Anayasa Mahkemesi (AYM), eski hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ile resmi belgede sahtecilik suçundan yargılanan eski askeri savcı Mehmet Çelik hakkında hak ihlali kararı verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararına göre, Çelik, 2014'te emekli olmak suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayrıldı, daha sonra er statüsünde ihraç edildi.

Çelik hakkında 2007'de tehdit suçu işlediği iddiasıyla hakkında Yunak Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunuldu. Yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun görev ve unvan bilgileri Hava Kuvvetlerinden talep edildi.

Askeri savcı olduğunun bildirilmesi üzerine aynı yerden başvurucunun teşhise elverişli fotoğrafları istendi. Başka bir kişiye ait fotoğraf gönderilmesi üzerine, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 4 Haziran 2010 tarihli iddianamesi ile başvurucunun yerine aynı yerde askeri savcı yardımcısı olarak görevli bir askeri hakime ait fotoğrafın gönderildiği, bu suretle sanık Ahmet Zeki Üçok'un resmi belgede sahtecilik suçunu, başvurucunun ise azmettirmek ve yardım etmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak etmek suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açıldı.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi, 10 Haziran 2010 tarihli duruşmasız işlere ait kararla kamu davasının kabulüne karar verdi.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi, Üçok ve başvurucu hakkındaki kovuşturma işlemlerine Askeri Yargıtayda bulundukları aşamadan itibaren devam olunmak üzere, dava dosyasının Askeri Yargıtay Başkanlığına gönderilmesine karar verdi.

Yargılamayı yapan Askeri Yargıtay 4. Dairesi tarafından 18 Ocak 2013'te verilen kararla sanıklara atılı suçların unsurları yönünden oluşmadığı ve iddianamede yazılı eylemlerinin başka bir suça da temas etmediği sonucuna varılarak, her iki sanığın da beratına karar verildi.

Askeri savcı tarafından sanık Üçok hakkında suçluyu kayırma ve başvurucu hakkında suçluyu kayırmaya azmettirme suçlarından mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği ileri sürülerek, beraat kararları sanıklar aleyhine temyiz edildi.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 31 Mayıs 2013'teki kararıyla suçun işlenmesi konusunda tam bir mutabakat halinde hareket ederek, fiili birlikte gerçekleştiren sanıkların müştereken resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri kabul edildi, her iki sanık hakkında verilen beraat kararlarının sübut yönünden bozulmasına hükmedildi.

Askeri Yargıtay 4. Dairesi ise yargılamaya devam etti. Üçok, 7 Şubat 2014'teki duruşmada görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının Yargıtay Başkanlığına gönderilmesine karar verilmesini talep etti. Bu talep ise reddedildi.

Üçok, anılan görevsizlik kararı verilmesi talebinin reddi kararı üzerine 10 Şubat 2014'teki duruşmada, bu kez dava dosyasının, uyuşmazlık çıkarılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini talep etti.

Aynı daire, talep dilekçesi ve ilgili tüm belgeleri uyuşmazlık çıkarmaya yetkili bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Şubat 2014'teki kararıyla uyuşmazlık çıkarma talebinin delillerin ikamesine başlamadan önce yapılması imkanı ve şartı varken, bu aşamaya kadar bu müessesenin işletilmediği gerekçesiyle uyuşmazlık çıkarılmasına yer olmadığına hükmetti.

Askeri Yargıtay 4. Dairesi 24 Mart 2014'teki hükmü ile emekli sanıkların müşterek fail sıfatıyla kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri kabul edilerek 2 yıl 6 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verdi.

Askeri savcı tarafından sanık Üçok hakkında suçluyu kayırma ve başvurucu hakkında suçluyu kayırmaya azmettirme suçlarından mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği ileri sürülerek mahkumiyet hükümleri temyiz edildi. Başvurucu Çelik ise askeri yargının görevli olmadığını ve suçun unsurlarının oluşmadığını belirterek hükmü temyiz etti.

Temyiz üzerine Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 27 Kasım 2014 ilamı ile Askeri Yargıtay 4. Dairesinin 24 Mart 2014 tarihli kararı onandı.

Bunun üzerine Çelik, Anayasa Mahkemesi'ne 2014 tarihinde emekli olduğunu daha sonra Üçok ile TSK'dan ilişiklerinin kesildiğini, dava dosyasında asker sanık kalmadığını, askeri mahkemelerde yargılanmasının mümkün olmadığını, adli yargı yerlerinin görevli sayıldığını, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Anayasa Mahkemesi, kanuni hakim güvencesinin ihlal edildiğine, ihlalin ortadan kaldırılması için kararın Askeri Yargıtay 4. Dairesine gönderilmesine hükmetti.

KARARDAN

Askeri mahkemelerin görevlerinin Anayasa'nın 145'inci maddesi ile 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu'nda belirlendiğinin aktarıldığı kararda, buna göre kişilerin asker kişi sıfatıyla yargılanmalarının, askeri mahkemelerin görev alanına girmediği bildirildi.

Kararda, "Sanığın asker kişi sıfatı sona erdiğinde atılı suç askeri suç değilse veya askeri suça bağlı bulunmuyorsa askeri mahkemede yargılamanın gereği kalmayacağından doğal görevli yargı yeri olan adli yargı yerinde yapılması gerekmektedir." hükmüne yer verildi.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin resmi belgede sahtecilik suçunun "askeri suç" olmadığı tespitinde bulunduğu vurgulanan kararda, Askeri Yargıtay Daireler Kuruluna göre de resmi evrakta sahtecilik suçunun askeri bir suç olmadığı hususunda kuşku bulunmadığı aktarıldı.

Görevden ayrılan askeri hakim ve savcıların ayrılma zamanındaki sıfatlarının esas alınıp alınmayacağına dair yüksek mahkemeler arasında içtihat farklılığı oluştuğunun bildirildiği kararda, bu durumun hukuki belirsizliğe sebep olduğu vurgulandı.

Kararda, askeri hakim ve savcıların hangi mahkemelerde yargılanacağına dair oluşan hukuki belirsizlik karşısında Askeri Yargıtay'ın, diğer yüksek mahkemelerin içtihatlarının dikkatine sunulmasına rağmen meselenin Uyuşmazlık Mahkemesine taşınması noktasında harekete geçmediğine işaret edildi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr