İlk gece, kırmızı halılarda boy gösterenler arasında, açılış filmi ‘Muhteşem Yedili’nin silahşörlerinden Denzel Washington, kalabalığın en çok alkışladığı, en tiz çığlıklarla adını haykırdığı yıldız oyunculardan biriydi. Antoine Fuqua’nın filmi, klasik ‘western’ türüne bırakın farklı bir derinlik getirmeyi, bol görsel şiddetiyle eski günleri aratıyor olsa da, zenci bir aktörü kahraman yapıyor olması, belki de tek olumlu yanıydı. John Wayne devrinde iyiler genellikle maço, tutucu ve ırkçı beyazlar arasından seçilirdi çünkü... Ertesi gün, kalabalığı en fazla dalgalandıranlar arasında Leonardo DiCaprio vardı. Birleşmiş Milletler Barış Büyükelçisi kimliğini gururla taşıyan DiCaprio, Fisher Stevens imzalı “Before the Flood” ile, iklim değişikliğinin küresel tehlikelerine dikkat çekmek için yaptığı bilinçlendirme kampanyasını sinemaya taşımaktaydı.

TİCARİ 'GÖRÜNÜMLÜ' SİYASİLİK

Yarım yüzyıllık bir süreç içinde kaydedilen toplumsal gelişmelere koşut olarak artan küresel bilinçlenmeye işaret eden bu çevre sever film, vahşi kapitalizmin verdiği büyük zararlara da dolaylı yoldan göndermede bulunmaktaydı... Ardından, festivalin en çok bekle- BAŞROLÜNÜ “Edward Snowden” karakteri ile Joseph Gordon-Levitt’in üstlendiği “Snowden” filmi hakkında, 11 Eylül’ün 15’inci yıldönümü arifesi olan önceki gün Toronto’da konuşan ABD’li yönetmen ve senarist Oliver Stone, filminin Başkan Obama’nın 2013’ten bu yana Rusya’ya sığınmış bulunan Edward Snowden’i affedebilmesi uğruna olumlu bir vesile olmasını umduğunu belirterek, Snowden hakkında açılacak davanın da adil olması dileğini ifade etti. Stone, filmi ve çağrışımlarını verdiği basın konferansında şöyle özetledi: “Bu, gizli bir yeraltı dünyası ve Ulusal Güvenlik Ajansı’nda hiç kimse bunun farkına varamadı. Bu, içinde bilemediğimiz bir şeylere doğru inen bir nevi dedektiflik hikâyesi. ABD hükümeti de bu konuyla ilgili olarak öteden beri yalancılığını, hukuk dışılığını sürdürüyor. Çok rahatsız edici bir hikâye bu. Ama aynı zamanda da bir drama; yani harika bir, biraradalık.” l Kültür Servisi J. Gordon-Levitt (solda) Snowden’i (üstte) canlandırıyor. nen önemli filmlerinden, politik içeriği yine küresel boyutlar içeren “Snowden”i izliyoruz. Gençliğinde “Midnight Express”in senaryosunu yazan Oliver Stone, toplumsal ve siyasi konuları neredeyse sıcağı sıcağına işleyen ticari sinemanın giderek olgunlaşan en başarılı örneklerini gerçekleştirmeyi sürdürüyor.

GERİLİMLİ BİR DRAMATÜRJİ...

Edward Snowden, tam üç yıl önce, dünyayı sarsan belgeleri The Guardian gazetesi aracılığıyla küresel kamuoyuna duyuruyordu. Amerikan gizli servislerinin, kendi vatandaşları dahil, dost ya da düşman milyonlarca insanın milyarlarca yazışmasını nasıl kayda aldığını; canlı görüntülerini nasıl izlediğini belgeleriyle açıklayan eski CIA bilgisayar yazılım uzmanı Edward Snowden’in on yıllık yaşam öyküsünü anlatan Oliver Stone, gerçekleri çarpıtmayan gerilimli bir dramatürji sergilemeyi başarıyor... Dünya kamuoyunun güçlü tepkisi sonucu küresel diplomasinin sahip çıkmasıyla, kendisini yargılamak isteyen ABD’ye teslim edilmeyen Snowden, halâ sığındığı Rusya’da, Moskova’da yaşamakta. Ne mutlu ki, ABD eşini rehin almamış; yanına gitmesine engel olmamış...

 

'TÜM HÜKÜMETLER YALAN SÖYLER'

Peki, temelde bugün ne değişti? Farklı renklere ve biçimlere bürünen “terör” eylemleri karşısında küresel güçler özel yaşamın kutsallığı gibi kavramları hepten unutarak, izleme ve fişleme işlemlerini daha da yaygınlaştırmadılar mı? Filmin gündeme getirdiği bu sorular; görüşleri, inançları ve etnik kimlikleri ne olursa olsun, herkesin, “Dünya Vatandaşı” kimliğiyle, devlet terörü dahil her tür teröre karşı çıkması gerektiğini yeniden gündeme getirmekte. Kısacası, milyonlarca Snowden’e daha ihtiyacımız var... 83 ülkeden gelen, aralarında kadın yönetmenlerin yüzde 30 gibi çok yüksek bir orana ulaştığı 400 dolayında film sunan TİFF seçkilerine göz atarken, bir belgesel dikkatimi çekiyor: “Bütün Hükümetler Yalan Söyler”i, (All Governments Lie) Kanadalı deneyimli gazeteci, belgesel filmler yönetmeni Fred Peabody gerçekleştirmiş. Gidip izlemek gerek. Ve bu arada, Yeşim Ustaoğlu ile Zeki Demirkubuz’un filmleri de öncelikli listemde.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr