Baez, “Bugünün Türkiye’sindeki gibi, beklenmedik ve çok büyük tehlike gibisini gördüm mü, emin değilim. Aktivist meslektaşlarıma bile ne kadar kararlı olsalar da önermem, kendimi, grubumu ve ekibimi Türkiye’de yükselen kâbusun içine sokamam” demişti.

Baez’in dün elimize ulaşan ikinci mektubunu da aynen yayımlıyoruz:

“Türkiye’deki sevgili dostlarım ve kamuoyuna: Türkiye’deki konserimi iptal ettiğim mektubumdaki sözlerim dolayısıyla alınmış, incinmiş, zihni bulanmış veya öfkelenmiş olabilecek herkese söylemek isterim ki, derin bir üzüntü içerisindeyim. Televizyonun karşısında oturuyor, Türkiye’deki gelişmeleri izliyor ve kişisel tepkilerimi içimden geldiği gibi ifade ediyordum. Yanıtım pek çok varsayımımı içeriyordu ve önemini sonradan anladığım pek çok kelime, diplomatik, hatta özenli bile değildi. Aklımdan, kalbimden ve direkt olarak kalemimden otosansürsüz olarak dökülmüş sözlerdi. Şüphesiz ki, bazı gözlemlerimi kendime saklayabilirdim.

İptal etme kararımın can yakıcı olduğunu sonradan fark ettim. Sokakların yeniden sakin ve sağduyulu bir hale geleceği umudunu korudum.

Fena halde orada olmak istiyordum ve eğer hâlâ bütün bir konser boyunca müzisyenlerimin yardımı olmaksızın şarkı söyleyebiliyor olsaydım, zaten kendi başıma gelirdim.

Ama yapamam ve vicdanım benimle gelmesi için kimseye ısrar etmeye izin veremezdi. Neticede kendimden çok yakınlarımı korumaya çalıştım.

Kalabalık yerlerden uzak durulması yönündeki uyarılar bana gerçekdışı görünmedi. Son olarak, tekrarlamak isterim ki, eğer dayanışma amacıyla yazdığım o mektup destek olmaktan çok yaralayıcı olduysa, son derece üzgünüm. Sevgilerimle, Joan Baez”.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr