Başbakan, IŞİD'e yönelik Irak ordusu ve peşrmege güçlerinin yürüttüğü Musul operasyonuna ilişkin "Musul'daki kara harekâtında şu an yer almamıza gerek yok" dedi. Yıldırım, koalisyonun düzenlediği operasyonlara hava desteği vereceklerini belirterek "Koalisyon içinde hava unsurlarımız yer alacak" ifadesini kullandı.

Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Musul'daki kara harekâtında şu an yer almamıza gerek yok. Koalisyon güçleri içerisinde hava ve kara unsurları var. Hava unsurları içerisinde Türkiye yer alacak. Bir hava harekatında ihtiyaç duyulduğunda bizim uçaklarımız da operasyona katılacak. Burada bir tereddüt yok, mutabakat sağlanmış durumda.

Kara operasyonunda zaten şu anda Irak'ın resmi askerleri, polisi, güçleriyle Peşmergeler doğrudan yer alıyor. Ayrıca bizim Başika kampında eğittiğimiz Ninova Muhafızları var. Irak içerisinde diğer milis gruplar var.

Dolayısıyla şu anda koalisyon güçlerinden doğrudan operasyonda yer alan başka ülke unsurları yok. ABD lojistik destek veriyor, arka planda Amerika da yer alıyor. Dolayısıyla kara harekatında şu anda bizim, aktif olarak operasyonların içerisinde yer almamızı gerektirecek bir durum söz konusu değildir.

Bizim hassasiyetimiz şu, Başika'daki askeri varlığımıza yönelik Bağdat ileri geri açıklama yapıyor. Bugüne kadar herhangi bir sorun olmadığı halde açıklamalar yapması bizi rahatsız ediyor. 

İkinci önemli unsur Musul operasyonundan sonra demografik yapının değiştirileceği; 2 milyona yakın mültecinin Türkiye'ye geleceği yönünde endişemiz var. Buradan çıkacak mültecilerin Trükiye'ye doğru gelmesi demek. Mezhep savaşı riski de söz konusu.

Koasliyonda gerekli adımlar atılıyor. Daha sonra Suriye ve Irak'ta istikrarın sağlanması gerekiyor. Masada olma meselesine gelince, barış görüşmelerinde Türkiye'nin yer alacağı anlamına geliyor. Bu bölgede Türkiye'nin yer almadığı bir görüşme olması mümün değil. Bu bölgeyle alakası olmayan masada yer alacak Türkiye yer almayacak... Böyle bir durum söz konusu olamaz. Türkiye'nin geleceği ve güvenliği için Türkiye'nin ağırlığı burada olacak.

"Irak, PKK'ya yataklık yapmasın!"

Ülkemizin başını ağrıtan PKK terörünün barındığı ülke Irak. Irak bize laf edeceğine önce bize orada bulunan ve ülkemizi rahatsız eden yıllardır sivil insanların hayatına kasteden, güvenlik güçlerimizi şehit eden, bu alçak hain bölücü PKK terör örgütüne yataklık yapmasınlar. Önce ülkelerine sahip çıksınlar, ülkelerindeki terör örgütlerini zapturapta alamıyorlar Türkiye'ye kafa tutuyorlar.

Türkiye olmadan bölgede plan yapmak akla ziyandır. Bölge Misak-ı Milli sınırları içindedir. Biz bir yayılım politikası içinde değiliz. Mezhep çatışmasına kim göz yumarsa katliama kapı aralar

İran'la görüşüyoruz, PKK konusunda işbirliği yapıyoruz

"ABD tercihini yapmak zorunda"

YPG-PYD eşittir PKK. Suriye'de, Irak'ta yaşanan Kürt ahalisi bizim kardeşimiz. Sanki biz PYD-YPG ile ilgili konuşunca 'Türkiye, Kürtleri istemiyor' diye bir algı oluşturuluyor. Bizim Kürtlerle sorunumuz yok. 

ABD şöyle düşünüyor, 'Ben DEAŞ'ı yok etmek için YPG ile işbirliği yapıp kendi askerimi riske atmayacağım.' Ben ABD'ye de söyledim, bir terör örgütünü başka bir terör örgütü ile yok etmek mümkün mü? Bu bir devlet politikası olamaz. Bu bir yanıltmadır.

ABD şu tercihi yapmak zorunda. Ya beraber hareket ettiği Türkiye'yi ya da üç beş terörirstin oluşturduğu bu grupları tercih edecek. 

YPG'ye verdikleri silahları PKK kullanıyor. ABD bizim dostumuz ise bize silah çeken terör gruplarına dolaylı yoldan destek olmuş olmuyor mu?

"Barzani de PKK'dan rahatsız işbirliği yapacağız"

ABD, Münbiç'ten YPG'nin çekilmesi için söz verdi. Terör örgütlerinin sınırdan geçmesine izin vermeyeceğiz. Operasyon güvenli alan yaratıncaya kadar devam edecek. Barzani de PKK'dan rahatsız, işbirliği yapacağız."

Sayın Devlet Bahçeli zaman zaman sürpriz çıkışlar yapar ve bu çıkışlar Türkiye'nin sorunlarının çözümüne kapı aralar. Bu konuda Bahçeli'nin yeni bir buluşu yok. 2007'de vesayet odaklı CHP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde mızıkçılık yapmasa belki bunlar olmayacaktı. Bizim anayasamız parlamenter sistem öngörüyor. En azından Cumhurbaşkanlığı seçimi ile değişikliğe gittik. Yüzde 52 ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı var ama anayasa yetkileri kısıtlı. 'Cumhurbaşkanı sen hiç bir işe karışma gelen kanunları imzala.' Böyle bir şey yok. Mevcut durumda anayasada bir çelişki var.

"Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır"

Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır. Başkan seçimle gelecek, yasama denetleyecek. Sistemde başkan 5 yıllığına seçilecek. Değişikliği bir defa yapalım, milleti meşgul etmeyelim. Başkanlık sistemi için istişare yapacağız.

İcraat, yürütme tamamen Meclis dışı olduğu için daha bağımsız hareket ediyor. Hem yasamanın hem de yürütmenin içinde olmak objektif davranmanı engelliyor. Bu durum icraatları olumsuz etkiliyor. Tek başına iktidar oldğunda hızlı karar verip hiç tereddüt etmemiş olursunuz. Yasama ve parlamento ayrı olduğu için daha sağlıklı bir ssitem söz konusu olur. Başkan kendi başına kadrosunu kuracak ve çalışacak. Meclis'te denetim yapacak, önerilerini sunacak. Başkanın teleplerini karşılayacak ya da karşılamayacak. Yasaları hazırlayacak. 

Seçimlerin 5 yılda bir olması gerektiğini düşünüyoruz. Anayasa görüşmeleri yapıldığında 5 yıl olmasının uygun olacağı görüşüne varıldı. 

Partili Cumhurbaşkanlığı mı? Yapacağımız değişiklik tek bir sefer olacak. Türkiye yaz boz tahtası değil. Düşünelim bir kez karar verelim. Başkasının tipi bize yakışır mı biz kendi tipimizi uygulayacağız. Çok düşüneceğiz, istişare yapacağız. Yapabildiğimiz kadar herkesi kucaklayan bir anayasa yapacağız.

Üniter olacak, vatandaşlık tanımı tartışmaya açılmayacak. Referandum için diğer partilerin desteğine ihtiyaç var. MHP çözümden yana irade koydu. Bahçeli'nin yaklaşımını ana muhalefette göstermeli. Yarı başkanlık veya partili başkanlığa ihtiyaç yok.

"Kürt halkının PKK sorunu var"

HDP terör ile arasına mesafe koymuyor. Bölge halkının bir PKK sorunu vardır. 1500-2000 arasında Türkiye'de PKK'lı terörist var.

12 noktaya operasyon yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.AK Parti'nin içinde FETÖ'cü varsa canı cehenneme.

 "40 bine yakın göçmen Türkiye'den geri döndü"

Biz ne Irak'ın, ne Suriye'nin toprak bütünlüğüne bir planımız yok. Bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması ve kanın durmasını istiyoruz. Ancak oralardaki otorite ve yönetim boşluğundan kaynaklı yeşeren terör örgütleri bizim canımızı yakıyor. Ellerindeki ağır silahlarla, canlı bombalarla yaptıktan sonra mı hareket edeceğiz? Ama şunu da yapacağız. Suriye'de buna başladık, Fırat kalkanıyla güvenli bölge oluşturuyoruz. Yıllardır Kuzey Irak'ta hava operasyonları yapıyoruz. Zaman zaman karadan da operasyon yapıyoruz. 90'lı yıllarda çok büyük operasyonlar yaptık. Bu operasyonların yapılmasından ziyade kalıcı olarak burada güvenlik tedbirleri almamız gerekiyor. Kilis'e roketler atılıyordu. DEAŞ burnumuzun dibindeydi çünkü. DEAŞ'ı 20 kilometre kadar püskürttük. En azından Kilis, o roketlerin menzillerin dışında kaldı. Ancak gerekli tedbirleri almaya devam ediyoruz. Biraz daha güneye doğru püskürtmeye devam edeceğiz, temizleyeceğiz. Temizlenen bölgede yaşam başladı. 40 bin kadar göçmen Türkiye'den oraya geri döndü. Okular hastaneler açıldı." Kaynak: Cumhuriyet.com.tr