinde kapalıdır klinik. Sonradan astım hastası olduğunu öğreneceğimiz Anna’nın hem de doğum gününün gecesinde ölmesiyle Karsten’in görünürdeki mükemmel yaşamı altüst oluveriyor ansızın, filmin adında vurgulandığı gibi. Küçük kenti giderek çalkalayan, yerel basınca da sürekli pompalanan adli bir skandala dönüşen bu olayı, bir kız çocuğu annesi olan Anna’nın, karısına şiddet uygulayan Rus göçmeni kocasının da devreye girmesini kaçınılmaz mahkeme faslı izliyor. Kendi çıkarları gereği Karsten’in aklanması için uğraşan, zengin babasıyla sonunda çatışan, tüm çevresince dışlanan, sevgilisince terk edilen, çalıştığı bankada üst kattan bodruma postalanan, polisçe de sorgulanan ‘kasıtsız cinayet zanlısı’ Karsten mahkemede çaresizce suçsuzluğunu savunup duruyor habire ama nafile, vs. vs..

İLHAM DEFNE JOY'DAN MI?

5 yıl önceki ilk filmi “Köprüdekiler”le çıkış yapan, 2013 yapımı “Hayatboyu”yla da izlenmesi gereken bir yönetmen olduğunu kanıtlayan Aslı Özge’nin, senaryosunu birkaç yıl önceki (halen sonuçlandırılmadığını sandığımız) karanlık ‘Defne Joy Foster olayı’ndan esinlenerek yazdığı izlenimi uyandıran, yapımcıları arasına katıldığı ve Muriel Breton’la birlikte montajını da yaptığı, ilk kez bu yılın Berlin Festivali’nde gösterilen “Ansızın”, gerilim ve merak duygusunu yitirmeyen, yer yer durgunlaşan ama kahramanlarına mesafeli yaklaşan, ölçülü-biçili, soğuk ve klostrofobik anlatımıyla seyircisini baştan sona ele geçiriyor Aslı Özge, ahlâki değerlerin içinin boşaltıldığına da vurgu yapıyor. Genç kameraman Emre Erkmen’in başarılı kadrajlarıyla etkileyici bir görselliğe de erişen “Ansızın”ı, yaşadığı kâbustan farksız, parti gecesi sonucunda, içinde yaşadığı toplum tarafından ezilircesine sıkıştırılarak (kiliseye de sığınıp) sonuçta dağa çıktığı sembolik görüntüsüyle aklımızda yer eden Karsten rolündeki yakışıklı Sebastian Hülk sürüklüyor. Beylik eleştirmen ağzıyla konuşursak meraklısınca ‘kaçırılmayacak bir film’ “Ansızın” özetle.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr